Her üniversiteye mescid

Londra’daki ‘seçkin üniversite’lerden biri olan City Üniversitesi öğrencileri 6 haftadır okulun bahçesinde ‘cemaatle namaz’ kılıyorlarmış. Kimileri “Buna da şükretsinler, Türkiye’de olsa bahçede bile kıldırmazlardı” diyebilir. Kimileri de “Camide kılsınlar, niçin ‘bahçe’de kılıyorlar ki?” diye düşünebilir.

Bazı haber ajansları bu namazların ‘protesto amaçlı’ olduğunu söylüyorlarsa da, ayrıntılardan şunu anlamak mümkün: ‘Protesto’ların başladığı 6 hafta öncesine kadar İngiltere’nin başşehri Londra’daki ‘City Üniversitesi’nde Müslüman öğrencilerin namaz kılabilecekleri bir ‘mescid’ varmış. Gerçi namaz kılınan yerin adının ‘mescid’ olması gerekmiyor. Önemli olan öğrencilerin namazlarını kılabilecekleri uygun bir yer, oda ya da bölümün hazırlanması…

Üniversite tarafından sağlanan bu imkân, ‘ırkçıların mescide saldırmış olması’ bahanesiyle 6 hafta önce kapatılmış. Doğrusu güzel bir bahane bulmuşlar: Müslüman öğrencilerin can güvenliğini düşündükleri için mescid kapatılmış! Yoksa İngiliz yöneticilerin mescid kapatmak ya da Müslüman öğrencilerin namaz kılmasından dolayı bir rahatsızlıkları yokmuş!

Müslüman bir öğrenci şöyle demiş: “Yaklaşık 6 haftadır yağmur altında, rüzgârda, sokakta namaz kılıyoruz. Bu bizim dinimiz ve gereklerini yerine getirmek istiyoruz. Üniversitelerin her düşünceye, inanca açık olması gerekir. Burada tartışabilmeli, düşüncelerimizi, inançlarımızı yaşayabilmeliyiz. Bu ifade özgürlüğüdür, inanç özgürlüğüdür, bizim isteğimiz kendi inançlarımızı barışçıl bir şekilde yaşamak.”

Londra’da faaliyet gösteren İslâm Derneği (ISOC) Başkanı da Müslüman öğrencilere bir oda/mescid tahsis edilmemesini “İslamafobia/İslâm korkusu”na bağlamış…

Üniversitenin yöneticilerinden biri de güya suret-i haktan görünerek, Müslüman öğrencilerle birlikte diğer dinlere mensup kişilerin de ortak şekilde kullanabilecekleri bir ‘oda’ tahsis ettiklerini, fakat Müslüman öğrencilerin bunu kabul etmediğini söylemiş.

İlk bakışta “Niçin kabul etmediler ki?” diyen olabilir. Ancak burada da bir tuzak olduğunun farkına varmak lâzım. Başka hiçbir imkân yoksa, ortak bir ‘oda’ kullanmak belki akla gelebilir. Nitekim bazı havaalanlarında böyle bir uygulama var. “Player room” denilen “dua/ibadet odaları” açılmış vaziyette. Şükür ki bu odalara Müslümanlardan başka giden pek olmuyor. En azından şimdiye kadar gittiğimiz “player room”larda başka dinlere mensup kimse görmedik. Ama üniversite şartlarında ve uygun yerler varken, tahrif edilmiş inançlarla İslâmı bir ‘oda’ya koymak mümkün değil. Öte yandan farklı din mensuplarının aynı mekânda ibadet etmek zorunda kalmalarının pratikteki zorluğu da düşünülmeli. Tekrarlamakta fayda var, adı geçen üniversitede zaten bir mescid varmış ve bir bahane ile kapatılmış. Dolayısıyla bu karara itiraz edip, “Yeniden mescid açılsın” demek hem öğrencilerin, hem de diğer Müslümanların en temel hakkıdır.

Bakınız, İngiltere’deki üniversitelerin problemini konuşuyoruz, ama Türkiye’deki durum bundan daha ileri değil… İstisnalar hariç tutulursa Türkiye’deki üniversitelerde de ‘mescid’ yoktur. Sivil toplum kuruluşları ve ‘namaz kılan öğrenciler’imiz de bunu kabullenmiş gibi… İngiltere’deki uygulamaya itiraz ettiğimiz gibi Türkiye’deki ugyulamaya da itiraz ediyor ve ‘idareci’lerimize sesleniyoruz: Bugünden tezi yok, başta üniversiteler olmak üzere ihtiyaç duyulan ve talep olan her okula, her yere ikişer adet mescid açılsın! Evet, her okula iki mescid!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*