“Hür Adam”ı anlamak

Image
Denilebilir ki, Hür Adam da acele edip kışta geldi, bunu takip eden filmler cennetâsa bir baharda gelecektir İnşaallah. Bir tek bu açıdan bakılırsa bile, Hür Adam’ı anlayışla ve hürmetle karşılamamız gerekir. Halbuki lehte ve aleyhte o kadar çok şey yazıldı, o kadar çok şey konuşuldu ki..

Elbette ki, yazılsın da, konuşulsun da.. Aslında güzel olan ve olması gereken de bu zaten..
Ama gelin görün kü, sırf “yazmış olmak için” yazanlar, “konuşmuş olmak için” konuşanlar öylesine sırıttı ki, doğrusu gına getirdi. Adamın sanki boynunun borcuymuş gibi, yazmazsa ve konuşmazsa kendisine küsülecekmiş gibi.. Üstelik yerli yersiz bazı lâkırdılar, şevk kırmaktan öteye bir işe yaramadı.
Halbuki vesilenin mahiyetine değil, neticesine bakılmalı değil mi? Netice itibariyle bu çalışma, yılların özlem ateşine su serpti mi? Büyük bir boşluğu doldurdu mu? Zararı hiç olmamakla beraber, eksiklerine rağmen, mükemmele atılan bir adım olarak büyük faydalar sağladı mı? Evet, evet, evet..
Ama hakikatle bağdaşmayan, tamamen hayalî olan bazı sahneleri varsa, onları da “hakikatı inciten” ve “incitmeyen” olarak ikiye ayıralım da, eğer ekseriyet itibariyle “incitmeyen” cinsten iseler, bizler de filmi ve bu film için emek veren cesur kahramanları incitmeyelim lütfen!
Yani, “Hür Adam”ı anlayalım, ona anlayışla yaklaşalım, diyorum! Nasıl mı? Bakınız:
Şimdi bu film 7 Ocak’tan beri vizyonda mıdır? Sinemalar ve ülkeler dolaşıyor mu? Yüz yıl öncesinden Bediüzzaman’a muhatap olan Said’ler, Hamza’lar, Mehmed’ler, Ömer’ler vesaireler, “Üstâd’ımızın filmi” diye ona koşuyorlar mı? Dostlar, meraklılar ve risâleleri hiç okumayanlardan tutun tâ Üstadın ismini hiç duymayanlar bile vizyondaki “Hür Adam”ı, hür iradeleriyle seyretmeye gidiyorlar mı?
En önemlisi de, Bediüzzaman’a hakikat adına, iman ve Kur’ân hesabına düşman olanlar, şimdi bu filme de düşmanca saldırıyorlar mı? Varsa, sinemalarının kapılarını bu filme kapatıyorlar mı? Bu filmin gösterimde “patlama” göstermesine engel oluyorlar mı? “Eyvah Eyvah 2” gibi, “Muhteşem Yüzyıl” gibi ve daha nice ne idüğü belirsiz filmleri sahneye çıkararak, “ucube heykel” gibi gereksiz meseleri gündeme atarak “Hür Adam”ı unutturmaya çalışıyorlar mı?
Biz şimdi bütün bu suallere “evet” diyorsak, artık “Hür Adam” hakkında ileri geri lâf etmeye hakkımız kalmıyor. Ama film vizyondan kalktıktan sonra, bütün yönleriyle film masaya yatırılabilir. Başta yönetmen Mehmet Tanrısever olmak üzere, Mürşit Ağa Bağ ve diğer oyuncu kardeşlerimizle görüşmeler yapılabilir. Ki onları da biz bu film sayesinde tanıyabildik. Evet, şahsen bu fakir, onları sadece bu filmde tanımış oldu. Onlar, Üstâd’ımızı sinema yoluyla dünyaya ilân ederken, biz de onları bu vesileyle güzelce tanımış olduk.

