Herkesin herşeyi bilmesi

Image
Buradaki “herkes” kategorisine kimlerin dahil olduğunu, gazetemizi takip eden herkes bilir. Herkesin her şeyi bilmediğini de herkes bilir.

Risâlelerdeki her meseleye herkesin vakıf olamadığını, hizmetin inceliklerini kavrayamadığını, çoğu gizli hakikatlerin satır aralarına gizlendiğini, ancak hadiseler ve gelişmeler sayesinde bile o ince hakikatlerin, ama yine ancak dikkatli nazarlardan kaçmadığını da bilenlerdensiniz.

Gazetemiz de, hiç şüphesiz, hizmetin önünde, her meselede, bilhassa (siyasî bir gazete olması hasebiyle) siyasî ve içtimaî sahada şahs-ı manevî adına temsil gücü olan naşir-i efkârımızdır. Camiamızda ve hizmet alanlarımızda temsil gücü olan herkesi ve her kurumu rahatlatma istidadında olan önemli bir husus var ki, o da hiç şüphesiz, “herkesin her şeyi bilme” keyfiyetine ulaşmasıdır. Buradaki “bilme”den murad, her ilme vakıf olmak, ya da her meselenin “âlim”i olmak değildir. Hizmetle ilgili gelişmeleri takip etmek, haberdar olmak anlamındadır. İstişarelerin içinde ve yakınında bulunmak, alınan kararlara uymaktır; bilmek ve bilerek hareket etmek…
***
Hazret-i Üstâd, bir dersinde “medar-ı iltibas” olmuş bir kaç meseleye açıklık getiriyor. Ve daha başka meselelerin de böyle “medar-ı iltibas” olabileceğine (acizane kanaatimce) işaret buyurmuş oluyor.
Bugüne kadar bilhassa siyasî ve içtimaî meseleler, zihnimizde ve fikriyatımızda menfezler açma istidadında olduğunu her vakit göstermiştir. Risâlelerdeki içtimaî ve siyasî meseleleri, (dışarıyla nefes alış verişi cihetiyle) manevî ve fikrî bünyemizin akciğerine benzetecek olursak, bu akciğerin temiz kalması ve rahat soluk alabilmesi, risâlelerdeki ilgili meseleleri doya doya soluklamamıza bağlı olsa gerektir.

***

İstişarelerde zaman ve performans noksanlığı arızasıyla arz edilemeyenlerin olması, ya da yapılan müzakerelerin tamamına muttali olamamanız, beşerî sistemlerin “ağır aksak” yanına ait olsa gerektir. Müzakerelerin her safhasından, her karesinden haberdar olmak elbette herkesin hakkıdır.
Bu da, ya herkesin Hazret-i Süleymanvarî “aktar-ı âlemi” izlemesiyle, bu da ancak Allah’ın kudret ve inayetiyle mümkündür. Bu harikuladelik de, insanlık adına Allah’ın seçtiği seçkin zevata verilmiştir.
Ya da herkesi büyük bir meydana toplayıp hep beraber müzakere etmekle olur ki, o da mümkün değil.
Zamanla, insanlığın liyakati nisbetinde inkişaf eden teknolojiyle ve Allah’ın izniyle insanlık bu nimete de erişebilir mi?
Evet, Yirminci ve Yirmibeşinci Sözlerde buna dair izahlar vardır. Muhakkak ki, böyle bir imkân dahi meşrûîyet çerçevesinde ve mahremiyet sınırları korunarak uygulama alanı bulabilecektir.
Mevcut sistem ve imkân çerçevesinde bile hayale gelen ve aklı zorlayan temsilî bir “canlandırma” var ki, hakikatın canını sıkabilir ve her zaman hayale münhasır kalabilir. Hayal diyor ki:
Yapılan müzakereleri, hizmet mahalleri de (kapalı devre ekran misali) izleyebilsinler!
Ve illa ki, uzun süren müzakereler sonucunda oylanan karar, kısa bir hülâsa halinde hizmet mahallerine intikal edecek, temsilcilerin sahip olduğu geniş bilgiye ancak meraklı olanlar müracaat edebilecektir.
Ama her şeye rağmen, ihmal edilmeyen bir husus var ki, onu da yayınlarımız yapıyor. Müzakerelerin ve kararların yansımaları yayınlarımız vasıtasıyla herkese ulaşmış oluyor. Zira yayınlarımızın bilhassa iki ana dayanağı olduğunu herkes bilir.
Birincisi: Nur Risâleleri
İkincisi: Meşveret kararları..
Ondandır ki, yayınlarımızın ve bilhassa gazetemizin dikkatli takibi sayesinde herkesin çok şeyi bilmesi mümkün olagelmiştir.
Ve yine ondandır ki, yayınlarımızla alâkasız olanların hep sosyal ve siyasî yanlışlara düşmeleri vak’a-i âdiyeden olagelmiştir.

 

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*