Hiçbir siyasî parti başörtülü kadın aday istemiyor, neden?

Sayın Başbakan’ın geçtiğimiz hafta 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla grup toplantısında yaptığı konuşmada yaklaşan milletvekili seçimleriyle ilgili olarak kadın adaylara ilişkin söyledikleri oldukça dikkat çekiciydi.

Sayın Başbakan, “İnşallah 12 Haziran seçimlerine AK Parti olarak bugüne oranla daha fazla hanım kardeşimizi aday göstererek gireceğiz. Kadınlar kendi haklarına daha fazla sahip çıkacak.

İnşallah, bizzat kadınlar eliyle sorunlar çözüme kavuşacak. Kadınların sorunlarını parlamentonun kürsüsünde erkeklerin konuşmasını, anlatmasını anlamsız buluyorum. Damdan düşen kadın, geliyor sorunu erkek anlatıyor… Asıl sorunu konuşması, anlatması gereken kadın ama ortada yok. Niye? Kürsüye getirilmiyor ki. Seçimde biz inşallah bu sayıyı daha da artırarak, kalifikasyonu itibarıyla daha da yüksek arkadaşlarımızla oluşan bir kadroyla, 12 Haziran’dan sonra parlamentoda bu temsili çok daha güçlü hale getirmiş olacağız” demişti.
Bundan önce, Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği KA-DER, 12 Haziran 2011’de yapılacak milletvekili genel seçimlerinde daha çok kadının aday gösterilmesi, daha çok kadının milletvekili olabilmesi için kampanya başlatmış “Meclis’in yarısının yani 275 milletvekilinin kadınlardan oluşmasını” istemişti. Şimdi bu istek için birçok kimsenin “hoş ama boş” dediğini duyar gibiyim. Ki bir gazetenin bir erkek köşe yazarı bunu dedi bile hem de hoş olmayan kelimelerle. Annesi ağzına acı biber sürsün inşallah. Hatta bu kampanya kapsamında özellikle gündeme getirilmesi gereken “başörtülü kadınların Meclis’e girmesi” konusundan şimdiye kadar hiç söz etmeyen KA-DER için ciddi eleştiriler de var.
KA-DER’in başörtüsüne özgürlük konusunu başka derneklere havale ettiğini biliyoruz. Bir “Kadın Adayları Destekleme” derneği olan, faaliyetleri bu amaçla sınırlı olan KA-DER, genel olarak başörtüsüne özgürlük sorununu kendi görev alanı dışında görebilir ancak özel olarak “başörtülü kadınların da Meclis’e girebilmesinin” dernekler içerisinde en çok KA-DER’i ilgilendirmesi gerekmez mi?
Her şeyden önce şu gerçeği kabul etmeliyiz ki başörtülü kadınlar milletvekilliğine aday olmayı düşünemeyecek kadar çekingen bir konuma itilmiş, adeta mahkûm edilmiş durumdalar. Zira Sayın Merve Kavakçı’ya yapılan hakaretler, haksızlıklar hâlâ herkesin hafızalarında… Her ne kadar Türkiye’de Merve Kavakçı olayından sonra birçok şey değiştiyse de ne yazık ki hepimiz biliyoruz Meclis’te şimdi de tekrar rahatlıkla “şu kadın/lar/a haddini bildirin” diyecek çok sayıda milletvekili var. Bunu sadece erkekler için söylemiş olmayı çok isterdim ancak ve ne yazık ki bugün Meclis’te “başörtülülerle mücadele” eden kadın milletvekillerimiz de var.
Geçenlerde Anayasa Profesörü Serap Yazıcı bütün partilere “başörtülü kadın milletvekili adayı gösterin” çağrısı yaptı. Bu adaylığın “göstermelik” olmaması, yeni bir Merve Kavakçı olayının yaşanmaması gerektiğini düşündüğünü, yaşanmamasını ümit ettiğini çünkü o günden bugüne Türkiye’nin liberalleşme ve demokratikleşme düzleminde zihinsel olarak çok mesafe kat ettiğini, söyledi. Bu seçimde de çok iddialı olan AK Parti ne yazık ki bu konudaki suskunluğunu koruyor. Çağrıya olumlu tepki vermesi beklenen siyasi partiler içerisinde en başta yer alması gereken AK Parti olmalı diye düşünüyorum. Ne var ki aylar önce partinin yetkili isimlerinden Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in “gündemimizde böyle bir konu yok” dediğini hatırlayınca umutsuzluğa kapılıyorum. Kaldı ki Sayın Başbakan da kadın milletvekili sayısını artıracağız derken bile başörtülü kadınların milletvekili adaylığı konusunda tek kelime etmedi.
AK Parti bu konuyu gündemine almak istemiyor gibi görünüyor. Ancak Sayın Serap Yazıcı’dan önce başörtülü milletvekili adayı konusunu gündeme getiren yine bir AK Partili. Hem partinin kurucularından hem kadın hem de başörtülü olan Sayın Fatma Bostan Ünsal geçen yıl konuyu AK Parti’nin Kızılcahamam Kampı’nda dile getirdi. Partisine, başörtülülerin Meclis’e girmesi yönünde adım atılması çağrısı yapan Sayın Ünsal, “Ya başörtülü aday gösterin ya da ben bağımsız aday olacağım” dedi.
Çağrıyı cevapsız bırakan AK Parti bu meselede adım atmayı bir başka bahara bırakmış gibi görünüyor. Partililerin beklentisi ise yeni dönemde yeni Anayasa ile bu sorunun çözüleceği yönünde. Oysa sorunun çözümünün yeni bir anayasa ile nasıl bir ilgisinin olduğunu anlayabilmiş değilim. Birçok alandaki başörtüsü yasağının yasalardan kaynaklanan hukuki bir durum olmadığını, temel hak ve özgürlüklere açıkça aykırı bir biçimde dayatılan fiili bir durum olduğunu düşünüyorum.
Bu fili durumun devam etmesi bir şekilde bütün siyasi partilerin işine mi geliyor yoksa. Hiçbir siyasi parti başörtülü kadın aday istemiyor, neden? Sorunu çok iyi bir istismar malzemesi olarak mı görüyorlar. Türkiye Büyük Millet Meclisi, millet iradesinin en iyi ve en geniş şekilde tecelli ettiği yer değil mi, biz yanlış mı biliyoruz yoksa. Unutmayalım ki, millet iradesinin tam olarak temsil edilmediği, eksik yansıdığı bir Meclis’ten çıkacak olan yeni bir anayasa, ne kadar yeni olursa olsun eksik olacaktır.
Milletimizin kendi adına taşıyan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde erkeğiyle, kadınıyla, başörtülüsüyle, baş açığıyla her kesimden insanıyla tam olarak ve hakkıyla temsil edilmesinin artık zamanı gelmedi mi?
Yoksa şair-yazar Suavi Kemal Yazgıç’ın http://www.suavikemalyazgic.com adresinde yayınladığı yeni şiir kitabı “Kaynama Noktası”ndaki bir şiirinde dediği gibi mi demeliyim: “…adaletnameler yayınladık adalet elden gitti / gâvura gâvur denmeyecek zamanlara geldik / şerefli yenilgiler aldık o günlerde / mağlup sayıldık müttefiklerimiz yüzünden / şanı büyük osman paşa plevneden çıktı / çanakkale geçildi / ve bir şarkı kaldı elimizde / ‘titrerim bir mücrim gibi baktıkça istikbalime’…”

Teodora Doni, Yeni Şafak, 14.3.2011

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*