Hukuk ve adalet çağrısı

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin vefat yıl dönümü vesilesiyle düzenlenen “Bediüzzaman Haftası” programlarında konu başlıkları farklı olsa da Bediüzzaman ve Risale-i Nur eserleri gündeme geliyor.

Son yıllardaki anma programları bir gün değil, bir hafta ve bazen daha da uzun süreli oluyor. Tesbit edilen ana başlığa uygun olarak Türkiye’nin değişik il ve ilçelerinde birbirinden bağımsız toplantılar, paneller ve konferanslar düzenleniyor.

Yeni Asya ve Risale-i Nur Enstitüsü’nün birlikte düzenlediği bu toplantıların İstanbul ayağındaki panelin konusu da “Hukukun Üstünlüğü ve Adalet” olarak seçilmişti. 26 Mart 2017 Pazar günü Beylikdüzü, Kaya Ramada Otel’de gerçekleşen toplantı aslında Taksim/Harbiye’deki Lütfi Kırdar Kongre Salonu’nda olacaktı. Ne var ki güvenlik gerekçesiyle toplantının Lütfi Kırdar’da yapılması mümkün olmadı ve Kaya Ramada’da yapıldı.

Hukuk ve adalet temelli meselelerin konuşulacağı toplantıların bürokratik yollarla engellenmesi doğru değildir. Nitekim bahse konu toplantı Beylikdüzü’nde yapıldı ve binlerce kişinin katıldığı bu toplantıda Allah’a şükürler olsun ki hiçbir nahoş hadise yaşanmadı.

Peki, konuşmacıların dikkat çektiği meseleler Türkiye’nin ihtiyacı olan meseleler değil miydi? Öncesinde toplanan uzmanların ‘masa çalışmaları’nda yaptıkları ve panel öncesi kamuoyu ile paylaşılan noktalar Türkiye’yi idare edenlere yol göstermiyor muydu? İnsaf ile değerlendirme yapan hangi siyasetçi, hangi yönetici, hangi bürokrat; orada yapılan açıklamaların millet menfaatine olmadığını iddia edebilir?

Maalesef benzer bürokratik engellemeler başka il ve ilçelerde de yapılıyor. Yalova ve Bursa’da olduğu gibi. İstanbul’da yapılan toplantının bir benzeri Yalova ve Bursa’da yapılmak istendi ve maalesef salon izni ve benzeri engellerle karşılaşıldı. İstanbul gibi Türkiye’nin en kalabalık bir şehrinde düzenlenen toplantı sonrası benzer bir toplantının Yalova ya da Bursa’da düzenlenmesinin ne gibi mahzuru olabilirdi? İdareciler bürokratlar İstanbul’daki toplantıyı örnek olarak görebilir ve gösterebilirdi. Maalesef bu yapılmadı. Allah’a şükürler olsun ki Nur Talebelerinin katıldığı toplantılarda asayişi ihlâl edecek bir durum şimdiye kadar olmamıştır ve bundan sonra da inşallah olmaz. Çünkü Nur Talebeleri, medenilere galebe çalmanın ikna ile olacağını bilir.

Bu vesileyle İstanbul’da düzenlenen kongrenin ‘masa çalışmaları’nda dile getirilen tesbitlerden bir ikisini paylaşalım:

* Adaletten yoksun olunması durumunda her şeyimiz tehlikededir, adaletin olmadığı yerde hiç kimse güvende değildir.

* Asıl olan masumiyettir, hiç kimseden masum olduğunun ispatı istenemez.

* Adalet ancak adil, tarafsız ve bağımsız hâkimlerle mümkündür.

* Devlet; bütün sivil unsurlara eşit mesafede durmalıdır.

* Dinî cemaatler fikir, hedef ve faaliyetlerinde şeffaf olmalıdırlar.

* İslâmî hizmetleri yapanlar siyasî, ilmî ve içtimaî her türlü istibdadı izale edecek bir üslûp ve tarzda hareket etmelidir.

* Asıl yoksulluk, haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik ve hürriyetsizlikten kaynaklanan yoksulluktur.

* Otoriteye muhalefet etme, hukuka muhalefet şeklinde anlaşılmamalıdır.

* Siyasileşmiş camiler, vaaz ve hutbeler, toplumsal grupları birbirinden ve dinden soğutmaktadır.

* Düşman üretmekten vazgeçilmeli, düşman üretenden uzak durulmalıdır.

Netice olarak böyle tesbitlerin dile getirileceği toplantılardan millete ve memlekete zarar gelmez. Aksine, bu tarz toplantılar teşvik edilmelidir, vesselâm.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*