Hepimiz birer Said’iz

Diyorlar ki, Üstad Bediüzzaman 23 Mart 1960’da vefat etmiş. Bu yıl da 52. vefat yıl dönümü. Hayır, hayır!.. Bu yıl Üstadın 52. vefat yıl dönümü değil, aksine bu yıl 52. doğum yıl dönümü. Bu gün, bir ölüp bin dirildiği gün çünkü. Hani diyor ya Hazret-i Mevlana vefat edeceği gün için, “Bu gün Şeb-i Aruzdur. Sevgiliye kavuşma günüdür, bu ölüm.” Hazret-i Üstadın da cismen yer altına girmesi, adeta bir tohumun, bir çekirdeğin toprak altına gizlenip, ardından ‘bağsu bağdel mevte’ mazhariyet ile bir sümbül, bir filiz vermesi gibi; yüzlerce nurani sümbül verdiği gün bu gün. Cismen ölüp, ruhen, hissen, fikren tekrar hayat bulduğu gün bu gün.

Delil mi istersin?

İşte biz, hepimiz birer Said’iz.

Tam olarak bir Said değiliz belki.

Ancak gayret ve azmimiz o ki, O Said’lerin kardeşleri olan, Hamza’larız, Ahmet’leriz, Mehmet’leriz biz. Yusuf’larız, Ali’leriz, Veli’leriz, Hasan’lar, Hüseyin’leriz.. O Said’ler’in kız kardeşleri, anneleri, bacıları hükmünde olan Ayşe’leriz, Fatma’larız, Emine’leriz, Hatice’leriz, Esma’larız, Esra’larız biz.

Demiyor mu ki Üstad;

“Ey üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş ve sâkitâne Nurun sözünü dinleyen ve bir nazar-ı hafî-i gaybî ile bizi temâşâ eden Said’ler, Hamza’lar, Ömer’ler, Osman’lar, Tâhir’ler, Yûsuf’lar, Ahmed’ler, ve saireler! Sizlere hitap ediyorum. Başlarınızı kaldırınız, “Sadakte” deyiniz. Ve böyle demek sizlere borç olsun. Şu muâsırlarım, varsın beni dinlemesinler. Tarih denilen mazi derelerinden sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz telgrafla sizinle konuşuyorum. Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennet-âsâ bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır.” diye.

İşte biz o Said’leriz.

Çünkü davamız Kur’an, iman, İslam davası. Risale-i Nur yolu ile cemiyetin imanını kurtarmak için çaba sarf ediyoruz. Nurlara kendi eserlerimizmiş gibi sahip çıkıyoruz. İman ve Kur’an davası uğruna her türlü fedakarlığı yapmak için mücadele ediyoruz. Nurları okuyarak önce kendi nefsimizi ıslah etmeye çalışıp, ardından bu nurları muhtaç olanlara ulaştırmak için uğraşıyoruz. Hayatımızın en mühim gayesini iman ve Kuran hizmeti olarak biliyoruz. Üstadımızın iman ve İslam yolunda yapmış olduğu o müthiş mücadeleyi kendimize rehber ederek bu hizmeti son nefesimize kadar devam ettirmek istiyoruz.

İşte bu nedenle diyoruz ki, biz hepimiz birer Said’iz. Ömrümüzün sonuna dek bu müstakim yolda yürümek istiyoruz. Üstadımızın bize gösterdiği şekli ile İman ve Kuran hizmeti yapıp, bu gün bize devredilmiş olan bu hizmet bayrağını gelecek Said’lere teslim ederek ahirete gitmek istiyoruz.

Ey Üstadım!..

Bir öldün, bin, yüz bin, belki de milyon dirildin. Bu gün milyonlarca dost, kardeş ve taleben senin davana sahip çıkıyor. Senin o kahramancasına, tüm zulümlere göğüs gererek, zalimin karşısında dimdik durarak bizlere ulaştırdığın bu iman hizmetinden şevk ve ilham alarak bulundukları her zeminde nurları muhtaç gönüllere ulaştırmak için çaba sarf ediyor. Bu gün Senin hakiki hayatın olan iman ve Kuran davasına gönül vermiş binlerce insan ve can bu kutsi dava için çalışıp gayret ediyor. Müsterih ol!.. Senin bir asır önceden “Başlarınızı kaldırınız, “Sadakte” deyiniz” hitabını şevkle imtisal ederek, başlarını kaldırıp, “sadakte” diyorlar ve tüm ruh-u canları ile seni davanda ne kadar hak ve doğru olduğunu tasdik ediyorlar.

Ya Rabbi!..

Sen, Ku’ran-ı Azimüşşanında diyorsun ya “Saidler cennettedir” diye. İşte biz o Said’leriz, o Saidler gibi olmak için azim ve gayretteyiz, bizi de o Saidler arasına dahil eyle.

Ya Rabbi!..

Bu duamızı kabul eyle. Bizi son nefesimizi verene dek iman ve Kuran hizmetinde istihdam eyle.

Amin.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*