Hedefimiz ve programımız

Risale-i Nur Külliyatı’nda çok sayıda maksat ve hedef tarifleri vardır. Onlardan misal olarak sadece iki tanesini aktaralım:

“Hedefimiz ve programımız, evvelâ kendimizi, sonra milletimizi îdam-ı ebedîden ve daimî berzahî haps-i münferitten kurtarmak ve vatandaşlarımızı anarşîlikten ve serserilikten muhafaza etmek ve iki hayatımızı imhaya vesîle olan zındıkaya karşı Risâle-i Nur’un çelik gibi hakîkatleriyle kendimizi muhafazadır.” 1

“Ve husûsi vazifemiz de, Kur’ân’ın îmanî hakîkatlerini tahkîkî bir sûrette ehl-i îmâna bildirip, onları ve kendimizi îdam-ı ebedîden ve daimî ve berzahî haps-i münferitten kurtarmaktır. Sair dünyevî ve siyasî ve entrikalı cemiyet ve komitelerle ve bizim medar-ı ittihamımız olan cemiyetçilik gibi asılsız ve mânâsız gizli cemiyetle hiçbir münasebetimiz yoktur ve tenezzül etmiyoruz.” 2

Zaten Nur hareketi zuhur etmeden önce fen ve felsefeden gelen materyalist-maddeci, Allah’ı inkâr fikirleri alabildiğine azgınlaşmış ve yaygınlaşmıştır.

Hele hele İslâm dünyasının lideri durumundaki bir ülkede, milletin bin yıllık mazisini yok sayacak eylem ve girişimlerin zuhurundan sonra, dinin ihyasına ve imanın kurtarılmasına olan ihtiyaç, ‘ıztırar’ derecesine gelince, İlâhî bir ihsan ve lütuf olarak Kur’ân Nurlar’ı ve iman hakikatları imdada yetişmiştir.

Böylece, cereyan-ı münafıkane olan ‘süfyaniyet’e karşı ve bir deccaliyet cereyanı olan ‘inkâr-ı ulûhiyet’e karşı Kur’ân ve Sünnete dayanan bir iman cereyanı zuhur etmiştir.

Başlaması, devam etmesi ve kemale ermesi elbette kolay olmamıştır. Devletin ve hükümetlerin dikkatlerini üstüne çeken bu hareket; hücuma maruz bırakılmış, irdelenmiş, sorgulanmış, tazyikat ve baskıların cenderesinde sıkıştırılmak istenmiştir. Mahkemeler, sürgünler, hapisler ve her türlü tehditler bu iman cereyanının müntesiplerini yıldırmamış, bilâkis iman ve mukavemetlerini güçlendirmiştir.

Cenab-ı Hak, sadece kendi rızasını gözeten bu iman ve Kur’ân fedailerini kendi hallerine bırakmamış, her zorluk içinde onlara kolaylıklar ihsan etmiştir.

Bediüzzaman’ın bir talebesi olan merhum Zübeyr Gündüzalp’in tarifinden kısa bir bölümle yazımızı noktalayalım:

“Nurculuk; Hizb-üş Şeytanın (Komünizmin, Siyonizmin, Masonizmin, Materyalizmin, Süfyanizmin vs. nin) tecavüzlerine, tahriplerine, şerlerine karşı kahramanlar diyarı, şehitler yurdu, gaziler ülkesi olan bu mukaddes Vatanı ve bütün Âlem-i İslâmı himaye ve vikaye için dest-i kudret tarafından tesis edilmiş muazzam ve muhteşem bir Sedd-i Kur’ândır.

Nurculuk; zulmetten Nur’a, dalâletten hidayete, esaretten hürriyete, isyandan itaate, hiyanetten hamiyyete, rezaletten fazilete, mezelletten izzete, meskenetten harekete, nifaktan vifaka, ihtilâftan ittifaka, riyadan ihlâsa, adavetten muhabbete, husûmetten uhuvvete, tedenniden terakkiye, ademden vücuda, firaktan visale ve en nihayet derin, kesif ve kör gafletten İlâhî intibaha ulaşma ve kavuşma cehdidir.”

Dipnotlar: 
1- Tarihçe-i Hayat, Afyon Hayatı.
2- Tarihçe-i Hayat, Kastamonu Hayatı.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*