Hürriyet ve adalet, hayatlandırıyor

..sadâ-yı hürriyet ve adalet, nefh-i sûr-u İsrafil gibi hayatlandırıyor. Sakın, ey ihvan-ı vatan, sefahetlerle ve dinde lâübaliliklerle tekrar öldürmeyiniz.

Bu inkılâb-ı azîmin fatihası mu’cize gibi başladığı için bir fâ’l-i hayırdır ki, hâtimesi de pek güzel olacaktır. Şöyle ki:

Bu inkılâp, fikr-i beşerin ağır zincirlerini parça parça ve istidad-ı terakkiye karşı setleri zîr ü zeber ederek, hükûmeti varta-yı mevtten tahlis ve bu millet-i mazlûmede cevahir-i insaniyeti izhar ve âzâde olarak kâbe-i kemâlata doğru gönderdiği gibi, hatimesi de, yani otuz sene kadar rengârenk sefahet ve isrâfat ve hevesat ve lezaiz-i nâmeşrûa gibi seyyiat-ı medeniyet, devlet-i medeniyeti, hükûmet-i müstebide gibi inkıraza sevk eden umurlar maddeten zararını ihsas edeceğinden, o muzlim ve kesif olan sehab, arzu-yu umumî ile münkeşif olduğundan, şems-i Şeriat ve mâkesi olan kamer-i medeniyet, berrak ve saf ve esâsatta Asya’yı ve Rumeli’ni tenvir ve mutazammın olduğu istidad-ı kemalin tohumları hürriyetin yağmuru ile neşv ü nema bularak rengârenk elvan ile tezyin edeceğini, bu fâ’l-i hayır bize müjde veriyor.

Bir mu’cize-i Peygamberîdir (asm) ve bu millet-i mazlûmeye bir inâyet-i İlâhîdir ve cemiyet-i milliyenin niyet-i hâlisânesinin bir kerametidir ki, bu maden-i saadet ve hürriyet olan Şeriat dairesindeki ittihad-ı kulûb ve muhabbet-i millî elimize meccanen girdi. Milel-i sâire, milyonlarla cevahir-i nüfus feda etmekle kazandılar. Ölmüş olan hissiyat ve âmâl ve müyülât-ı âliye-i milliyemizi ve ahlâk-ı hasene-i İslâmiyemizi bu küre-i arz denilen, cezbe tutmuş mevlevî gibi meczup cevvalin simâhında tanin-endâz ve umum milleti sürur ile bir garip ihtizaza getiren sadâ-yı hürriyet ve adalet nefh-i sûr-u İsrafil gibi hayatlandırıyor. Sakın, ey ihvan-ı vatan, sefahetlerle ve dinde lâübaliliklerle tekrar öldürmeyiniz.

Ve bütün efkâr-ı fâsideye ve ahlâk-ı rezileye ve desais-i şeytaniyeye ve tabasbusata karşı Şeriat-ı garrâ üzerine müesses olan kanun-u esasî Azrail hükmüne geçti, onları öldürdü. Ey hamiyetli ihvan-ı vatan! İsrâfat ve hilâf-ı şeriat ve lezaiz-i nâmeşrûa ile tekrar ihya etmeyiniz.

Demek, şimdiye kadar mezarda idik, çürüyorduk. Şimdi bu ittihad-ı millet ve meşrûtiyet ile rahm-ı mâdere geçtik, neşv ü nemâ bulacağız. Yüz bu kadar sene geri kaldığımız mesafe-i terakkiden, inşaallah mu’cize-i Peygamberî (asm) ile, şimendifer-i kanun-u şer’iye-i esasiyeye amelen ve burak-ı meşveret-i şer’iyeye fikren bineceğiz. Bu vahşet-engiz sahra-yı kebîri zaman-ı kasırada tekemmül-ü mebâdi cihetiyle tayyetmekle beraber, milel-i mütemeddine ile omuz omuza müsabaka edeceğiz. Zira onlar kâh öküz arabasına binmişler, yola gitmişler; biz birdenbire şimendifer ve balon gibi mebâdiye bineceğiz, geçeceğiz. Belki câmi-i ahlâk-ı hasene olan hakikat-ı İslâmiyenin ve istidad-ı fıtrînin, feyz-i imanın ve şiddet-i cû’un hazma verdiği teshil yardımıyla fersah fersah geçeceğiz. Nasıl ki vaktiyle geçmiştik.
Divân-ı Harb-i Örfî, s. 75

LÛ­GAT­ÇE:
âmâl: Emeller.
cevahir-i nüfus: Nefis cevherleri.
ihsas: Hissettirme.
inâyet-i İlâhî: Allah’ın yardımı, ikramı, ihsanı.
istidad-ı terakki: İlerleme, gelişme kabiliyeti.
ittihad-ı kulûb: Kalblerin birleşmesi.
izhar: Açığa çıkarma, gösterme.
kâbe-i kemâlat: Mükemmellikler kâbesi, kıblesi, merkezi.
kesif: Şeffaf olmayan. Katı, koyu.
lezaiz-i nâmeşrua: Meşrû olmayan lezzetler.
milel-i mütemeddine: Medenîleşmiş milletler.
milel-i sâire: Diğer milletler.
mutazammın: İçine alan, kapsayan.
muzlim: Karanlık.
münkeşif: Açılmış, meydana çıkmış.
sahra-yı kebîr: Büyük çöl.
sehab: Bulut.
simâh: Kulak deliği, kulak.
şems-i Şeriat: Şeriat güneşi.
şiddet-i cû’: Açlığın şiddeti.
tabasbusat: Tabasbuslar, yaltaklanmalar, alçakça yalvarmalar.
tahlis: Kurtarma.
tanin-endâz: Çınlayan.
tekemmül-ü mebâdi: Başlangıçların, ilk unsurların mükemmelleşmesi.
tenvir: Nurlandırma, aydınlatma.
tezyin: Süsleme.
umur: Emirler, işler.
varta-yı mevt: Ölüm tehlikesi.
zaman-ı kasıra: Kısa zaman.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*