Her meselemizde emir, şahs-ı manevînindir

Bundan sonra her meselemizde emir, Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsini temsil eden has şakirtlerin ve sizlerindir. Benim de şimdi bir reyim var.

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Suhur-u muharremeden sonra, hususan bahara yakın, hayat-ı dünyeviye gafleti bir derece fütur vermekle beraber, bazı sarsıntılar ve hastalıklar ve askerliğe gitmek cihetinde Risale-i Nur’un hizmetine bir derece zaaf gelmiş diye endişe ediyordum. Cenab-ı Hakka şükür ki, mektuplarınız ve Âtıf Hasan’ın gelmesiyle o endişe zâil oldu. O mektubunuzda, çok ehemmiyetli bir hadise-i Nuriyeden bahis var ki, Hizbü’l-Ekberü’l-Kur’ân’ı tab etmek teşebbüsüdür.

Evet, o Hizbü’l-Ekber’deki âyât, bütün Risale-i Nuriyenin ruhu, esası, mâdeni, üstadı ve güneşidir. Onun tab’ından sonra, mümkünse, Risale-i Nur’un Hizbü’l-Ekberi namında Arabiyyü’l-ibare ve iki Âyetü’l-Kübrâ ve münâcatın hülâsası olan risaleyi dahi tab etmek lazımdır. Fakat elinizdeki nüsha, benim nüsham gibi mükemmel değil. Biz burada yazıp, isterseniz size gönderelim. İsterseniz, İstanbul’da matbaada olan vekilinize gönderelim, adresini bildiriniz.

Kardeşimiz Hasan Âtıf, hakikaten Risale-i Nur’un hizmetine pek çok lâyık ve müstaittir. Müstesna hattıyla beraber ihlası, irtibatı, alâkadarlığı, ciddiyeti, sadakati dahi mükemmeldir. Cenab-ı Hak onun emsalini çoğaltsın. Bu kardeşimizi yirmi mektup yerinde, size canlı bir mektup olarak gönderdik.

Hafız Ali’nin buradaki kardeşlerine çok yüksek, çok tesirli yazdığı mektuba karşı başta Feyzi, Emin olarak umum namına Feyzi diyor ki: “Biz bu memleket talebeleri, Isparta kahramanlarının küçük kardeşleri, belki onların talebeleriyiz. Dersi, hizmeti ve ciddiyeti onlardan alıyoruz. Herbirisi, bizim için birer üstaddır. Onların elinden öper, arz-ı hürmet ederiz. Cenab-ı Hak, o kahramanlardan ebeden razı olsun, âmin” diyorlar.

Risale-i Nur’un iskele nâzırı Sabri’nin birinci talebesi ve Risale-i Nur’un ehemmiyetli küçük bir talebesinin küçücük mektubundaki güzel yazı bizi mesrur etti. Cenab-ı Hak, onu ve onun gibi Risale-i Nur’a çalışan masumlara tevfik ve selamet ve saadet ihsan eylesin. Amin.

Hafız Mustafa’nın bizce pek çok ehemmiyetli olan mektubu, çoktan beri beklediğim bir hakikati gösterdi ki, Risale-i Nur dairesindeki şakirtler, istişare suretinde, tab etmek gibi çok ehemmiyetli işleri görmeye başlamalarıdır.
Kastamonu Lâhikası, eski: s. 93

İstanbul’daki Amerika Sefiri vasıtasıyla Amerika’daki Müslüman heyetine Zülfikar’ı ve bir Asa-yı Musa’yı göndermesini isteyen o dostumuz ve kardeşimize deyiniz ki: Sefirlerin kafası siyasetle meşgul olduğundan ve Risale-i Nur, siyasetle alakası olmadığından, siyasî bir kafa çabuk takdir edemiyor. Hem Risale-i Nur, müşterileri aramaz; müşteriler onu aramalı, yalvarmalı. Amerika, buranın en küçük bir havadisini merakla takip ettiği halde, buranın en büyük bir hadisesi olan Risale-i Nur’u elbette arayacaktır. Bundan sonra her meselemizde emir, Risale-i Nur’un şahs-ı manevisini temsil eden has şakirtlerin ve sizlerindir. Benim de şimdi bir reyim var.

Umum kardeşlerimize binler selam ve selametlerine dua eden ve dualarını isteyen kardeşiniz…
Emirdağ Lâhikası, eski: s. 194

LÛ­GAT­ÇE:
şuhur-u muharreme: Savaşmanın haram olduğu mübarek aylar; Muharrem, Recep, Şaban, Ramazan.
fütur: gevşeklik, usanç.
Hizbü’l-Ekberü’l-Kur’ân: Risâle-i Nur’da zikredilen âyetlerin bir araya getirilmiş hâli.
tab etmek: basmak.
sefir: elçi.
Zülfikar: Bir Risale ismi. (19. Mektub ve 25. Söz)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*