Hulûsî Yahyagil ve Bediüzzaman

Hulûsî Bey, 1896 yılında Elazığ/Harput’ta dünyaya geldi. 25 Temmuz 1986 yılında Elazığ’da vefat etti.

Kabri Harput’taki aile mezarlığındadır. Hulusi Bey, asker kökenlidir. 17 Ocak 1928’de Manisa’dan Eğirdir’e Yüzbaşı olarak tayini çıktı.

Bediüzzaman Said Nursî’yi ilk duyduğunda şeyh zanneder ona intisap etmek amacıyla birkaç arkadaşıyla beraber  14 Nisan 1929’da Bediüzzamanı Barla’da ziyaret eder.…

Barla’ya üçüncü gidişinde Bediüzzaman kolundan tutup odada gezinir gibi yürüdüler.

Bu esnada “Kardaşım, ben şeyh değilim, ben imamım, ben imamım; hani İmam-ı Rabbânî, İmam-ı Gazâlî gibi” dedi.    Ahmet Vehbi Ünlü

İlmi, irfanı, keskin zekâ ve kavrayışıyla Bediüzzaman’ı keşfeder, talebeliği müritliğe tercih ederek asrın imamı ve müceddidi Said Nursi hazretlerine seçkin bir talebe olur.

Hulusi Bey Bediüzzamanı Barla’da iken, altı defa ziyaret etmiş, 1950’de Bediüzzamanı Emirdağ’da 20 dakika kadar kısa bir zaman ziyaret etmiş, 1957’de de gene Emirdağ’ında bir gece Bediüzzamanın yanında kalmıştır.

1957’de Emirdağ’da Üstad’ı ziyaretine gittiğinde odasında bütün Risâle-i Nur Külliyatının masasının üzerinde olduğunu görür.

Üstad, Hulusi Beye hitaben: “Kardaşim, ben bu risâleleri saklasam belâ ve musîbet gelir. Onun için ne olursa olsun, daima Risâle-i Nur’u yanımda bulunduruyorum” demiş…

Hulûsî Bey, Bediüzzamanla görüştüğü günden vefatına kadar 57 sene  Risale-i Nur hizmetinde bulunmuş.

Bediüzzaman hazretlerine en çok mektup yazanlardan biridir. 27. Mektup olan Lâhikaların meydana gelmesine ve ona başlamasına onun hararetli ve çok halisane mektupları vesile olmuştur.  Barla Lâhikası, s. 51.

Hiç merak etme. Senin Risâletü’n-Nur hakkında mektupların, çok talebe yerinde, senin bedeline hizmet-i Nuriyede çalışıyorlar. Birinciliği daima sana kazandırıyorlar.” Barla Lâhikası, s. 165.

Bediüzzaman, Hulusi Bey hakkında “Nurun eskiden hiç sarsılmayan muhlis bir kahramanı, elbette dünyanın geçici, kıymetsiz, fani vaziyetleri karşısında telâş etmez, mağlûp olmaz İnşâallah” demiştir..  Son Şahitler 1. Cild s. 318.

“Siz maddî rütbenizden çok yüksek mânevî rütbeniz iktizasıyla ayrı ayrı yerlere gönderiliyorsun. O yerlerin sana ihtiyacı var.

Hulusi Bey, 1938’de Dersim (Tunceli) hadisesinde görevlendirilmişti.

Ona verilen emir:  “İmha!..” idi

Canlı bir şey bırakmadan; genç-ihtiyar, çocuk-kadın demeden her şey imha edilecekti.

Hulusi Bey kıt’a komutanı olduğu için en zor görevi de ona vermişlerdi. “Sen piyadesin, seni topla takviye etmek gerektir” dediler.

Bunun üzerine Hulusi Bey’i müthiş bir üzüntü kapladı. Üstadına durumunu yazıp nasıl sorsun ki?

Ama Hz. Üstad, onun bu üzüntüsünü uzaktan hissetmişti.

Tam babasıyla vedalaşmıştı ki hizmet erinin koşarak getirdiği mektubu okuyunca hayretler içinde kalır.

Üstad, mektubu Kastamonu’dan Ürgüp Müftüsü olan kardeşi Abdülmecid vasıtasıyla göndermişti.

“Hulusi’nin bir gailesi var, diye hissediyorum….”(Kastamonu s.30-mektup 7)

Hulûsi Bey, görev alanına gittiğinde her kes dağa çekilmişti, elleri kana bulamadan geri dönerler….

25 Temmuz 2019 günü Hulûsî Beyin vefatının 33. Yıl dönümüdür. Bu vesileyle kendisine rahmet diler, ruhu şad olsun.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*