Her türlü baskıya rağmen Nurlar’dan asla ayrı durmadık

Kore Gazisi Hacı Şevket Albay ile röportaj.

Hacı Şevket Albay Ağabeyle Risale-i Nur hizmetini, ihlâsı ve Kore hatıralarını konuştuk.

Hacı Şevket Albay kimdir, kendinizi tanıtır mısınız?

23.2.1931 yılında Bingöl’ün Genç ilçesinde doğdum. İlkokulu Genç’te okudum, maddî imkânsızlıktan dolayı okula devam edemedim, küçük yaşta çalışmaya başladım. Askerlik dönüşü Irak ve İran başta olmak üzere yurtiçi ve yurtdışı nakliyecilik yaptım. 1990 yılında emekli oldum, dört çocuk babasıyım.

Risale-i Nurlar’la nasıl tanıştınız, o günlerden biraz bahseder misiniz?

1960 yılında bir arkadaşımın aracılığıyla (kendisi vefat etti. Allah rahmet eylesin) Genç’te Risale-i Nurları tanımaya başladım. O zamanlarda müfritane irtibatımızı asla kesmezdik, çevre il ve ilçelere hattâ uzak illere kadar gider, sohbetlere katılırdık. Sürekli gözetim altındaydık, karakol bize çeşme yolu olmuştu… Ne kadar baskı olursa bizde o kadar fazla Risaleleri okurduk ve derslerimizi yapardık. O zamanlar gerçekten özlem duyduğum günlerdir…

1980 İhtilâl döneminde şartlar daha da ağırlaşmıştı, ama her şeye rağmen ihlâs ve samimiyet daha fazlaydı, her türlü baskılara rağmen bizler Nurlar’dan asla ayrı durmazdık.

Kısaca şöyle bir hatıramı paylaşmak isterim: 1980 ihtilâlinde Genç’te idim, önce medresemize baskın yapılarak bütün Risale-i Nur eserlerini aldılar. Daha sonra da evlerimize baskın yapıldı, toplu olarak bizleri Bingöl Askerî Kışlası’na götürdüler. On iki gün cezaevinde kaldıktan sonra, bu sefer Genç İlçesine götürdüler. Ertesi gün mahkemeye çıkacaktık, Risâle-i Nurlar’ın kerameti zuhur etmiş olmalı ki, bizlere mahkemeye gerek bulunmadığını, beraat ettiğimizi söylediler ve serbest bırakıldık.

Hacı Ağabey, ihlâs denince siz ne anlıyorsunuz, açıklar mısınız?

İhlâs denince aklıma; kişinin ibadet ve taatlerini, Allah’ın emir ve rükünlerini halisane riyadan uzak bir şekilde yerine getirmesi gelir. Amaç rıza-i İlâhî ise o zaman Allah’ın hoşnutluğunu hedef almak mühim bir meseledir. Bu hoşnutluk ise illa ki, samimiyetle olur. Bu yüzden olsa gerek ”İhlâs bir kalp amelidir” denilmiş.

Allah kalbî temayüllerine göre kuluna kıymet verir. İhlâs meselesi Risale-i Nur’da da ehemmiyet ihtiva eden bir bahis olmuştur. Zira ihlâs bahsinin başında “Laakal on beş günde bir okunmalı.” demiştir Üstadımız. İşte bu sebepten dolayı ihlâsı tam elde etmek lâzımdır.

Efendim, siz Kore Gazisiniz, Güney Kore’ye ne şekilde gittiniz, oradaki macera-i hayatınızı anlatır mısınız?

1952 yılında Balıkesir’e askere gittim, 2 ay Muhabere Tabur’unda kaldıktan sonra şoförlük kursu için bizi İzmir’in Narlıdere ilçesine gönderdiler. Üç ay kurs aldıktan sonra tekrar Balıkesir’de bulunan taburumuza gönderildik.

On beş gün Balıkesir’de kaldıktan sonra kur’a çekerek Güney Kore Savaşı’na gönderilmek üzere İzmir’e geri gittik. Bir ay staj gördükten sonra 1953 yılında Güney Kore’ye savaşa gittik. Devasa bir gemi ile bir ay boyunca süren yolculuk sonunda Güney Kore’ye vardık. Güney Kore’de de bir ay staj eğitimi aldık.

Çünkü orda kullanacağımız araçlar bizimkinden çok farklıydı, savaş alanında yollardan konaklama yerlerine kadar her şeyin kodlaması ayrıydı. Bir gün savaş meydanına doğru araçlarla seyir halindeyken komutanımızın bulunduğu araç yanlış yola girmişti. Peşi sıra bizler de arkasından yanlış yolda devam edip ilerlemeye başladık. Akşam karanlığından olsa gerek komutan kodlamayı karıştırmış. Bayağı bir ilerledikten sonra bir yerde durmak zorunda kaldık.

Bir iki inzibat bize doğru geldiler, “Komutanım derhal dönmeniz gerekiyor, düşman hattındasınız” diyerek komutanı ikaz ettiler. Bizler derhal geri döndük, o iki inzibatın bir anlık fark etmesiyle esir olmaktan son anda inayet-i İlâhiye ile kurtulduk.

Üç ay savaş ağır bir şekilde devam etti, daha sonra mütâreke yapıldı. Savaş bitti ve bizler dokuz ay orda kaldıktan sonra, 1954’te Türkiye’den gelen bir tabura görevimizi devredip, ülkemize döndük.

Son bir tavsiyeniz varsa alayım?

Üstad Hazretleri’ni görmek bana nasip olmadı, amma Üstadımızın tabiriyle “Beni görmek isteyen Nurlar’ı okusun” sözüyle yarım asırdan fazladır Risâle-i Nurlar’la haşir neşir olmuşuz. Yeni Asya’nın okuyucusu olmuşuz. Elhamdulillâh…

Cenâb-ı Allah hakikî bir Nur Talebesi olabilmeyi cümlemize nasip etsin. “Risâle-i Nurları okuyan ve şahs-ı manevî dairesinde yer alanlar biiznillâh kabre imanla girmeye muktedir olur” müjdesi bizler için bulunmaz bir nimettir. Nurlar’ın kıymetini bilelim. Çok okuyalım.

Zübeyir Abinin tabiriyle “Okumaktan yorulunca ne okuduğumuzu tekrar okumak” Bu idrake varıp sürekli okuyalım, okutalım… Risâle-i Nur’ları okumaktan bir an olsun vazgeçmeyelim vesselâm…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*