PROF. DR. CEVDET ERDÖL: Hedefimiz öncelikle gençleri ve çocukları sanal bağımlılıktan korumaktır

Hedefimiz öncelikle gençleri ve çocukları sanal bağımlılıktan korumaktır
SANAL BAĞIMLILIK TOPLUMUMUZ İÇİN YENİ BİR TEHLİKE
Teknoloji, çağımızda en hızlı ilerleme gösteren saha. O kadar hızla ilerliyor ki, çoğu zaman hızına yetişemiyoruz. Teknolojiye paralel olarak ilerleyen ve en güçlü kitle iletişim araçlarından biri de, hiç kuşkusuz, internet. Hayatımızı kolaylaştıran yönleriyle, elbette çok etkin bir araçtır internet. Her önemli araç gibi, onun da kullanımının bilinmesi gerekiyor. İnsan hayatını kolaylaştırmaya yönelik her oluşumun tehlikeyi de beraberinde getirdiği de bir gerçek. Maddeci medeniyetin tetiklediği dünyada alkol ve madde bağımlılığının artmasıyla birlikte, bu listeye bir bağımlılık daha eklenmiş durumda: SANAL BAĞIMLILIK.
Bilimsel araştırmalar bağımlılığın hem beyni, hem davranışları etkileyen ve kesinlikle tedavi edilmesi gereken bir durum olduğunu ortaya koymuştur. Uzman görüşüne göre; “Herhangi bir şey, sizin günlük hayatınızı etkileyecek kadar önem oluşturmuş ve sizi hem fizyolojik, hem de ruhsal anlamda etkiliyorsa, o şeye karşı bağımlılığınız var demektir.”
İnternet insanların dünyaya açılmasını sağlarken, kimileri için de yaşadığı topluma ve değerlerine kapanmasına, kendine ve topluma yabancı biri haline gelmesine sebep oluyor. Bunun yanı sıra, internet bağımlılığı sebebiyle bilgisayar başında uzun zaman hareketsiz oturmanın hızla kilo alma, vücutta kireçlenme ve benzeri fiziksel hastalıkların oluşumunu tetiklediği belirtiliyor.
Peki, interneti nasıl kullanmalıyız ve hayatımıza ne şekilde yerleştirmeliyiz? Bunun vasat noktası ne şekilde izah edilebilir?
Bu önemli konuyla ilgili olarak uzmanlarla görüştük. Onların konuyla ilgili tavsiyeleri, topluma vermek istedikleri mesajları, bu tehlikeli bağımlılıktan korunmak için fert, toplum ve yöneticiler olarak neler yapılabileceğini tartıştık.
Topluma baktığınızda sanal bağımlılıklar noktasında neler gördünüz? Bu önergeyi Meclise sunma fikrini sizde oluşturan ne olmuştur?
Bildiğiniz üzere, ben bir sağlıkçıyım, bağımlılığı bir aile olarak nitelendiriyorum ve buna ‘bağımlılık ailesi’ diyorum. Sigara, alkol, uyuşturucu, uçucu maddeler, haplar, kumar derken son yıllardaysa buna bir de sanal bağımlılık da eklenmiş durumdadır. İnternet bağımlılığı, elektronik çağın bağımlılığıdır. Ben bunu şöyle tanımlıyorum; Bir apartmanın cümle kapısından girdiniz mi, öbür odalara da rahatlıkla girebiliyorsunuz. Tıpkı bunun gibi, bir bağımlılığa bulaşan bir diğerine kolaylıkla geçiyor. Beyin bazı hormonlara ihtiyaç duyuyor. Bunu sağlayacak farklı zevkler arıyor. Örneğin sigara içen biri, gün içerisinde bir iki tane içmeyle tatmin olurken, zaman içerisinde artık bunu çoğaltıyor. Ya da bir başka içiciliğe geçiyor. Uyuşturucu bağımlıları arasında yapılan bir araştırmada görülmüş ki, uyuşturucudan önce içiciliğe sigarayla başlıyorlar. Bir kutu birayı deneyeyim deyip alkolsüz bira bağımlılık yapmaz düşüncesiyle içmeye başlıyor kişi ve bakıyorsunuzki alkolik olmuş. Yapılan reklâmlar da buna zemin hazırlıyor. Tüm bunlar görünür olan bağımlılık modelleridir. İnsanlara bunu anlatabiliyorsunuz.
