Hüzün Ramazan’ı

Yok, yok; ilk defa…

İlk defa bu kadar hüzünlüyüm…

Bu kadar acılar içindeyim…

Bu kadar uzak değildim sahurlara!

 

Bu kadar hissiz, ürpertisiz…

Anne, Ramazan gelmiş; çok “uzaklardayım…”

Anne, koşa koşa gittiğin camiler kapalı…

 

Görünce ağladığın Kabe ağlıyor.

Anne, ben böyle oruç bilmedim!

Bu gece davulcusuz uyandım.

 

Çıkamaz sokağa sokaklar kapalı…

Ramazan manilerine mani geceler…

İple çekerdim ha bugün ha yarın.

 

Yollarını gözlerdim Ramazan’ın.

Anlamadım, duyamadım bir şeyler.

Bir şeyler eksik; adımı bile unutmuş gibiyim…

 

İyi ki yaşamışım bir masal gibi…

Bir rüya gibi nice sahurlara kalkmışım.

Annem, babam, kardeşlerim; cennet sofra sofada…

 

Katmerler, halkalar, keteler, kayısı hoşafı…

Sonbahar kokularıyla bezeli üzüm pekmezi…

Böyle sofra yoktu dün; annem ne çok değişmiş.

 

Dilinde ilahiler, tesbihler, elinde Kur’an…

Annem, nerdesin; başında o bembeyaz başörtün…

Uykulu gözlerle oturduğum o sahurlar gelmez ki…

 

Bir misafir gelmişti; bir ay bizde kalacak.

Giderken bize bir yepyeni biz bırakacak.

Böyle gördük Ramazan’ı, ayların sultanını…

 

Sahur, imsak, iftar, teravih, mukabele…

Hele top atılırken çocukluğum hele hele…

Şimdi ben nerdeyim; annem de yok yanımda?!

 

Babamdan eskileri dinlerim ara ara -ki o da uzaklarda…-

Ramazan dendi mi hayalim ta o fotoğraflarda…

İçimde deli sorular; kalır orda öylece.

 

Hiçbir şey anlamadım bu Ramazan bu nice?!

Bulan, duyan olur mu; içimi çalan hırsızı?!

Bir sızı içimde dinmeyen acı mı acı sızı…

İstemem etrafımda istemem acısızı…

Yeryüzü kapandı bilmem de gökler de kapalı mı!

Ali HAKKOYMAZ

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*