İbn Hümam (1388-1457)

Adı Kemaleddin Muhammed’tir. Dedesi Hümameddin’in ismine izafeten İbn (İbnü’l-) Hümam lâkabıyla tanınıp meşhur olmuştur. Sivas’tan Mısır’a göç etmiş bulunan ailesinden dolayı es-Sivasî ve doğum yeri olan İskenderiye’den ötürü de İskenderî lâkaplarıyla da anılmıştır. Mısır’da eğitim görüp burada hizmet vermiş ve Hanefi fıkhının önemli âlimlerinden biri olarak kabul görmüştür. İslâm dünyasında, “Fethu’l-kadir” adlı eseriyle şöhret bulmuştur.

Risâle-i Nur’da; ilmi gelişmeleri din namına reddeden ve fikren uykuda olan insanların dine verdikleri zararlara işaretlerde bulunulmuş; daldıkları uykudan hâlâ uyanamamış olanların müracaat edebilecekleri âlimler arasında İbn Hümam’ın ismi de zikredilmiştir. Künyesi Kemaleddin Muhammed bin Abdülvahid bin Abdülhamid es-Sivasî el-İskenderî şeklindedir.

Kemaleddin Muhammed, aslen Sivas’tan Mısır’a göç etmiş bulunan bir ailenin evlâdı olarak, 1388 yılında İskenderiye’de doğdu. Babası Abdülvahid İskenderiye’de Hanefi kadılığı görevinde bulunmaktaydı. İlk eğitimini ve derslerini babasından aldı. Ancak henüz on yaşında iken babası vefat etti. Büyük annesinin himayesi ve yardımıyla Kahire’ye giderek eğitimini devam ettirdi. Bir taraftan Kur’ân-ı Kerim’i ezberlerken diğer taraftan kıraat derslerini de aldı. Eğitimini Kahire’de devam ettirirken, İskenderiye’ye geri döndü ancak, çok kısa bir süre sonra tekrar Kahire’ye gitti.

Kahire’de tanınmış hocalardan ders alan Kemaleddin, farklı mezheplere mensup âlimlerden ilim tahsil etti. Bu hocalardan başta Arap dili ve edebiyatı olmak üzere hadis, fıkıh, kelâm ve tefsir gibi İslâm ilimlerini öğrendi. Bahusus Abdurrahman et-Tefehni’den faydalanarak ilmini tekmil etmeye çalıştı. Bu hocası ile birlikte Kudüs’e gitti. Akabinde Halep ve oradan tekrar Mısır’a geri döndü. Gittiği yerlerde bulunan âlimlerden istifade etmeye çalıştı.

İbn Hümam, ilim tahsil edip hayatını devam ettirirken çok önemli sıkıntılara duçar oldu. Uzun bir süre devam eden hastalıklar çekti. Tahsil hayatını tamamladıktan sonra, öğrendiklerini talebelerine aktarmaya ve eğitim işiyle uğraşmaya devam etti. Memluk hükümdarı adına açılmış bulunan Eşrefiyye Medresesi’ne tayin edilerek müderrislik yapmaya başladı. Uzun bir süre burada görev yaptıktan sonra kendi isteğiyle ayrıldı.

Kutsal beldelere hac farzını yerine getirmek için yaptığı seyahatten sonra birkaç kez daha söz konusu mübarek mekânlara gitti. Bu seyahatleri esnasında Mekke ve Medine’de bulunan âlimlerle görüştü. Onlarla ilmi müzakerelerde bulundu.

İslâm ilimlerinde gördüğü eğitim ve gayretleri sonucu dönemin önemli simaları arasında yer almaya başladı. İsim yapmış bazı şahsiyetlere hocalık yaptı. İlmi münazaralarda ortaya koyduğu görüş, düşünce ve delilleriyle sonuca gitme konusundaki maharetini çevresine kabul ettirdi. Yazdığı eserlerine de bu birikimi yansımış oldu. Ayrıca, eserlerindeki bilgilerden hareketle, felsefe eğitimi de gördüğü anlaşılmaktadır. Başkalarını taklit etmeme noktasında önemli bir gayret içinde oldu.

Kemaleddin Muhammed Arapça, Farsça ve Türkçe dillerini bilmekteydi. Bir ara bazı şiirler de yazdı. Ancak elde mevcut herhangi bir divanı yoktur. Şiirleri bazı eserlerde yer aldı. Bu arada müziğe de meraklı olup, güzel bir sese sahip olduğu nakledilmektedir. Bir ara bazı parçaları icra ettiği ve tasavvufa meylettiği de bilinmektedir. Bu alanda bazı basamakları da kat etmiş ve belli seviyelere yükselmiştir. Tasavvufla alâkasını devam ettirdiği sıralarda, dünya hayatından elini-eteğini çekip münzevî bir hayat yaşamak istediyse de, yakın çevresinin telkiniyle bu düşüncesinden vazgeçti.

İbn Hümam’ın daha çok hadis ve tefsir alanında otorite kişiler arasından yer aldığı ifade edilmektedir. Âyet ve hadisleri yorumlamadaki mahareti, bu alanda iyi bir birikime sahip olduğunu ortaya koydu. Bu alandaki “Fethu’l-kadir” adlı eseriyle önemli bir şöhrete ulaştı. Hadis konusunda önemli bir bilgiye sahip olduğunu ortaya koymuş oldu. Bazı âlimler tarafından, Hanefi fıkhının büyük hafız ve muhaddisleri arasında gösterildi. Senedi zayıf olan bazı hadislerin sahih olabileceğine işaret etti. Bu çerçevede, Kur’an ve Sünnet arasındaki bütünlük üzerinde durarak, hadisleri yorumlamaya çalıştı.

Hadis ve tefsir alanında önemli şahsiyetler arasında gösterilen ve kabul gören İbn Hümam, kelâm ilminde de önemli bir mevkide bulunduğunu yazdığı eseriyle ortaya koydu. Ortaya koyduğu şerh ve açıklamalarıyla, kelâm ilminde kendisinden istifade edilen kişi durumuna geldi. Eserlerinde takip ettiği metot, faydalandığı çok sayıda kaynağı yazıya dökmesi, tartışma ve tahlillerde sergilediği tutumuyla önemli bir beğeni topladı.

İlme ve ilim adamlarına büyük bir değer veren İbn Hümam, mümkün mertebe gereksiz tartışmalara girmemeye gayret etti. Daha çok müzakere yöntemini tercih etti. Kendisiyle aynı dönemde yaşayan ve âlimler tarafından ciddî eleştirilere uğrayan İbn Teymiyye’ye karşı da cephe alma yoluna gitmedi. Hanefi fıkhının önemli müçtehidlerinden sayıldı. 1457 yılında Kahire’de vefat etti. Mezarı İskenderiye’de bulunmaktadır.

Risâle-i Nur’da ismi İbn-i Hümam olarak zikredilmektedir. Bediüzzaman, ilim dünyasında meydana gelen gelişmeleri takip edemeyip, ilmi terakkileri din namına reddeden insanların, din düşmanlarından daha fazla dine zarar verdiklerini belirtmiş, konuyla ilgili İslâm âlimlerinin görüşlerinden örnekler vermiştir. İlmî gelişmeleri takip edemeyen insanların fikri yönden uykuda olduklarını, dini koruma adına dine zarar verdiklerini, bu uykudan hâlâ uyanamamış olanların ise, “…İbn-i Hümam ve Fahrü’l-İslâm gibi zatların ellerini tut, İmam-ı Şafiî’ye git, istiftâ et.” (Muhakemat, 1999, s. 59) tavsiyesinde bulunarak izahlarına devam etmiştir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*