Son yıllarda bütün bu bağımlılıkların çatısından üzerimize çöken gözle görülmeyen ‘sanal bağımlılık’ da bütün dünyayı sarmak üzeredir. Televizyon, bilgisayar oyunları ve internet bunun içine girince de iş daha da vahim bir duruma dönüşüyor. Sanal bağımlılık diyorum, çünkü; Ekranı olan her şey bağımlılığa götürebiliyor insanı. Bütün bunlara baktığımız zaman, ne olması gerekiyor? Nasıl davranılması gerektiği ortaya çıkıyor aslında. Burada esas itibarıyla ekranı olan her şeyle beraber sanal bağımlılıklara zemin oluşturan kaynak televizyondur. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte internet bunları tamamlayıcı bir unsur oluşturdu. Bilgisayarın tuşuna dokunduğunuzda internet vasıtasıyla bilgiye anında ulaşıyorsunuz. Bunu iyi ya da kötü kullanmak mümkündür. Bu noktada iyi ve kötüye ulaşmak ve de bulaşmak mümkündür. İyiliğin yanında her türlü yanlışlığa bulaşmak da kolaylaşıyor. Müstehcenlik, pornografi, kumar, çocuk istismarı gibi şeyler de dâhil olmuş oluyor. Bunun karşısında çocuklar ve gençler zamanlarını burada harcıyorlar.
Bunlar için önemli kaynaklardan biri de internet kafelerdir. Buralar iyi kontrol edilmediği zaman, oralarda ki çocukların neler yaptığını, sanal âlemde hangi şehirde ya da ülkede olduğunu ve nelerle uğraştığını bilmiyoruz. Bunların mutlaka dikkate alınması gerekiyor. Aynı zamanda çocuklar uzun süreli ekran karşısında oturduğunda fizyolojik olarak değişikliğine maruz kalıyorlar. Omurilik eğilmeleri, göz rahatsızlıkları, bileklerinde rahatsızlıklar gibi birçok rahatsızlık oluşuyor. Yemek kültürü fast food halini alıyor. Yanlış beslenmede tansiyon problemleri, kalp hastalığı ve şeker hastalığına yatkınlık gibi pek çok organik bozukluğu beraberinde getiriyor. Sanal ortamları daha çok gençler ve çocuklar kullanıyor. Bu da toplumumuzun ileride fiziksel rahatsızlıkların had safhaya çıktığı bir toplum oluşması anlamına geliyor. İşin bir de psikolojik boyutu var. Ruhsal sorunlar ortaya çıkıyor. En önemlilerinden biri asosyalliktir. Arkadaşlarıyla iletişim yerine, tamamen sanal arkadaşlarla iletişime geçip hayatı onlarla paylaşma kültürü ortaya çıkmıştır.
Cep telefonlarıyla mesajlaşma, çetleşme ve elektronik haberleşmenin sonucunda boşanmalar gerçekleşmeye başladı. Evlerin içinde şiddet ve huzursuzluklar ortaya çıkmıştır. Teknoloji geliştikçe internet her ailenin içine girdi. Bu tehlike çok büyük çaplarda her aileye bulaşabilir hale gelmiştir. Ailenin çöküşü toplumun çöküşüne zemin hazırlamak demektir. Bu ülkemiz ve dünyadaki bütün topluluklar için büyük bir tehlikedir.
Bir ülkenin gençliği korunamıyorsa
o devletin geleceği yok demektir.
