Hizmetine Şahidim!

Hayatın dolu dolu oluşu, göç etmeye engel değil; hele çare hiç değil. İnsan doğuyor, yaşıyor, ölüyor. Önemli olan “Baki kalan bu kubbede bir hoş sada” misali iz bırakmak, hayırla yâd edilmek. Bunun için de, faydalı işlerle, hayırlı hizmetlerle meşgul olmak gerekir.

Azrail’in randevusu olur mu?

Bir an geliyor, “daha dündü…” dedirtiyor, insana.

Gençliğe, dinçliğe yaklaştıramadığımız ölüm gelip çattı mı bir gün, “ah, tuh” demenin faydası olmuyor o gün. Fayda verecek tek şey, işlenilen salih amel.

Pek çok gidenler gibi, Anadolu’nun sinesinden sessizce göçtü bir er.

Onu, bin dokuzyüz seksenli yılların başında, Yeni Asya Yayınları’nın Ankara Dağıtım Merkezi’ni işlettiğim yıllarda tanıdım. Ahmet Özkan kardeşim cıvıl cıvıl insandı. Şevk dolu, heyecan dolu bir hâletle hizmetine koşardı.

Neşriyat işlerinin, esasen, bu işlerle uğraşmanın kolay olmadığı yıllarda Ahmet Özkan, Süleyman Alıç ve Halil İbrahim Kaya gönülden yürütüyordu; Kırıkkale’nin gülleriydi, hizmetin bülbülleriydi onlar. El ele, omuz omuza; ihlâsla, samimiyetle koşar dururlardı hep. Nerede hizmet, orada onlar! Hafızama kaydolunan en belirgin kare bu. Allah (c.c) hepsinden ebeden razı olsun.

Hayatta hiçbir şey sürpriz değil.

Üstadımız: “…Hakikî ömrünü bulunduğun gün bil” 1 diyor. Çünkü, düne malik değilsin, yarına ulaşmaz elin. En iyisi mi, elimizde bulunanı, bulunduğumuz ânı lâyıkıyla kullanmalı, semeredâr etmeli.

Ahmet Özkan kardeşimiz, bir kalp krizi neticesinde âhirete yürüdü. Gerçi, ölmek için hastalık şart değil ki. “Gel” denince gidilir, makbere girilir. Rabbimin takdiri neyse, tecellî eden O’dur.

“Yani, mevti veren O’dur. Yani, hayat vazifesinden terhis eder, fânî dünyadan yerini tebdil eder, külfet-i hizmetten azat eder.” 2

Ölüm, yüzde doksan dokuz ahbabın toplanma yeri olan berzah âlemine göçüştür. Yani, tebdil-i mekândır. Bunu bilirsiniz siz.

Üzgünüm, Ahmet kardeşimizin defninde bulunamadım. Bulunabilseydim, naaşının başında sorulan: “Merhumu nasıl bilirsiniz?” sorusuna, “Hizmetine şahidim” derdim; ona rahmet dilerdim.

Orada sergi açmak yok, ama sergilenenlerin semeresini toplamak var.

İnşaallah, Ahmet kardeşimiz de, rahmet-i İlâhîye mazhar olur orada.

Ona, Cenâb-ı Hakk’tan rahmet, yakınlarına da sabr-ı cemil diliyorum.

Dipnotlar:

1. Said Nursî, Sözler (yt), s. 246.

2. Said Nursî, Mektubat (yt), s. 380.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*