Hayatî kimya laboratuvarı: Karaciğer

İnsan vücudunda hayatın fonksiyonlarını devam ettiren, mu’cizeler manzumesi organların, İlâhî bir tanzim ile, bir arada uyum içindeki organizasyonları sağlanmış ve küçük bir alana kâinatın misal-i musağğarı ve meyvesi sığdırılmıştır.

Birçok fonksiyonu gerçekleştiren bu organlardan, en karışık analiz ve sentezleri dinlenmeden yapan, rafineri ve savunma mekanizmalarını çalıştırarak, hayatın muntazam devam etmesine vesile olan organımız karaciğerdir. Her an faaliyetiyle, 500 kadar birbiriyle içiçe çok karışık hayatî işlemleri yaptıran “Sâni-i Kadir, Kemal-i Kudretini ve Cemal-i Hikmetini ve Delil-i Vahdetini göstermek için, pek az bir şeyle, çok işleri görmek, pek küçük bir şeyle, pek büyük vazifeleri gördürmeyi adet etmiş ve bu yüksek manzaraları göstererek, ehl-i fikri mest ve hayran eder.”1

1.5- 2 kg. ağırlığıyla, şehirler büyüklüğündeki rafinerilerin fonksiyonlarını, el büyüklüğündeki karaciğere yaptırmak, san’atkârının ilim ve kudretini, bütün haşmetiyle ilân etmektedir. Bu kadar girift işlemlerin, kolaylıkla yapılmasını ve trilyonlarca benzerinin muntazam yapılmasını tabiata, sebeplere veya kendi kendine olduğu düşünceleriyle izah etmek, olumsuz bir maksat yoksa, sağlıklı bir düşüncenin ürünü olamaz. Karaciğerin muhteşem faaliyetleri, kudreti san’atkârını, ilm el yakîn olarak da, hakikati arayanlara göstermektedir.

Şimdi de karaciğerin, pek çok ve karmaşık olan görevlerini, yapısını, en önemli hastalıklarını ve korunma yollarını gözden geçireceğiz. Vücudun sağlıklı olarak yaşamasını sağlamak, savunma sistemlerini çalıştırmak, kandaki zehirli atıkları arıtmak ve sindirim faaliyetini düzenlediğinden dolayı, karaciğere ‘METABOLİK BEYİN‘ adı verilmesi, faaliyetinin önemini anlatır. “Karaciğerin en önemli görevi, besin şeklinde alınan maddeleri işlemektir. Bu şekilde işlediği maddeleri kan yolu ile, vücudun diğer organlarına dağıtır. Safra üretir. Yağ, karbonhidrat ve protein metabolizmasını düzenler. Vücut ısısını ayarlar. Hormon dengesine katkıda bulunur. Lenf yapar, antikor üreterek bağışıklık sistemini düzenler. Vücuttaki sıvının damar içinde kalmasını sağlayan ve bir protein olan ALBÜMİN’i üretir. Pek çok görevi olan karaciğerin yapısı süngerimsidir.” 2

Safra salgılanması, zehirli atıkların vücuttan atılması için önemli bir faaliyettir. Şeker metabolizmasını düzenler. Protein, yağ emilimini ve A, D, K, E ve bütün B grubu vitaminleri, işleyerek depolar ve vücudun gereken bölgelerine sevk eder. “Bu çalışkan uzvumuz 13.000 kimyasal ve 2000 enzim sistemi üretir ve işlevinin % 70’ini yitirse bile, hiçbir hastalık belirtisi göstermez. Karaciğer, zehirleri etkisizleştirir ve etkisizleştiremediği zehirler, kendi alt lobunda ve bedenin diğer dokularında birikir. Bu nedenle karaciğerinizi düzenli olarak temizlemenizi öneriyoruz.”3

