Hizmet etmek için hicret etmek gerekir!

Hicret kelimesi, Arapça kökenli olup, “terk etmek, ayrılmak, bir yerden bir yere göç etmek” demektir.

Hicret edene de “muhacir” denilmektedir. İslâm terminolijisinde hicret deyince, Peygamber Efendimiz’in (asm) Mekke’den Medine’ye göç etmesi anlaşılır. Bu göçün Müslümanlar açısından çok önemli sonuçları olmuş, insanlık için de çok büyük değişim ve dönüşümleri netice vermiştir. Hicret, İslam takvimi olan Hicrî takvimin başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Böylece yeni bir çağ başlamış, yeni bir medeniyetin temelleri atılmıştır.

Allah Resûlü (asm) Mekke’den Yesrib’e hicret etmekle, oraya imanı, İslâmı, barışı, huzuru, saadeti ve medeniyeti götürmüş, Yesrib’i Medine yaparak orayı medeniyetin merkezi haline getirmiştir. Orada başlayan devir, bütün devirlere örnek olmuş, insanlığa selâmet ve saadet getirdiği için “Asr-ı Saadet” olarak anılmıştır.

İnsanın doğup büyüdüğü yeri terk etmesi, mazisinin ve hatıralarının bulunduğu mekândan ayrı kalması kolay değildir. Ama ulvî bir gaye ve büyük bir hizmet söz konusu ise, her türlü mahrumiyet ve hasret göze alınarak hicret etmek gerekmektedir. Nitekim, Peygamber Efendimiz (asm) de memleketi olan Mekke’yi çok severdi. Ama Mekke’de İslâmiyet’i tebliğ etme imkânı kalmayınca, doğup büyüdüğü ve çok sevdiği memleketini terk ederek, Medine’ye hicret etmiştir. Orada daha rahat hizmet imkânı bulmuş, İslâmiyet Medine’de inkişaf ederek insanlık için yeni bir kurtuluş vesilesi olmuştur.

Hicret, İslâmiyetin başlangıcında Peygamber Efendimiz (asm) ve sahabeleri tarafından bir defa gerçekleştirilmiş ve bitmiş bir göç olayı değildir. Hicret, İslâmiyetle birlikte yaşayan bir hizmet sürecidir. Her devirde dine hizmet edenler hicret etmek zorunda kalmışlardır. Âhirzamanın en büyük muhaciri ise, ömrünü sürgünlerde ve zindanlarda geçiren Bediüzzaman Hazretleridir.

Bediüzzaman, çocuk denecek yaşta hizmete başladığı için, hicrete de başlamıştır. “İ’câz-ı Kur’ân’ı beyan et!” emr-i manevîsini aldıktan sonra yollara düşmüş, çok sevdiği köyüne ve ailesine hasret bir hayat yaşamıştır. İstanbul ile başlayan büyük yolculuğu Şam, Kosturma, Almanya, Avusturya ve tekrar İstanbul’a dönüşle devam etmiştir. Her gittiği yerde İ’caz-ı Kur’ân’ı beyan etmiş, Kur’ân Güneşini söndürmek isteyenlere, Kur’ân’ın sönmez ve söndürülemez bir nur olduğunu göstermiştir.

Helaket ve felaket asrının adamı olan Bediüzzaman, İslâmiyetin ve Müslümanların başına gelen felaketleri ortadan kaldırmak için hizmete koşmuş, hizmet edebilmek için de ömür boyu hicret etmek zorunda kalmıştır. Onun Kur’an hizmetine mâni olmak için kendisini en ücra yerlere sürgün edenler, farkında olmadan hicretine vesile olmuşlar, böylece hizmetine zemin hazırlamışlardır. Hâkim güçler zulüm ve haksızlık ederken, kader onu hicrete ve hizmete sevk etmiştir.

Kur’an ve iman hizmeti, kıyamete kadar devam edeceği için, hicret de devam edecektir. Her devrin hicreti, o zamanın şartlarına ve ihtiyaçlarına göre tahakkuk etmektedir. Bugün iç hizmet daha önemli olduğu için, iç hicrete daha fazla ihtiyaç vardır. Yani insan önce kendi içindeki şerlerden ve kötülüklerden uzaklaşmakla hicrete başlamalı, ondan sonra da başkalarına yardımcı olarak hizmete devam etmelidir.

Hicretin kelime anlamı kısaca “göç etmek” demektir demiştik. Ama hicret, sadece bir mekân değişikliği ve bulunduğu yerden başka bir yere taşınmaktan ibaret değildir. Hicret, terk etmektir. Küfrü, inkârı, şerri, zulmü, zulmeti, her türlü fenalığı terk etmek, onlardan uzaklaşmaktır. Hicret, kötülükten iyiliğe, günahtan sevaba, adavetten muhabbete, vahşetten medeniyete göç etmektir.

Bugün iman hizmetini yürütmekle olanlar, hizmetlerde bir durgunluk ve atalet hissediyorlarsa, burada bir hicret ihtiyacı var demektir. Herkes kendi kalbini yoklasa, neden hizmet edemiyorum sualinin cevabını bulacaktır. Kalbinde yer tutan bir takım hissiyatların hizmete set çektiğini görecektir. Siyaset, enaniyet veya menfaat gibi marazların hizmete mâni olduğunu fark edecektir. Bunları terk ederek ataletten faaliyete, adavetten muhabbete, enaniyetten uhuvvete hicret edersek, hizmet yolları açılacak, iman hizmeti tevakkuftan kurtulacaktır.

Not:
İslam âleminin hicrî yeni yılını tebrik ediyor, tüm Müslümanların zulümden huzura, zulmetten nura hicret etmelerine vesile olmasını diliyorum.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*