Hürriyet her istediğini yapmak değildir

Hürriyet esir olmama, serbest olan, asil, soylu anlamına gelmekle birlikte, halk arasında en çok bilinen anlamı “özgürlük”tür.

“Bir şeyi yapma veya yapmama, belli bir şekilde davranıp davranmama erki olarak da tanımlanabilir.”1

Evrensel manada hürriyet, hiçbir kayıt ve şarta bağlanmaksızın her istediğini yapabilme yetkisidir. Hürriyetin bu ilkel şekli, hayvanın hürriyetidir. Şuursuzdur ve ideal değildir.2

Hürriyet adalet demektir. Zira hürriyet kural ve kaideler etrafında şekillenir ve anlam kazanır. Kurallar çerçevesinde ancak istediğimizi yapabiliriz. Dolayısı ile gerçek manada hürriyet, yasaların müsaade ettiği ölçüde her şeyi yapabilme özgürlüğü denilebilir.

İnsan, engellerle en çok hürriyet mevzu bahis olunca karşılaşır ve engellerle karşılaşmadığı tek yer hayalleridir. Hiç bir şey insanın hayalinden daha özgür değildir. Sadece hayallerimizde her şeyi istediğimiz gibi düşünür, yapar ve şekillendirebiliriz.

Hürriyet çekilen meşakkatler nispetinde anlam kazanır ve her zaman bir bedeli olur. Bedeli de eza ve cefadır. Hiç bir zaman kolay elde edilemez. Bu nedenle insanoğlu, hayatta değer verdiği birçok şeyden vazgeçebilir. Fakat vazgeçemeyeceği olmazsa olmazı ve yegane arzusu, Üstad’ın “Ben ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam…” dediği gibi, hürriyetidir.

Hürriyet bir bakıma insanoğlunun özlem, istek ve arzularıdır. Zindanda annesiyle aynı kaderi paylaşan bir çocuk için, lunaparkta atlıkarıncaya binmektir. Açlıktan ve susuzluktan kıvranan milyonlarca insan için, bir parça ekmek ve bir damla sudur. Adalet bekleyen mazlumlar için bir umuttur…

Hürriyet sadece insanlara mahsus değildir. Aynı zamanda tüm canlıların yaratılıştan gelen tabii haklarıdır. Lakin güç ve otorite söz konusu olduğunda, hürriyetten bahsetmek ne yazık ki zordur. Türlü bahanelerle veya hukukî gerekçelerle, en çok hak ihlalleri de maalesef hürriyet alanında yapılmaktadır.

Bediüzzaman’ın hürriyet tarifi “Hürriyet budur ki; kanun-u adalet ve te’dibden başka hiç kimse kimseye tahakküm etmesin. Herkesin hukuku mahfuz kalsın, herkes harekât-ı meşrûasında şahane serbest olsun…” (Münazarat) şeklindedir.

Peygamber Efendimiz (asm) konu ile alakalı olarak, gerek Veda Hutbesinde ve gerekse Medine Sözleşmesinde, bilhassa hak ve hukukunun korunması ve gözetilmesi, hiçbir masuma zarar verilmemesi hususunda çok mühim ikazlarda bulunmaktadır.

Hakkını alamayana mağdur denir ve mağdurların olduğu bir zeminde hürriyetten söz etmek mümkün değildir. Zira hürriyet sadece kendimizi değil, başkalarının da hak ve hukukunu gözetmek demektir. Aksi halde bunun adı zulüm ve esaret olur.

Üstad’ın dediğ gibi “Hürriyetin şen’i odur ki, ne nefsine, ne gayrıya zararı dokunmasın.” Binaenaleyh hürriyet, başkalarına zarar vermeden, hiç kimseyi tahakküm altına almadan, herkesin hak ve hukukunu gözetmek, farklı görüş ve düşüncelere saygı göstermek ve en önemlisi de adalet üzere hareket etmek demektir.

Hürriyet elbette insana, her istediğini yapabilme özgürlüğünü tanımaz. İnsanın yaratılışı gereği bir takım sorumlulukları vardır. Şayet insan tam bir serbestiyet içerisinde olsaydı, hayat yaşanmaz hale gelir, anarşi ve kaos oluşurdu. Böyle bir durumda hürriyet anlamını kaybeder ve nefsin devreye girmesiyle birlikte esarete dönüşürdü.

Son olarak Üstadın şu ölçüsü ile bitirelim: “Hürriyet, âdâb-ı şeriatla müteeddibe ve mütezeyyine olmak lâzımdır. Yoksa sefahat ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir; belki hayvanlıktır, şeytanın istibdadıdır, nefs-i emmareye esir olmaktır”(Münazarat)

Emin Fırat

Dipnotlar:
1-Prof. İbrahim Kabaoğlu
2-Nurettin Topçu

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*