Bu kadar yoğun faaliyette bulunan karaciğer, elbette ki yorulacaktır. Yorulan karaciğerin dinlenmeye hakkı olduğu halde, durumun nezaketini hissetmeyen insan (çünkü, karaciğer yorulduğunu kolay kolay hissettirmez), karaciğerin zorlanacağı gıda, ilâç ve farklı kimyasal katkılı maddeleri hesapsız, kontrolsüz mideye göndermekle, yorgun karaciğerin kapasitesini zorladığından, canlı fabrikanın çarkları paslanır. Bu aşırı yüklenmeler neticesinde karaciğer, işlem kapasitesini ve kalitelerini azaltmak mecburiyetinde kalır. Bu yanlış kullanma ve zorlamalar devamlılık kazanacak olursa, karaciğerin fizyolojik fonksiyonlarında kırılmalar başlar ve zorlu hastalıklar baş gösterir. Bu durum ise, hayatın rahat, huzur ve ibadetlerin kalitesini olumsuz etkiler. Karaciğerin etkilendiği, değişik kaynakların sebep olduğu birçok hastalığı mevcuttur. Bunlardan, özellikle virüslerden kaynaklanan, HEPATİT (karaciğer iltihabı) enfeksiyonları, genellikle temizlik standartlarının yetersiz ve hijyen kaidelerine uyulmaması sonucunda ortaya çıkar. Hepatitlerden, temizlik kaidelerine uymakla uzak kalabiliriz. Ama düzenli ve sağlıklı beslenme kaidelerine uymadan, hele organizmanın kabul edemeyeceği katkı maddeleriyle şişirilmiş, gıda ile ilgisi olmayan ve sindirimi mümkün olmayan maddelerle yapılan beslenmeler sonucunda veya karaciğere ağır gelen ilâç yüklemelerinden kaynaklanan, karaciğer yağlanmaları ve sirozlar, hayatı tehdit ettiği gibi, yaşama kalitesini düşük seviyelere indirir.

Karaciğerin fizyolojik fonksiyonları, sindirim sisteminin kronikleşen hazımsızlıkları sonucunda bozulmaktadır. Düzenli bir beslenme ve sindirim devam ettiği sürece, karaciğer bütün problemlerini düzene koyar. Karaciğere fazla miktarda zehirli madde atıkları geldiğinde, kendi depolarını doldurduğu gibi, başka organlara da yığınak yapar. Karaciğerin fonksiyonlarını bozan, yalnız sağlıksız beslenme olmayıp, “Antidepresanlar, sentetik hormonlar, antibiyotikler, anestezik ve antiromatizmal ilâçlar gibi bütün tıbbî ilâçlar, kimyasal saç boyaları, gıda katkı maddeleri, tarım ilâçları, bütün deterjanlar”4 gibi, tahribat maddeleri de sorumludur. Bunlar, karaciğer yağlanmasına ve ileri aşamalarında, siroz hastalığına sebep olmaktadır. Bu arada unutulmaması gereken ve yeteri kadar ciddiye alınmadığı için uygulanmayan, yemeklerden hemen sonra yenen meyve, tatlı, kolalı ve meyve aromalı içeceklerdir. Sindirim enzimlerinin kimyasını değiştirerek, karaciğere alkol etkisi yapar. Hayatında alkol almayan insanlarda siroz görülmesi, buna benzer yanlış beslenme uygulamalarından kaynaklanmaktadır. Son zamanlarda büyük artış gösteren, karaciğer yağlanmaları ve sirozdan korunma yollarıyla, bu hastalıklara destek sağlayacak bazı gıdalar ve beslenme düzeni uygulamalarını anlatmaya devam edeceğimizi duyurarak noktalıyoruz.

Sindirim sisteminin kumanda merkezinde bulunup, fonksiyonlarıyla vücudun bütün faaliyetlerini etkileyen karaciğer, bakımsızlık ve ihmaller sonucunda yorgun düşerek, savunma sistemlerinin fizyolojik çöküşüne sebep olur.