***

Bu filmin senaryosunda Tarihçe-i Hayat’ın esas alındığı ifade ediliyor. Hatta Üstâd Said Nursî’nin sinema üzerine şu ifadelerinin de göz ardı edilmediği vurgulanıyor:
“Lâfız, mânânın tabiatı müsaade ettiği ölçüde süslenmeli.. Şekil, muhtevaya göre resmedilmeli; resmedilirken de mealin izni alınmalı.. Üslûbun parlak ve revnakdâr olmasına önem verilmeli, fakat gaye ve maksad da asla ihmal edilmemelidir.. Hayal geniş bir hareket alanıyla desteklenmeli, ancak hakikat da hiç bir zaman incitilmemelidir.”
Evet, filmde hayal geniş bir hareket alanıyla desteklenmiştir. Ama hakikat da yer yer incitilmiş midir? Böyle filmlerin devamı ve daha mükemmelliği sadedinde, yeri geldikçe bunlar tartışılabilir. Üstâdın anne ve babasının bir mahkeme salonunda bulunmaları, hapishanede oğullarını ziyaret etmeleri gibi.. Yahut Nur Talebelerinin Üstâdlarıyla gezinirken bile şapka takmaları gibi sahneler, zamanı gelince tartışılabilir.
Ama B. Said Nursî ile M. Kemal görüşmesi sahnesinde alınabilecek mesajlar alınıyor. Bacak bacak üstüne atmış mı, atmamış gibi detayların tartışılmasına gerek yoktu. Bildiğimiz bir hakikat ki, Bediüzzaman ile Ankara’nın yollarının hakikat noktasında ayrılmasıdır. O da ilgili sahnede çok iyi vurgulanıyor. Çıkarken, M. Kemal’in Üstâda  arkasından seslenmesi ve Üstâda hamledilen “kapı çarpması” meselesi ki filmde bu ses duyuluyor, meseleyi yeterince vurguluyor zaten..

***

Hür Adam rüzgârının Avusturya’daki esintisi bir başka meltemsî, bir başka güneşli ve bir başka canlı oldu. Kış ortasında bahar esintileri, filmin gösterimine eşlik etti. Maddî hava, manevî havamızı tebessümle karşıladı. ”Ne yapayım, acele ettim kışta geldim; sizler cennetâsa bir baharda geleceksiniz” diye yüz yıl öncesinden seslenen Üstadın  muhataplarına; dostlar, gönüllüler ve meraklılar da katıldılar. Hep beraber onun sesine, onun nefesine ve onun beyaz perdedeki gölgesine koştular.
Yüz yıl öncesinde, “Tarih denilen mazi derelerinden sizin yüksek istikbâlinize uzanan telsiz telgrafla sizin ile konuşuyorum” diyebilen şanlı bir  Üstâdla şimdi daha ileri bir mertebede sinema aracılığıyla konuşur gibiydik. Ara sıra ibret için sinemaya gittiğini de nurlu hatıratında beyan eden Bediüzzaman’ı, zamanın en etkili tanıtım araçlarından biri olan sinemada şimdi biz ibretle  izliyorduk. Cennetâsa baharımızı tebrik için sanki o bize gelmişti. Filmin yönetmeni Mehmed’ini de sanki bizim adımıza kucaklamış gibiydi.
Viyana, o muhteşem insanı 93 yıl öncesinde yorgun bir savaşçı olarak karşılamıştı. Onun, Rusya esaretinden olağanüstü firarı ve Viyana’ya teşrifleri elbette ki büyük sırlarla doludur. Orada ne kadar kaldığı ve nasıl karşılandığı, Viyana arşivlerinde meraklı tarihçilerimizin gayret ve meraklarına amadedir. Onun beyaz perdedeki yansıması Hür Adam’a, Viyana elbette ki ilgisiz kalamazdı.
Sadece Nur organizesinin, üç yüz kişilik sinema salonunu üç günlüğüne kapattığını, bizlere gelen davet mesajlarından öğrenmiş olduk. Benzeri organizeler, ülkenin diğer bazı eyaletlerinde de devam etmektedir. Bulunduğum eyalette gruplar halinde sinemaya akın edenlerin sayısına göre salonlar tahsis ediliyor. Almanya’dan ve Türkiye’den gelen misafirlerimizle beraber seyrettiğimizde salonumuz lebaleb doluydu. Yaklaşık üç saatin nasıl geçtiğinin farkına varamadık. Vakfımızın organize ettiği büyük katılımlı buluşma ise daha heyecanla bekleniyor.

 

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*