Hür Adam

“Hür Adam” unvânı, aslında büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî’ye çok yakışan bir ifade. Fikirleri ve yaşayışı ile çok güzel örtüşüyor. Hür yaşamak için başkasının mihnetini çekmeyen, hediye kabul etmeyen bir şahsiyet. Seksen küsûr senelik hayatı daima bu tür davranışlara sahne olmuş.

 Makam mevki gibi vazifeleri de, hür ve müstakil hareket etmek için kabul etmeyen mümtaz bir şahsiyet. Herhangi bir yerde mülk edinmeyerek, elindeki sepete sığdıracak kadar eşyası ile sadece ahirete yönelik çalışan ender bir kişi. Göçebe hayat süren insanlara yakınlık hissetmesi ve sıcak ilgi göstermesi de bu sebepleydi belki, kimbilir… Herhangi bir yere sabit yerleşmemeleri, sürekli hicret etmeleri… Dünyanın faniliğini anlamış bir hâl vardı sanki onlarda… Onlara bu yönde nasihat ederdi.
M. Kemal’in mebusluk, Doğu Vilâyetleri Umumi Vaizliği, 300 lira maaş, köşk tekliflerini de1 reddetmişti. Minnet altına girmemek, onun en büyük meziyetlerinden biri idi. Yuşa Tepesi yakınlarında balıkçı Mustafa’ya misafir olduğunda, evin hanımı Halime hanım misafiri için çeşit çeşit yemekler yapmasına rağmen, o sadece ekmek, su ve zeytine kanaat etmişti. Zühd ve takvada zirvede idi.
Said Halim Paşa, bütün servetini ona bırakmak istediğinde büyük bir ferâgatla isteğini geri çevirdi.2 Said Halim Paşa’nın serveti hiç de azımsanmayacak ve de geri çevrilemeyecek kadar fazla idi. Boğazdaki yalıları, korusu, köşkleri, konakları ve diğer mal varlığı… Ama o yine de geri çevirdi. Gerekçesi de çok ulvî idi. Doğu’da, din ilimleri ile fen ilimlerinin birlikte okutulacağı, Medresetüzzehra ismini verdiği bir okul kurmayı hayal ediyordu.
Aslında Bediüzzaman Said Nursî, kendisine yapılan maddi imkân teklifleri kadar, insanların aşırı sevgi, ilgi ve teveccühünden de rahatsız olurdu. Kendisini ziyarete gelenlere Risâle-i Nur okumalarını tavsiye ederdi. Risâle-i Nur okuyarak kendisi ile mânen görüşebileceklerini beyan ederdi.
İnsanların aşırı ilgisinden kaçardı. Vatandaşın teveccühünü, kendisine yönelinmesini, dünyaya çağırmak olarak telâkki ederdi. İbadet ve virdlerini yalnız başına, kimse yanına almadan, huzur içinde yapmak arzu ederdi. O sadece; Allah’ına, Peygamberine ve Kur’ân-ı Kerim’e yönelmişti.

Dipnotlar:

1- Bediüzzaman Beşlemesi 2. Kitabı, İslam Yaşar, s. 267, Yeni Asya Neşriyat.
2- Bediüzzaman Beşlemesi 2. Kitabı, İslam Yaşar, s. 139, Yeni Asya Neşriyat.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*