Karaciğere yerleşen mikroorganizmalarla meydana gelen, HEPATİT-B ve C türleri, hastalık tablosunu ağır durumlara taşır ve zaman içinde karaciğer iflâsına sebep olur. Bazı insanların taşıyıcı veya virüsü geliştirici olarak, belirtiler vermeden sosyal hayatta yer aldığı gibi, bazıları da bu hastalığı, SİROZ ve kronik (uzun süreli) karaciğer iflâsı yönünde geliştirir. Sağlıklı beslenme ve diyet kaidelerine uymayanların, zaman içinde karaciğer hücreleri yağlanarak, ana dokuyu tahrip etmeye başlar ve karaciğerin aşırı yağlanması sonucu, siroz yönünde ilerleyerek gelişir. Karaciğer hücreleri yavaşça zarar gördüğünden, ALBÜMİN ve kanı pıhtılaştıran maddeler gittikçe azalır.

Fizyolojik faaliyeti bozulan karaciğer, kandaki albümin (karaciğer tarafından üretilen ana protein) seviyesinin düşmesiyle, kandaki sıvılar bazı dokulara doğru sızar ve ulaşabildiği bütün boşlukları doldurmaya başlar. Özellikle de karın boşluğunu doldurarak, genişlemeye sebep olur. Hastalığa bu tablonun hakim olması, organizmanın verdiği ciddî sinyallerdir. Şayet bu sinyaller değerlendirilerek, alınacak tedbirler ve hastalığa yolaçan sebeplerin ortadan kaldırılmasıyla, tedaviye büyük destek sağlanır. Karaciğere sağlanan destek fırsatıyla, hücre ve dokularda hızlı bir tamirat başlar ve karaciğerde gelen destek ölçüsünde, başarılı bir iyileşme belirtileri kendini göstermeye başlar.

Karaciğer yağlanması ve siroz, geri dönülmez bir yol olarak biliniyorsa da, bu hastalıkların gelişimini yavaşlatmak ve tahribatını önlemek, alınacak tıbbî destekler ve sağlıklı beslenme diyetleriyle mümkün olabilmektedir. Bu arada en önemli tedbirin de, az tuzlu bir diyetin uygulanması olacağıdır. Çünkü karın boşluğuna toplanan sodyum (tuz), sıvıların toplanmasına ve vücutta tutulmasına sebep olmaktadır. Ayrıca çok önemli olan, bağırsakları zehirleyici maddelerden temizleyip, kabızlığı önleyerek, bağırsak faaliyetlerini düzenli hale getirmektir. Aynı zamanda grip enfeksiyonları ve soğuk algınlığı gibi, vücudun savunma sistemlerini zayıflatan ve basit gibi görünen hastalıklardan, titiz bir şekilde korunma hayatî önem taşımakta ve kilo almamaya dikkat edilmelidir.

Karaciğer yağlanması ve yetmezliği sonucu meydana gelen sirozdan, fitoterapinin nimetleriyle korunma ve sağlıklı beslenme kaidelerine uymak, büyük destek sağlayacağından, en önemlilerini belirtmeye çalışacağız. “Şeker, pasta, çörek, kolalı içecekler, meyve suyu, beyaz undan yapılmış gıdalar, çerezler, fast-food ve kızartmalar tüketilmemelidir. Omega-6’dan zengin olan soya, ayçiçeği, mısır yağları tüketimi yerine omega 3’ten zengin soğuk sıkım zeytin yağı tercih edilmelidir. Balık tüketemeyenler, balık yağı kapsüllerinden takviye almalıdır. İyi yapılan diyet ve egzersiz, karaciğer yağlanmasında metformin ve roziglitazon tedavisinden daha etkilidir. Meyve, sebze ve tam tahıllar bakımından zengin olan sağlıklı bir beslenme programı yapılmalıdır. Ancak bu besinleri tüketirken GDO’suz olmasına, yani genetiği değiştirilmiş organizma ihtiva etmemesine, mahalli tohumlardan organik olarak üretilmiş olmasına dikkat ediniz. Deve dikeni ekstresi preparatlarından, usul ve dozajına dikkat edilerek yararlanılır. Zerdeçal karaciğer hasarını önler. Günde iki tatlı kaşığı tüketilebilir. Zencefil, çemen ve enginar yaprakları, meyan kökü ve yeşil çay destek çağlar.”5

