Hz. Adem’e (as) nesli açıkça bildirildi mi?

Yasak meyvenin tüm insanlık neslini ihtiva eden genetik şifreler ve DNA’lar olduğunu ve Hz. Adem(as) ve Hz. Havva’nın bu meyvenin mahiyetini bilerek yediklerini önceki yazılarımızda ifade etmiştik. Yani yasak meyvenin insanlık nesli olduğunun net bir şekilde açıklandığını, bu meyvenin yenmesi ile cennet hayatının terk edileceğini ve dünya hayatına başlanacağını da yine Allah’ın onlara bildirdiğini beyan etmiştik. Elbette ki, bu durum Kuran’da sarih bir ifade ile beyan edilmiyor. Ancak bazı ayetlerin bize bildirdiği haberlerden böyle bir bilgiyi elde etmek mümkün.

Bu konuda Kuran ayetlerinden çıkardığımız bazı deliller şöyle sırlanabilir:

Birincisi:

Adem babamız ve Havva annemiz cennette yaşamaya başladıktan sonra Allah onlara, Bakara Suresi 35. ayette, şöyle emrediyor:

“Dedik ki: “Ey Âdem, sen ve eşin Cennette oturun, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yiyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”

Bu ayette yasaklanan ağaç “şecere” kelimesi ile ifade edilmiş. Şecere ise sözlüklerde şöyle tanımlanır:

“1-Ağaç, bir tek ağaç. 2-Bir kişinin veya ailenin en uzak atasından başlayarak bütün kollarını belirten çizelge, soy ağacı, soy kütüğü, silsile name, hayat ağacı.”

Yani şecere öncelikle bildiğimiz ağaç manasında kullanılır iken, diğer mühim bir manası da soy ağacı, soy kütüğü, nesil manasında kullanılmaktadır. Gariptir ki bir çok lisanda, Türkçe, İngilizce, Arapça gibi, şecere soy ağacı, aile ağacı manasında kullanılmıştır. Sanki bu kelime insanlığın ortak bir mana yüklediği bir kelimedir.

İşte bu tanıma göre, yani şecerenin soy kütüğü, soy ağacı olmasına göre, Cenab-ı Hak “şecereye yaklaşma” tabiri ile orada kendi nesilleri olduğunu, o meyvede kendi çocuklarının çekirdekleri bulunduğunu Hz. Adem (as) ve Hz. Havva’ya açıkça bildirdi.

İkincisi:

Bakara Suresi 30. ayet:

“Bir zamanlar Rabb’in meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. (Melekler): “A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz” dediler. (Rabb’in): “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.” dedi.”

Mezkur ayete göre melekler insan neslinin olduğunu biliyorlardı. Meleklerin bildiği bir meselenin, ilim olarak meleklere üstünlüğü tüm isimleri bilmekle ispat edilen Hz. Adem’den(as) saklı ve gizli kalması mümkün değildi.

Üçüncüsü:

İsra Suresi 61-65, ayetlerde ise diğer bir delil vardır:

“61- (Yine unutma ki) Bir vakit meleklere: “Âdem’e secde edin” demiştik. İblis’ten başka hepsi secde ettiler. O ise: “Ben bir çamurdan yarattığın kimseye mi secde ederim?” demişti.

62- (Yine İblis) dedi ki: “Şu benden üstün kıldığını gördün mü? Yemin ederim ki, eğer beni kıyamet gününe kadar ertelersen, pek azı hariç, onun zürriyetini kendi buyruğum altına alacağım.”

63- Allah buyurdu ki: “Haydi git! Onlardan kim sana uyarsa, şüphesiz ki, cezanız cehennemdir, hem de mükemmel bir ceza. ”

64- “Onlardan gücünün yettiğini yerinden oynat. Atlıların ve yayalarınla onların üzerine yaygarayı bas! Mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol! Ve onlara vaadlerde bulun.” Fakat şeytan onlara aldatmadan başka bir şey vaad etmez.

65- Doğrusu benim (ihlaslı) kullarım üzerinde senin hiçbir hakimiyetin yoktur. Vekil olarak Rabbin yeter.”

İblis cennetten kovulmasına neden olan Hz. Adem’e (as) düşmanlığını göstermek için onun zürriyetini kendi buyruğu altına alacağını, ”Şu benden üstün kıldığını gördün mü? Yemin ederim ki, eğer beni kıyamet gününe kadar ertelersen, pek azı hariç, onun zürriyetini kendi buyruğum altına alacağım” cümlesi ile iddia ediyor. Halbuki daha Hz. Havva bile yaratılmamış iken İblis’in insanlık neslinin olacağı hakkında bilgisi olduğu gözükmektedir.

İblisin bile açık ve net olarak bildiği bir meselenin Hz. Adem gibi meleklere ilim ile üstünlük sağlayan bir kişiden gizli kalması hikmete uygun değildir.

Dördüncüsü:

Bakara Suresi 31. ayette bildirilen, “ Ve Âdem’e isimlerin hepsini öğretti” haberine göre isimlerin arasında insan nesli de vardı. Zira Allah’ın güzel isimlerini aleme ilan edecek olan insanlardır. Cenab-ı Hakkın tüm isim ve sıfatlarına ilim ve fen ile aynalık yapacak olanlar insanlardır. Bu nedenle Hz. Adem’e(as) öğretilen ve meleklere gösterilen isimler arasında insanların suret ve fiilleri de vardı. Belki de Resul-u Ekrem (asm) başta olmak üzere tüm peygamberler, evliyalar ve diğer Salih insanların suretleri de tüm meleklere ve diğer hazır bulunanlara gösterildi.

Beşincisi:

Hz. Adem’in (as) yasak ağaç ile durumu zahirde bir imtihandır. Zira, Allah o ağaçtan yenmesini yasaklamıştır. Bu ise bir imtihan halidir. Ancak Risale-i Nurda, 12. Mektupta geçen bir tabire göre bu durum bir vazifedir.

Şöyle ki:

Birinci Sualiniz: Hazret-i Âdem’in (a.s.) Cennetten ihracı ve bir kısım benîâdem’in Cehenneme ithali ne hikmete mebnidir?

Elcevap: Hikmeti, tavziftir. Öyle bir vazife ile memur edilerek gönderilmiştir ki, bütün terakkiyât-ı mâneviye-i beşeriyenin ve bütün istidâdât-ı beşeriyenin inkişaf ve inbisatları ve mahiyet-i insaniyenin bütün esmâ-i İlâhiyeye bir âyine-i câmia olması, o vazifenin netâicindendir. Eğer Hazret-i Âdem Cennette kalsaydı, melek gibi makamı sabit kalırdı; istidâdât-ı beşeriye inkişaf etmezdi.”

Gerek imtihan, gerekse vazife olsun her iki durumda da şartların açık ve net olması gerekir. Zira hikmet bunu gerektirir. İşte bu hususa göre Hz. Adem’e(as) yasak meyvenin ne olduğu, bu meyve yenince neler olacağı, cennet hayatından nesli ile birlikte dünya hayatına inileceği açık ve net bir şekilde ifade edilmiştir.

Bütün bunlar elbette ki, bizim ayet ve hadislerden anlamaya ve idrak etmeye çalıştığımız bilgilerdir. Bizim bilgilerimiz ise hatadan beri değildir. Bu nedenle tüm bu ifadeler her türlü tenkit ve itiraza açıktır.

Her şeyin doğrusunu tüm keyfiyeti ile bilen ise Alemlerin Rabbi Allah’tır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*