Bu noktada devletin sorumluluğu nerede başlar, nerede biter?
Bu sorunun cevabı hiç de kolay değildir. Belirttiğim gibi, bizim meclis araştırması istememizin nedeni de budur. “Devlet bu işin neresinde, ne kadar olmalıdır? Ebeveynler ne kadar olmalıdır? Sorun nedir? İhtiyacımız nedir? Nasıl önleyebiliriz? Önlemek için neye ihtiyacımız vardır?” gibi soruları sorup araştırmak ve bulmak için bu önergeyi sunduk. Tüm bu soruların cevabı bu komisyonda araştırmalar yapıldıktan sonra karşımıza çıkacaktır. 
Şu anda özellikle gençliğimiz korkunç bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Bir ülkenin gençliği korunamıyorsa, o devletin geleceği yok demektir. Gençlerimizi ve çocuklarımızı biz neden koruyacağız, bunu tam anlamıyla bilmemiz gerekiyor. Malûmunuz sigara ve uçucu maddelerle ilgili olarak kanun çıkarıldı. Bağımlılık yapıcı diğer unsurlar için de çıkarılmalıdır. Acilen alkol için de kanun çıkarılması gerekiyor. Ülkemizde alkol ile ilgili çok ciddî reklâmlar yapılıyor. Bunlar teşvik edici şeylerdir. Fakat internet ile ilgili yasal düzenlemeler çok zor, uyuşturucudaki hadise bellidir, siyah ve beyazdır. Suç varsa, yasası ve cezası da vardır. Bunu serbestçe asla satamazsınız. Ama internet öyle değil, günümüzde ekmek, su gibi sosyal olguda ihtiyaç duyulan bir şeydir. Bunu yasaklayarak ‘hayatımızda bu olmasın’ deyip ortadan kaldırmanızın imkânı yoktur. Dolayısıyla faydalarını öne çıkartıp zararlarına karşı insanları bilinçlendirmemiz gerekiyor. Hem ebeveynlerin, eğitimcilerin ve çocukların bu eğitimi alması şarttır.
Bağımlılığın önüne geçebilmek adına neler yapmak gerekiyor? Verdiğiniz önergenin muhtevası nedir?
Her okulumuzda internet ağımız vardır. Bu demek oluyor ki; her köye, en ücra yerlere bile bu internet hastalığının taşınma riski vardır. Hükümetin başlattığı Fatih Projesi’ni de bu mânâda değerlendirmek lâzımdır. Bu çok önemli bir bilgi paylaşım projesidir, bilgiye ulaşmak bakımından… Fakat kötülüğe bulaşmak bakımından bir aracı olmasın diye şimdiden tedbir almamız gerekiyor. İyi bir şekilde filtreleme metotları geliştirmek gerekiyor.
Bununla ilgili pek çok adım atıldı. Özellikle aile ve çocuk paketleri ilgili firmalar tarafından faaliyete geçirildi. Fatih Projesi gibi devlet kanalıyla ulaştırılan ortamlarda da bu şifreleme ve denetlemeleri çok ciddî bir şekilde yapmamız lâzımdır. Örneğin öğrenciler ödev yaparken bir millî büyüğün hayatına ulaşmaya çalışırken siteye giriyorlar. Sitenin tam kenarında müstehcen bir site girişi reklâmı oluyor. Çocuk ‘bu nedir’ diye merak edip tıkladığında müstehcenliğe adım atmış oluyor. Bizim bunları kontrol etmemiz lâzımdır. Bunlar için de eğitim çok önemlidir. “Her şey yasaklıdır” deyip üstünü örttüğünüzdeyse merakı daha fazla oluşturarak, cazip hale getirmiş olursunuz. Yasaklamak yerine aileleri, gençleri ve çocukları eğitim sürecinden geçirmek lâzımdır.
