Hükümlü değil hükmedici olmak

Bizim dediğimiz, aklımızı her zaman yaratıcının emrettiği şekil ve tarzlarda canlı tutar ve kullanırsak akıl bizim olur ve gerçek mânâda da onu çalışır, işler bir vaziyette tutmuş oluruz. Hani gelenekten bir lâf var ya ‘’Aklına mukayyed ol, aklına sahip ol…’’ mümkün ve gerçek payı olan bir söz olsa gerek. Aklımız ve kalbimiz güçlü olursa biz muhakkak surette kendimize inanmalıyız ki, Allah’a olan imanımızda kuvvetlidir, güçlüdür… İlla ki akil olan akıl bunu iktiza eder, gerektirir.

Hep dışımızdaki kurallara takılıp kalırız. Kendimize göre kurallarımız olmalı. Nefis terbiyemizin ve güçlü sarsılmaz bir hizmet irademizin, kendi fiil ve faaliyetlerimize muhakkak bir şekilde tesir etmesini sağlayabilmeliyiz.
Şuurla ve şuurlu bir şekilde yaptğımız işlerimizi Allah yolunda ve Allah için, muhakkak bir surette tanzim edebilmeli ve bu yaptığımız disiplinli dizayn ile de hayatımıza yön verebilmeliyiz.
Günlük ve sıradan, şuursuzca yaptığımız ve işlediğimiz fiillerimizi, işlerimizi çok ehemmiyetli ve önemli şuurla yapacağımız işlerden ayırmamız, bizi özellikle şuurlandıracaktır.
Hayatımız ahlıvahlı, dizlerimize vuracağımız pişmanlıkların dünyası olmamalıdır. Yerinde ve zamanında yapacağımız hizmetlerimizle ümüdimizi ve şevkimizi kıracak olan, her türlü pişmanlığı getirecek faaliyetlerden uzak durmalıyız, kaçmalıyız.
Bilmeliyiz ki kendimiz her zaman doğru konuşup, her zaman doğru işler yapmayabiliriz. Başkalarına yükleyip ağzımız dolu konuştuğumuz eksiklikleri, noksanları az da kendimize yakıştırarak, özeleştiri denen kapıyı daima aralık bırakmalıyız. Hep dışardan bekliyoruz ya kendimize ait bu meselede de başkaları bizleri tenkit edebilsin, bizlere doğru ve yanlış “şudur şudur” diyebilsin. Bizim faydamızı düşünen insanlara, dostlara da bir fırsat verelim. Kaybetmez, kazanırız…
Temelden noksan ve tutarsız işlerle uğraşmak bizi tutarsız ve noksan olmaya atar, sürükler. Hedeflerimizde, hizmetlerimizde daima dolu dolu olmalı ve dolu koyup, çok dolu almayı gerçek hizmet olarak bilmeliyiz.
Başkalarını kıskaca alan, boğan ve ağlatan hareketlerimizden ziyade; onları rahatlatan, ferah veren ve saadet içinde güldüren hareketlerimiz ve faaliyetlerimiz hayatımızda ekseriyeti teşkil etmelidir.
Velhasıl irademizin hükümlüsü olmak yerine hükmedicisi olabilme gayret ve çalışmaları bizleri bekliyor.
Haydi rastgele…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*