Karaciğeri destekleyip koruyan besinlerden “bazıları var ki, faydalı ve olumlu etkileri ile diğerlerinden daha ön plana çıkıyor. Enginar tam anlamıyla mu’cize bir bitkidir. Zeytinyağlı yapın, haşlayın, hatta haşladığınız suyu için, ama mutlaka daha fazla enginar tüketmeye çalışın. Karaciğer için son derece faydalı maddeler, LESİTİN ve KOLİN’dir. Bu maddeler de yumurtada bulunur. Diyetinizde yumurtaya yer vermeyi unutmayın. Kolin’den zengin bir sebze olan karnabahar, karaciğeriniz için harikadır. Yer fıstığı ve ay çekirdeği (GDO’su ile oynanıp, tahrip edilmeyen), kolin’den zengin besinlerdir. Zeytinyağında, hafif ateşte pişirilen kuşkonmaz, karaciğer için harikadır. Karaciğere, karaciğer de çok iyi gelir. Diyetinize ayda bir-iki defa ciğer eklemekte fayda olduğunu düşünüyorum. Pancar ve turp detoks etkili sebzelerdir, aklınızda olsun.”6 Özellikle vişne suyu da, karaciğer hücrelerini toksinlerden temizler. Planlı bir hayat programlaması ile hastalar, uygun bir diyetle uzun bir zaman hayatlarını az problemle sürdürebilirler.

Karaciğer hastalıklarından, korunma ve tedavi metotları hakkında, değerli bilgi ve tavsiyelerini tesbit ettiğimiz, dünyaca ünlü hekim İBN-İ SİNA’nın (Avicenna) görüşleri ise, güncelliğini korumaktadır. “Bilinmelidir ki, eğer yemek üzerine tekrar yemek yenirse ve bunlar muhteviyatıyla karaciğere zarar veriyorsa, perhiz yapmalıdır. Karaciğere kıyasla yapışkan olan her şey istiflenir, biriktirilir. Bu durumda, tarçın gibi güzel kokulu ilâçlar, RUH CEVHERİNE uygundur. Bunlar karaciğeri yıkar, cilâlar ve kötü iltihapları temizler. Bunları lezzetli maddelerle, meselâ kuru hurma, incir ve fındık gibi destekler, gerçekten karaciğere uygun olur. Hindiba da cidden yararlı bir sebzedir. Fındık ise, ilâç olarak dikkatle yendiğinde, tıkalı kanalları açar, yiyecek kanallarını temizler. Kereviz de, karaciğerdeki tıkanıklıkları, hızla nüfuz ederek açar. Kabak, pırasa, elma, maydanoz ve gülsuyu karaciğer şikâyetlerine yararlıdır.” 7

Karaciğer hastalıklarında, son derece faydalı olan, henüz bilim dünyasının araştırmadığı ve yalnız Mardin civarında yetişen, İKŞÛD bitkisinin tanıtılması da, başka bir yazının konusu olacaktır, İnşaallah.

SAĞLICAKLA KALIN

Feyzullah Ergün

Dipnotlar:
1) Bediüzzaman Said NURSÎ, Mektubat s. 29, Yeni Asya Neşriyat 2017.
2) Prof. Dr. Canfeza SEZGİN, Tam Şifa, s. 524, Hayykitap 2016.
3) Louise HAY, Sağlıklı Yaşam İçin Kendini Sev, s. 80, Altın Kitaplar 2014.
4) Dr. Aidin SALİH, Gerçek Tıp, s. 183, Sade Hayat Yayınları 2015.
5) Prof. Dr. Canfeza SEZGİN, Tam Şifa, s. 525 Hayykitap 2016.
6) Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLU, Neyim var? Ne yapayım? s. 361 Hayykitap 2014.
7) İbn-i SİNA, El- Kânûn Fi’t- Tıbb, c. 3, s. 152, Ter. Prof. Dr. Esin KAHYA, Akm yayınları 2017.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*