Hayatımızın merkezinde o (asm) olmadıkça!

Hepimiz huzur ve mutluluk peşindeyiz. Ne var ki, bunu kimisi mal-mülkte, zenginlikte, kimisi oyun, eğlencede, kimisi gezmekte, kimisi çalışmakta, kimisi alkol, uyuşturucu ve benzerleriyle bulacağını sanır.

Halbuki, gerçek huzur ve mutluluk Allah sevgisindedir. Gayet tabiî ki, bu kelimenin altını doldurmak gerekir: Her şeyi, yüce Rabbimizin Habîb, Rahîm, Vedûd gibi sonsuz isim ve sıfatları hesabına seversek; sevgimizin gücü de sonsuzlaşacaktır. Zira, Allah’ı tanımaktan gelen sevgi, en büyük maya ve iksir olur. (Mektubat, s. 434).

Allah’ı sevmek de, O’nun sevdiğine tâbi olmaktır. Yani Sünnet-i Seniyye’yi yaşamaktır. Bize Resûlullah’ın (asm) sevgisi hâkim olursa; o zaman problemlerimizi rahatlıkla aşarız.

550’li yılların Arap Yarımadasını düşünün: Bedevî, kavmiyetçi-ırkçı, kan dökücü, faizci, kumarcı… Alkol, fuhuş ve zina gibi ahlâksızlığın en katmerlisi hüküm sürüyor… Kadının hiçbir değeri yok… Kızlarını diri diri gömecek kadar vahşî… Birbirinin gözünü oymak için yarışan insanlar… Cahiliye asabiyeti, kin, nefret, düşmanlık damarlarına işlemiş, bağımlılık haline gelmiş.

İşte Peygamberimiz (asm), 23 sene gibi kısa bir zamanda en kötü ahlâkları, anlayışları kaldırmış, sevgiyi yerleştirmiştir.

Birbirinin gözünü oymak için haram aylarını kısaltma hesabı yapan o insanlar, İslâmla şereflendikten sonra namazda safta dururken, öylesine bir muhabbetle saf tutuyorlardı ki, omuzlarından elbiseleri yırtılırdı.

Hz. Ömer’i (ra) düşününüz: İslâmdan önceki, putlara tapan, kızını diri diri gömecek kadar katı kalbinde, İslâmiyet ne büyük bir inkılâp yaptı. Şöyle diyordu Hz. Ömer (ra): “İki şey var. Birini hatırladığımda ağlarım, birini hatırladığımda gülerim! Kızımı gömmek için kuyu kazarken sakalıma bulaşan kumları, toprakları kızım temizliyordu. Onu hatırladığımda ağlarım. Helvadan put yapardık, onlara tapardık, acıktığımızda da onları yerdik! Bunu hatırladığımda da gülerim!”

İşte Asr-ı Saadet’teki sevgi modeli, en vahşî ve kan dökücü, çapulcu insanları dünyanın en medenî, en sevgili, en hakperest insanları haline getirdi. Ve asırları kucaklayacak bir sevgi aşıladı…

Resûlullah (asm), torunları sırtına çıktığında beklerdi veya onları düşürmemek için rükua ve secdeye yavaşça eğilir, giderdi…

Hz. Ebûbekir (ra), “Ya Rabbi, vücudumu o kadar büyüt ki, Cehennemde ehl-i imana yer kalmasın!” diyordu.

Bizi kurtaracak ancak, imandan gelen bu sevgi modelidir. Çünkü, uygulandığında hem fert, hem aile, hem toplum, hem de toplumların huzur ve mutluluğuna vesile olduğu, bizzat yaşanarak tecrübe edilmiştir. Kurtuluş reçetesi, Asr-ı Saadet sevgi modelinde…

Mevlid Kandilinizi, şimdiden tebrik eder; ülkemiz, İslâm âlemi; özellikle muztar ve mağdur Müslümanlar, mazlûmlar ve insanlık âlemi için hayırlara vesîle olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ederim.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*