Herkes padişah olsun!

abdil-yildirimYazının başlığına bakıp da, “bu da nereden çıktı, saltanat kaldırılalı 94 yıl oldu, iyi kötü bir demokrasimiz var, bir cumhuriyetimiz var, hem nasıl herkes padişah olacak” diyenler olabilir.
Hem de “herkes padişah olursa, teb’a kim olacak” sorusu akla gelebilir. İşte ben de bunu demek istiyorum. Herkes padişah olursa, teb’a diye bir sınıf kalmayacak. Herkes ağa olursa, kimse kimseyi ırgat, yanaşma, veya çoban yerine koymayacak. Herkes hem padişah, hem teb’a, hem çoban, hem de ağa olacak.

Millî iradeye dayanan demokrasi ve cumhurun söz sahibi olduğu cumhuriyet, herkesi padişah yapar. Demokraside istişare esastır. Herkes fikrini söyler. Alınacak kararlar hakkında reyini ortaya koyar. İradesini beyan eder. Yönetimde söz sahibi olur. Böylece insan, insan olduğunun farkına varır. “Benim de fikrim alınıyor, reyim soruluyor” diyerek bir teb’a olmadığını idrak eder.

Demokrasi ve cumhuriyet adına ortaya çıkan ve milletten vekâlet alanların görevi, kendisini padişah ilan ettirmek değil, herkesi padişah seviyesine çıkaracak bir demokratik sistemi tesis etmektir. Yoksa, “mânâsız, isim ve resimden ibaret bir cumhuriyet” ortaya çıkar.

Bediüzzaman Hazretleri meşrûtiyeti, yani bugünkü anlamda demokrasiyi şöyle tarif ediyor:: “O vücud-u nuranînin kuvvete bedel hayatı haktır, kalbi marifettir, lisanı muhabbettir, aklı kanundur, şahıs değildir.” Demek ki bundan yüz sene önce demokrasiyi bu kadar güzel tarif eden böyle bir sistemin İslâmî hayat için de en uygun yönetim tarzı olduğunu ifade eden Bediüzzaman, bugünkü demokrat ve cumhuriyetçilerin fersah fersah ilerisinde bulunuyordu.

Yine Bediüzzaman, meşrutiyet-i meşruayı tarif ettikten sonra, tesis edildiğinde millete neler kazandıracağını da şöyle müjdeliyor: “Size müjde. Bizim devleti ömr-ü ebedîye mazhar eder. Milletin bekâsıyla ibkâ edecek (bâkileştirecek); siz daha me’yus olmayınız. Bir ince tel gibi her tarafa hevâ ve hevesin tehyîci ile çevrilmeye müstaid olan rey-i vâhid-i istibdâdı lâyetezelzel bir demir direk gibi, lâyetefellel bir elmas kılınç gibi olan efkâr-ı âmmeye tebdil eder; siz de, sefine-i Nuh gibi emniyet ediniz. Herkesi bir padişah hükmüne getiriyor; siz de hürriyetperverlikle padişah olmaya gayret ediniz.”( Münazarat) Böyle hür bir demokrasiye sahip olsak, elbette her birimiz bir padişah hükmüne geçeceğiz.

Herkesin Padişah olması demek, herkesin yönetime ortak olması demektir. Bir tek akılla değil, milyonlarca akılla düşünmek demektir. Bir insan dâhi de olsa, ortak akıl ondan daha üstündür. İrlandalı yazar Bernard Shaw’un şöyle bir sözü vardır: “Akllı insan kendi aklını kullanandır, daha akıllı insan ise, başkalarının da akıllarından istifade edendir” der. Bediüzzaman Hazetleri de, ortak aklın önemine dikkat çekerken şöyle der: “Güya on müttehit adamın her biri yirmi gözle bakıyor, on akılla düşünüyor, yirmi kulakla işitiyor, yirmi elle çalışıyor bir tarzda manevî kıymeti ve kuvvetleri vardır.” (Lem’alar, s. 165)

İşte, herkesin padişah olduğu, eşit söz ve karar sahibi olduğu sisteme, DEMOKRASİ diyoruz. Sadece gerçek demokrasilerde herkes padişahtır. Kimse teb’a değildir. O zaman hem toplumsal barış sağlanır, hem sınıf farkları ortadan kalkar. Hem de ortak akıl ürünü olan bilimsel ve teknik alanda büyük gelişmeler ortaya çıkar.

Buna da karşı çıkıp itiraz edenler çıkacaktır. “ Sen ağa ben ağa, ineği kim sağa” diyenler olacaktır. İşte o zaman, herkes kendi işini kendi yapacak, her ağa kendi ineğini sağacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, herkesi padişah olmaya davet ediyor, saltanatınız daim olsun diyorum.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*