Hem Kur’an, hem risale

Nur cemaatine yönelik eleştirilerin yer yer saldırıya dönüştüğü günümüz ortamında, bir dokundurma da Ayşe Böhürler’den gelmiş. Bir arkadaşının, dinlediği radyo programında “Kur’an okumak mı daha sevap, yoksa risale okumak mı?’’ sualine verilen “Kur’an okumak sünnettir, fıkıh okumak farzdır, bu nedenle risale okumak daha sevaptır” cevabını aktaran Böhürler, bu cevaptan yola çıkarak bazı eleştirilerde bulunmuş.

İşin o tarafına pek girmeden, ona bu yazıyı yazdıran suale bizzat Bediüzzaman’ın verdiği cevabı, yorumlarımız eşliğinde aktaralım:

“Elbette ki, Kur’an’ın lâfzını okumanın, hattâ ezberlemenin ayrı bir değeri ve üstünlüğü var. Ki, bununla ilgili olarak Üstad şunu yazıyor:

‘Bu kâinatta ve her asırda en büyük makam Kur’an’ındır. Ve her bir harfinde, ondan tâ binler sevap bulunan Kur’an’ın hıfzı ve kıraati (ezberlenip okunması, her hizmete mukaddem ve müreccahtır (öncelikli ve tercih edilir).’  “Ancak devamında şunu da ifade ediyor:

‘Fakat Risale-i Nur dahi o Kur’an-ı Azîmüşşan’ın hakaik-ı imaniyesinin burhanları ve hüccetleri (iman hakikatlerinin delilleri) olduğundan ve Kur’an’ın hıfz ve kıraatine vasıta ve vesile ve hakaikını tefsir ve izah olduğu cihetle, Kur’an hıfzıyla beraber ona çalışmak da elzemdir…’ (Kastamonu Lâhikası, s. 88)

“Görüldüğü gibi, Üstad Kur’an okumanın ve ezberlemenin müstakil fazilet ve sevabına işaret ederken, bunun, ayetlerin manasını öğrenip tefekkür ederek tamamlanması gereğine de vurgu yapıyor. Ve özellikle Risale-i Nur gibi bir tefsiri okumadan, sadece ayetlerin lâfızlarını kıraat ve ezber etmenin noksanlık olacağını ima ediyor. Ve böylece, Kur’an’la iştigali, ayetlerin manalarını anlayıp düşünmeden, yalnızca kıraat ve hıfz düzeyinde bırakan tavra yönelik eleştirilerin önünü kesecek bir yaklaşım ortaya koyuyor.” (İman Hizmeti kitabımız, s. 32-3)
***
Bu bahsi, Zübeyir Gündüzalp’in verdiği bir konferanstaki şu cümlelerle tamamlayalım:

“Bu asra öyle bir Kur’an tefsiri lâzım ve elzemdir ki, Risale-i Nur gibi, akıl, fikir ve mantığı çalıştırsın, ruh ve kalp ve vicdanı tenvir etsin. Müslümanları, beşeri uyandırsın, intibah versin, gafletten kurtarsın, sırat-ı müstakim olan Kur’an yolunu göstersin. Sünnet-i Seniyyeye ve İslamiyetin şeairine muhalif olarak yaptırılan ve yapılan şeyleri fark ettirip sünnet-i Peygamberîye (Aleyhissalâtü Vesselâm) ittibaı ders versin ve ihya etmek cehdini uyandırsın.

“İşte, Risale-i Nur’un böyle hasiyetleri hâvi bir Kur’an tefsiri olduğu, otuz (şimdi seksen) seneden beri meydandadır ve ehl-i hakikatin tasdikiyle sabittir.” (Sözler, s.1243-4 )

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*