Medya okuryazarlığı dersinin içine tamamen katılarak çocuklara eğitim şarttır. Şu anda internet bağımlılığı ve onunla ilgili konularda Meclis’te araştırma komisyonu kurdurmak istememizin sebebi de budur. Ne yapmamız gerektiğini araştırmak içindir. Bu hastalık bellidir. Bunu nasıl engelleyeceğimizi, ne yapmamız gerektiğini hükümet olarak bilmemiz gerekiyor. Bunun için çok ciddî önlemler almamız gerekiyor. Her şeyden önce anne ve babalar çocuklarını bu tip cihazlarla baş başa bırakmasınlar. Çocuğun odasında ayrı bir televizyon veya bilgisayar olmasın. Bunlar ortak alanlarda olsun ve ortak bilgisayar kullanılsın. Teknoloji sanal bir dadı haline getirilmesin. Eğitimini vermeden kimseyi bu bağımlılıktan koruyamayız. Özellikle bizim çocuklarımızı sanal âlemdeki oyunlardan kurtarıp sokağa çıkarmamız lâzımdır. Çocuklarımıza sokaklarda arkadaşlarıyla oyun oynama becerisini, keyfini yeniden tattırmamız gerekiyor. Çok ciddî bir sportif atak yapmamız, müzikle onları buluşturmalıyız ki, bu sanal âlemdeki meşguliyetlerini terk edebilsinler.
En korumasız ve hasara karşı en savunmasız olan kesim, çocuklar ve gençlerdir
Çıkartılmak istenen yasanın asıl hedefi nedir?
Hedefimiz öncelikle gençleri ve çocukları korumaktır. İnternet dediğimiz şey, iyi-kötü, her türlü bilgiyi bize ulaştıran bir mekanizmadır. Bunun içinde kültür aktarımı da vardır. Sanal âlemde kişiler hiç bilmediği bir yerle ilgili olarak geleneği kültürü coğrafik yapısı v.s. istediği gibi bilgi edinebiliyor. Bu bilgi edinme bakımından çok güzeldir. Fakat özellikle suç unsuru içeren şeyler, meselâ aile içi şiddet, istismarlar, müstehcenlik, sanal kumar, aile parçalanmaları, intiharlar gibi birçok suç unsuru oluşturan şeyler internet vasıtasıyla tetikleniyor, hızlanıyor. Beklenmedik bir hızla da dünyada artıyor. Ülkemizde bu problem daha fazla büyümeden nasıl engelleriz ve özellikle çocukları ve gençleri nasıl koruyabiliriz? Bizim derdimiz budur. En korumasız ve hasara karşı en savunmasız olan kesim çocuklar ve gençlerdir. Tüm bunlar olurken onları zararlı olan her şeyden korumak devletin görevidir. Biz de bu görevi yerine getirme gayretindeyiz.
Cevdet Erdöl kimdir?
16 Şubat 1958 tarihinde Trabzon, Sürmene’de doğdu. İstanbul Üniversitesi Edirne Tıp Fakültesi’nden askerî doktor olarak mezun oldu. Ankara GATA’da İç Hastalıkları ve Kardiyoloji İhtisası yaptı. ABD’de Washington DC’de eğitim gördü. Ağrı ve Ankara Mevki Askerî Hastanelerinde çalıştı. GATA’da Yardımcı Doçent olarak görev yaptı. Bursa Yüksek İhtisas Hastanesi’ne atandı. Doçent olarak, KTÜ Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı’nda Öğretim Üyeliği ve Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanlığı yaptı. 2002’de profesör oldu. Yüzden fazla araştırması ve makalesi ulusal ve uluslar arası yayınlarda yer aldı. 22. ve 23. Dönem Trabzon Milletvekilidir. 22. Dönem’de TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanlığı görevinde bulundu. 23. Dönem’de aynı Komisyon’un Başkanlığına yeniden seçildi. İyi düzeyde İngilizce bilen Erdöl, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*