Hayatınızda bir şeylerin değişmesini istiyor musunuz?

alt

Dâvâ arkadaşlarımızla, dâvâmıza omuz veren dostlarımızla ve özellikle de Kur’ân ve iman dâvâsının dellâlı olan gazetemizin aboneleri ile görüşmelerimizi ve tanışmalarımızı sürdürüyoruz.

Gazetemizin varlık sebeplerinden en önemlisi, iman ve Kur’ân dâvâsı olan Risâle-i Nur’lara dellâllık yapmasıdır.

Bu gazetemiz aracılığıyla nice insan, nurlarla tanışmış ve imanî terakkiye vesile olmuştur.

Hemen söyleyebileceğim bir kanaat ki, bu hizmet tarzını, müfritane irtibat prensibini ıskaladığımızı düşünüyorum. Yani ilginç ki, aynı dâvânın insanları, aynı sohbetlerin insanları olarak gidip gelmemekten, ziyaret etmemekten kaynaklanan bir yabancılaşma olduğu çok açık.

Takdir edilir ki, bir araya gelmeyince, oturup konuşmayınca, dertleşmeyince ortaya bir şey de çıkmıyor.

O zaman, zararın neresinden dönülürse, kâr o zaman başlar.

Biz de, işte zararı azaltma adına attığımız adımları yayın komisyon üyeleri olarak arttırıyoruz. Üç kişilik ekipler halinde semtlere göre, mesleklere göre, akrabalık, arkadaşlık ilişkilerine göre planlanmış olan çalışmamız oldukça renkli görüntüleri beraberinde getireceğe benziyor. Ve bu adım kesinlikle yaygınlaşma istidadı taşıyor.

Çok açık ki, giden kazanıyor.
Nitekim insan gidenin, ilgilenenindir.
Yine çok açık ki, anlatan kazanıyor.

Nitekim Risâle-i Nur gibi bir iman ve Kur’ân dâvâsı da, başta nefsinde yaşamakla, akabinde anlatmakla yayılıp gelişen bir özelliği var.

İşte yine bir abonemizdeyiz.
Avukat beyefendi.

Yıllar önce Nur medreselerinde kalmış. Çok nitelikli ve manevî bereketli bir öğrencilik yılları geçirmiş. Zaten şimdilerde de o zamanlarda yaptıklarıyla ayakta durduğunu, öğrencilik yıllarındaki okuduklarıyla idare ettiğini, iş hayatıyla birlikte meşguliyetlerin daha çok iş etrafında geliştiğini ifade ediyor.

Hatta yıllar önce kendisinin yazmış olduğu düşüncelerini, Rize-Hemşin Bilen Köyü, Nurs Konağı’ndaki hatıra defterinde, okuma programımız esnasında gördüğümü söylediğimde, oldukça manevî sürur dolu duygular yaşadı.

Ve şu cümleler dilinden döküldü:

“Aslında o günleri ne çok özlüyorum. Nurlarla kaliteli meşguliyet de yine öğrencilik yıllarında oluyor. Samimî hizmet de yine öğrencilik yıllarında oluyor. Sıcak arkadaşlıklar, dostluklar da öyle… Anlatılanlara bakın hep geçmişte yaşıyoruz. Oysa her zamanın hizmeti farklıdır. O zaman ‘her zamana göre ne yapabilirim’i planlamak gerekiyor.”

Bugün nasıl ki, düne dair hatıralarla idare ediyorsak, yarınki hayatımızda da anlatacak bir takım meselelerin olabilmesi için bazı adımlar atabilmek gerekiyor.

Elimiz tutarken, gözlerimiz görürken, ayaklarımız bizi taşırken, aklediyorken, bir de imkânımız da varken, ‘lütfen bana da hizmetlerde yer verin lütfen!’ diyerek, hizmete talipli olduğumuzu rahat ifade etmek gerekiyor.

Bakın, ücrete değil, hizmete talip olmak gerekiyor.
Beyefendiye hizmet teklif ediliyor, nazlanıyor, ‘hayır başkası yapsın’ diyor. Bilmiyor ki, bu cevap nefsin hoşuna gidiyor. Şeytanı sevindiriyor.
İşte konuyla ilgili Risâle-i Nur’dan ölçü:

“Hizmet, say, tefekkür zamanlarında nefsin unutulması, yani nefse bir iş verilmemesi dalâlettir…”, “Dall olan kimse, bir iş ve bir ibadet teklifinde başını havaya kaldırarak, firavunlaşır; lâkin mükâfatın, menfaatin tevziinde bir zerreyi bile terk etmez.”

Durum onu gösteriyor ki, bir hizmetin bize duyurulması, gösterilmesi bizim için büyük bir nasip kapısıdır.

Böyle durumlarda nefis ve şeytanın hemen vereceği cevaba dikkat lâzımdır.
Evet, kabul edelim ki, imana, Kur’ân’a hizmet bir nasiptir.
Kendimize has bir hizmet taalluk etmiyorsa, yaşanan hayatı sorgulamak gerekiyor.
Yani uğrunda yaşadığımız bir şeyler yoksa, yaşamak anlamını yitiriyor.
Oysa, fani hayatı, fani imkânları, fani sahiplendiklerimizi bakiyi, ebedîyi kazanmak yolunda sarf etmek ne büyük bir nasiplilik halidir.

Anlıyorum ki, abonelerimizi ziyaret yolunda geçen zamanlar hesabı kolay zamanlar olacaktır. Çünkü nereye gittiysek hep duâ ediyorlar.

Bence, siz de kalkın ve haftanın sadece iki saatinde duâ avına çıkın.
Göreceksiniz hayatınızda çok şeyler değişecek.
Bizim değişti, ama açıklayamıyoruz, yaşıyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*