“Hüsn-ü zan, adem-i itimat” Bediüzzaman’a mı ait?

alt

Elbistan’dan Ruhi Pak kardeşimiz, “Bediüzzaman’ın diye naklettiğiniz ‘hüsn-ü zan, adem-i itimat’ sözünü Risale-i Nur’da bulamadık. Siz kaynağını bulabildiniz mi?” diye sordu.

Bu söz Bediüzzaman’ın değil, “Nurun kumandanı, Nur’un kahramanı” şeklinde tanımladığı talebesi Zübeyir Gündüzalp Ağabeye aittir. Acaba o söz, Üstad’ın basılmamış eserlerinde mi mevcut mu? Şimdilik bilmiyoruz.

Ancak, harfi harfine “Risale-i Nur’a tam sadakat, sarsılmaz daimî bir sebatla” bağlı olan Zübeyir Ağabey (Allah gani gani rahmet eylesin), Üstad’ın dünya çapındaki şu ölçülerden mülhemle söylediği şüphesizdir:

“Hiçbir müfsid (bozguncu, fesat), ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hattâ benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte, size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mihenge vurunuz. Eğer altın çıktıysa kalbde saklayınız. Bakır çıktıysa, çok gıybeti üstüne ve bedduâyı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz.”1

“Başkasına itimat etmeyen nefsiyle teşebbüs eder.”2

Evet, güven esastır, ama, mihenge vurmak, delil ve sonuca bakmak bu esasın olmazsa olmaz şartıdır. Herkes için hüsn-ü zan etmek, iyi düşünmek, olumlu bakmak durumundayız.

Ancak, insan bu, çiğ süt emmiştir, beşerdir, şaşar. Öyle ise, hüsn-ü zan etmekle beraber, iş, sistem neyi gerektiriyorsa onu yapmaktır. Bunu şöyle örneklendirebiliriz: Müslümanlara hüsn-ü zan ederiz. Ama, kontrol de etmeliyiz. Müslümanlara güveniriz, ama, evlilik akti, nikâh antlaşması yapmalıyız.

Kur’ân, hüsn-ü zan etmemizi isterken, sosyal, ticarî ve sair bütün meselelerde “yazışmamızı ve şahit” tutmamızı ister. İşte bu “adem-i itimat”tır.

Tevekkül ettikten sonra deveyi kazığa bağlamayı da ifade eder.

Dipnotlar:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Münâzarât, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 119.
2- Bediüzzaman Münâzarât, s. 137.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*