Hz. Adem’in (as) cennetteki vücudunun mahiyeti

Hz. Adem Aleyhisselamın Cennette yaratıldığı ve oradan dünyaya indirildiği konusunda bir çok İslam alimi ittifak etmektedir. Adem babamızın vücudunun topraktan yaratılmış olduğu hususunda da ittifak vardır. Ancak toprağın mahiyeti konusunda değişik yorumlar ve izahlar yapılmıştır.

Rahman Suresi 14. ayet bu hususu şöyle açıklar:

“Allah insanı ateşte pişmiş gibi kupkuru bir çamurdan yarattı.”

Bu ayette toprak maddesi ile ilgili bir teşbih ve benzetme tabiri var, o da “salsal ve fehhar” tabirleridir.

Bu ayetin izahı ise Elmalılı Tefsirinde şu şekilde yapılmaktadır:

“İnsanlar ve cinlerden her birinin özellikle kendi yaratılışlarıyla ilgili nimetin şükrünü yerine getirmemelerine karşı kınamaya mukaddime yapılmak üzere her birinin yaratılışlarının başlangıç ve esasını beyan ile buyruluyor ki: (Allah) insanı fehhâr gibi bir salsalden yarattı. Salsal, tıngır tıngır ses veren kuru çamur demektir. Fehhâr, iyi pişkin saksı, yani fağfur (porselen) gibi çın çın ses verecek kadar kurumuş, hayattan o derece uzak kuru topraktır ki, insanın ilk çıkış yeri olan arz, güneşin sıcaklığı karşısında bu derece hayattan uzak iken Allah Teâlâ ondan tavırdan tavıra bir sülale (soy) seçerek insanı yarattı. (Elmalılı Tefsiri, Rahman Suresi.14)”

Bu ifadede geçen tabirler bize insanın ilk yaratılışı ile ilgili mühim ip uçları veriyor. Topraktan yaratılmış cismin mahiyeti ile ilgili ilginç tanımlar ve izahlar yapılıyor.

Şöyle ki:

Adem Aleyhisselamın cismi Cennetteki hayata münasip ve uygun, tebeddül ve tegayyüre maruz kalmayan, yani daimi ve sabit bir cisimdi.

“Âlem-i ebediyette ise zerrât-ı cisim sabit kalıp, terkib ve tahlile mâruz değil (Sözler, s. 459)” sırrınca Cennette insan vücudu tebdil ve tegayyüre maruz kalmaz, yani değişime uğramaz. Onun için cennete giden insan insan belli bir yaşta -33 yaşı- olacak denilmiş.

Demek ki, Hz. Adem (as) Cennette değişmeyen, sabit bir cisme sahipti. Bu durum, Rahman suresi 14. ayette verilen teşbihe dikkat edilirse daha net görülür. Zira ayette kurumuş, tın tın öten, ateşte pişmiş bir topraktan bahsedilir. Bu teşbih meselesini bir miktar açacak olursak ilginç bir netice ile karşılaşırız. Günümüzde topraktan çeşitli malzemeler üretilmektedir. Tuğla ve seramik malzemeleri bunlardan bir kaçıdır. Toprak dediğimiz kil malzemesi yüksek ateşte pişirildiği zaman içindeki suyu kaybeder ve bu pişme sonrasında malzeme çok katı bir hal alır. Seramik ve tuğla gibi maddelerin en önemli özellikleri, özelliklerinin sabit kalarak çevre şartları karşısında değişmeden uzun süre dayanımlarını korumalarıdır. Günümüzde üç bin yıllık tuğla ve pişmiş toprak kalıntıları vardır. İşte ayetteki “fehhar ve salsal ” teşbihlerinden Adem Aleyhisselamın değişmeyen, sabit ve daimi bir vücut yapısında sahip olduğunu anlıyoruz.

Taha Suresi 117-119. ayetlerde bu hususa dikkat çekilir:

117- Biz de (Âdem’e) şöyle demiştik: “Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis) sana ve eşine düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra bedbaht olursun (sıkıntı çeker, perişan olursun).”

118- “Doğrusu sen cennette acıkmazsın ve çıplak kalmazsın. ”

119- Ve sen orada ne susarsın, ne de güneşin sıcağından etkilenirsin”

Mezkur sureye göre Hz. Ademin cismi yapısı acıkmayan, susamayan, çıplak olmayan, yani giysiye ihtiyaç duymayan, sıcaktan ve ısıdan etkilenmeyen bir cisim idi. Yani Cennet hayatına uygun bir cisim. Nurlarda ifade edildiği gibi “cesed-i necmi ve cism-i nurani” şeklinde bir cisim.

