Hürriyet ve İman

Hürriyet nedir?

Hiçbir baskı altında olmadan, hiçbir zorlamaya maruz kalmadan, hayatının ve yaşantısının sınırları içinde istediği gibi davranabilmesidir.

Hürriyet serbestlik demektir.

Ama nereye kadar serbestlik?

Nedir hürriyetin sınırları?

Elbette ki, sınırsız bir hürriyet aklen mümkün değildir. Hürriyetin en yakın sınırı bir başka kişinin hürriyeti ile sınırlıdır. Yani kişinin hürriyeti başka kişilerin hürriyetlerine zarar vermeyecek. Kişi, diğer kişilerin hürriyetine de saygı gösterecek.

Peki, bu yeterli mi?

İnsan başka insanların hürriyetine zarar vermeden istediği şeyi yapmakta serbest midir?

Elbette ki, hayır.

İnsan başkasına zarar vermediği gibi kendi nefsine de zarar vermeyecek.

Bakın, bu durum Nurlarda nasıl izah edilmiş:

“Sual : “Hürriyeti bize çok fena tefsir etmişler. Hatta, adeta, ’Hürriyette, insan her ne sefahet ve rezalet işlese, başkasına zarar vermemek şartıyla birşey denilmez’ diye bize anlatmışlar. Acaba böyle midir?”
Cevap : Öyleleri hürriyeti değil, belki sefahet ve rezaletlerini îlan ediyorlar ve çocuk bahanesi gibi hezeyan ediyorlar. Zîra, nazenin hürriyet, âdâb-ı Şeriatla müteeddibe ve mütezeyyine olmak lazımdır. Yoksa, sefahet ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir; belki hayvanlıktır, şeytanın istibdadıdır, nefs-i emmareye esir olmaktır. (Beyanat ve Tenvirler, 39)“

İşte hürriyetin nefis bir izahı bu:

Ne kendine, ne de gayrıya zararın olmayacak.

Demokrasi fazilet rejimidir denir. Fazilet ise ancak inançların, imanın, Kuran’ın ve İslam’ın terbiyesi ile olur. Hürriyet ancak iman zemininde kemale ulaşır. Yoksa insan ‘hürriyetim var’ diyerek sefahate girse, bu sefer de şeytanın ve kötü hisler besleyen kötü nefsinin esaretine girer.

İşte Avrupa.

Hürriyeti yanlış tefsir ettiler. ’Hürriyette, insan her ne sefahet ve rezalet işlese, başkasına zarar vermemek şartıyla birşey denilmez’ diye gençlere sefahat yolunu açtılar.

Peki netice?

Alkol, uyuşturucu ve ahlaksızlık…

Bu gün Avrupa medeniyeti bu üç kötü alışkanlığın esareti altına girmiş. Gençler alkol ve uyuşturucu etkisi ile zihni sarhoşluğa uğramış. Birçok genç için hayat manasını yitirmiş. Amaçsız bir hayat intihar olaylarını arttırmış. Gayr-i ahlaki ve gayr-i meşru ilişkiler aile kurumunun temellerini sarsmaya başlamış.

Tüm bunların sebebi hürriyetin yanlış tefsir edilip, yanlış uygulanmasıdır.

Bundan daha garip olanı şu:

Avrupa’da yanlış hürriyet anlayışının en kötü neticeleri çok açık görünmesine rağmen, ülkemizde de aynı yanlış yolu takip ederek milleti sefahat ve ahlaksızlığa sevk etmek isteyen kesimlerin işi şirazesinden çıkarmak için var güçleriyle çalışmasıdır. Bu kesimler bilhassa inanç değerlerimizle ayakta kalan aile kurumunu kökten sarsmak istiyorlar.

Televizyon dizileri ile ahlaksızlık normal bir şey gibi empoze ediliyor.

Belli kesimlerin belli televizyonlarında tam bir ‘dizi terörü’  icra ediliyor.

En garibi ise şu:

Muhafazakar görüntüsündeki bir hükumetin idaresi zamanında ahlaksızlık ve alkol kullanımının artması ve hapishanelerin ağzına kadar dolması. İnsanın hürriyetini iman ve İslami ahlak ile terbiye etmezseniz olacağı budur.

Peki, çözüm nedir?

Elbette ki, İslamın terbiyesinde, imanın kontrolünde bir hürriyet anlayışı. İnsan başkasına zarar vermediği gibi, kendisine de zarar vermeyecek. İnsaniyete layık kemal ve fazilet yolunda ilerleyecek. İşte o zaman huzurlu, faziletli, dürüst, ahlaklı, çalışkan insanlardan oluşan toplum da o ölçüde huzurlu olur.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*