Zaten ayetin manay-ı muhalefetine dikkat edilirse, susayan, acıkan, örtüneme ihtiyacı duyulan ve güneşteki ısı ve sıcaklıktan etkilenen hayatın bu dünya hayatı olduğu anlaşılır.

Demek ki, Hz. Adem’in(as) ilk yaratıldığında, şu anda yaşadığımız dünya şartlarındaki cisimden daha yüksek bir mahiyette yaratılmış olduğu anlaşılıyor. Bu nedenle ilk yaratılışta doku, organ, hücre ve kan gibi maddelerin olmadığını anlıyoruz.

“Tüm insanlığın genetik şifreleri ve DNA’larını ihtiva eden Yasak Meyvenin” yenmesi sonucunda dünya şartlarına uygun bir vücut ve cisme sahip olunduğunu, Kudret-i İlahi tarafından doku ve organ ve hücrelerin ondan sonra yaratıldığını ve bunun sonunda Adem babamızın dünyaya gönderildiğini idrak etmiş oluyoruz.

Yasak meyvenin yenmesi ile hemen vücut değişimi olması, ardından “ayıp yerlerinin ortaya çıkması,” sonrasında ise dünyaya bir tünel açılarak ayaklarının kayıp hemen dünyaya gelmeleri de üzerinde ayrıca kafa yorulması gereken diğer mühim bir husustur.

Sual: Mümin Suresi 12. ayette , “And olsun biz insanı, çamurdan, bir sülâleden (süzülüp çıkarılmış çamurdan) yarattık” denmektedir. Çamur ise akıcı bir maddedir. Çamurun su ihtiva ettiği açıktır.

Cevap: Evet, insanın çamurdan yaratıldığı mezkur ayette ifade edilmiş. Tefsir uleması da bu yönde fikirler beyan etmişler. Ancak bu durum yukarıda ifade etmeye çalıştığımız husular ile çatışmaz. Çünkü dünya yüzünün daha insan yaratılmadan önceki sahipleri cinlerden bir taife idi. Cinlerin de hayat tarzı için dünyanın sıcak olması gerekiyordu. Zira cinler saf ateşten yaratılmışlardı.

Bu hususa Nurlarda şöyle dikkat çekilir:

“Halifetun” Bu tabir, arzın, insanların hayatına elverişli şeraiti haiz olmazdan evvel arzda idrakli bir mahlukun bulunmuş olduğuna ve o mahlukun hayatına, o zamandaki arzın evvelki vaziyetleri muvafık ve müsait bulunduğuna işarettir. “Halifetun” tabirinin bu manaya delaleti, mukteza-yı hikmettir. Amma meşhur olan manaya nazaran, o idrakli mahluk, cinlerden bir nevi imiş; yaptıkları fesattan dolayı insanlarla mübadele edilmişlerdir. (İşaratü’l-İ’caz, s. 250)

İfadede geçen “mahlukun hayatına, o zamandaki arzın evvelki vaziyetleri muvafık ve müsait bulunduğuna işarettir” tabiri o zamanlar dünya yüzünün sıcak olduğuna dikkat çeker. Eğer dünya yüzü çok sıcak ise ve toprak da eriyik bir halde sıvı gibi akıyorsa; işte bu durum toprağın çamur haline benzer. Toprağın yapısı kalsiyum, silisyum, demir ve alüminyum elementlerinin bileşimden meyana gelir. Bu maddeler ise 1500-2000 derece sıcaklıkta eriyik bir hal alırlar. Demek ki, o zamanlar dünya yüzünde genel sıcaklık bu imiş. Bir volkanın patlama sonrası meydana gelen eriyiklerde de ortalama böyle bir sıcaklık vardır.

Belki de Adem babamızın cismi böyle eriyik haldeki bir topraktan yapılmıştır. Bu tarz bir düşünce Rahman suresinde geçen “tın tın öten ve pişmiş bir toprak” anlamına gelen “fehhâr ve salsal” tabirlerine muvafık gözüküyor. Zaten bizi de böyle bir izah yapmaya sevk eden bu iki tabirdir.

Bütün bu yorumlar ve izahlar bize aittir. Elbette ki hakkın hakikatini bilmek Allah’a aittir. Mülkün sahibi O’dur. Sözlerimizde hata ve kusur varsa yine affedecek olan Rahman ve Rahim olan Rabbimizdir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*