Dalgalı Karadenizin istikametli delikanlısı İhsan Paşalıoğlu Ağabeyin aziz hatırasına

alt

Karadeniz’in aşk, şevk, heyecan, his, enerji ve hayat dolu delikanlısına Allah’tan rahmet, değerli eşi Hilmiye Ablama, kardeşi Ali Said Ağabeyime, çocuklarına, damatlarına, akrabalarına, Bursalı dâvâ arkadaşlarına başta Yeni Asya’nın sevdalısı olan değerli dostlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Hakiki bir dâvâ adamı olan İhsan Paşalıoğlu Ağabeyime Cenâb-ı Hak’tan rahmet, kederli ailesine ve dostlarına sabırlar niyaz ediyorum.

“Bana baaaaaak!” ve “O kadaaaarrr!” tiplemesi kendine has şive tonuyla onun kimliğini ve farklı mizacını öne çıkaran önemli hususlardı. Bu kudsi dâvâda “vakıflık” başta olmak üzere her kademede sorumluluk ve aktif vazifelerde bulunmuş farklı ve müstesna bir insandı.

Hayatını bu dâvâda müstakim olarak sürdürme azimliliği, dâvâdaki kararlı duruşu, daima aktif hizmetin içinde bulunması, “şahs-ı manevî, meşveret, delilli ispatlı yaşamaya olan itinası, hadiseler karşısındaki istikametli, isabetli tutum ve davranışları” farklı mizacının özelliklerindendi.

Üstad’ın manevî makamı, Risale-i Nur’un şaşmaz ve şaşırmaz ölçüleri onun hayatında tam yerleşmiş ve sabitlenmiş hakikatlerdi. Onun içindir ki; hayatı boyunca bu hizmet çizgisinde sapma ve zikzaklar olmadı. Neşriyatın önemini tam kavramış olması, Yeni Asya meslek, meşreb ve misyonuna bağlılığının ve bu konudaki fedakârlığının en öne çıkan göstergeleriydi. Bu inanç ve anlayışın verdiği rahatlık onun şahıslara bağlı olmak değil “şahs-ı maneviye” bağlı olma çizgisinde kalmasının yegâne sebebiydi. Medenî münasebetlerdeki mahareti, aktif, sosyal, medeni cesaretli tatbikatlarına çok defa şahit olmuşumdur.

Merhumla yakînen tanışmamız son yirmi yılda olmuştu. Ölüm ânına kadar bu sıcak ve samimî irtibat devam etti. Bundan sonra da aile efradıyla olan irtibatımız devam edecek ve son nefesimize kadar da ismen duâlarımızda yâd edilecektir inşaallah. Ailece karşılıklı misafirlerimiz olmuştu. Bursa’ya her ziyaretimde İhsan Ağabeyin haberi olmuşsa mutlaka evinde beni misafir etmek isterdi. Birkaç defa ısrarlarını kıramayarak bu dâvetlere icabet etmiştim. Bu ziyaretlerde “destursuz!” konuşur. Samimiyet ve sevgisini bütün konuşma ve ikramında mutlaka öne çıkarırdı.

Fıtratı “müteheyyiçti”. Yani heyecanlı ve coşkulu idi. Bir aşk ve şevk adamıydı. Dâvâ ve şahs-ı maneviyi daima ön planda tutan bir anlayışı ve duruşu vardı. Şahıs bazlı duruş ve anlayışa onun kitabında yer yoktu. Konuları ve olayları; “düstur, sistem ve  ahkâm” bazında değerlendirirdi.

İç dünyamızda meydana gelen bunca hadiseler onun akıl, kalp ve ruh âleminde “gedik” açamamasının arkasındaki temel sebep bu idi. Şahıslar yerine, düstur, prensip ve kaideler, kurallar önde olacak.

Bir dalga kıran ve mendirek gibi zor şartlarda canını ortaya koyan bir karakter, metanet ve irade sahibiydi.

Sırası gelmişken onun adına hiç unutmayacağım, merhum Bekir Berk Ağabeyle bire bir yaşadığı çok ibretli bir olayı her iki merhumun ruhlarına bir duâya vesile olması dileğiyle sizlerle paylaşmak isterim:

1971 yılı 12 Mart Muhtırasından sonraki dönemde başlayan Türkiye’deki “Nurcu Avı” sürecini yaşı müsait olanlar bilir. Hiç durmaksızın mahkemeden mahkemeye koşuşturan Nurların ve Nurcuların kahraman avukatı Bekir Berk Ağabey bir kış günü Adana’daki bir Risale-i Nur dâvâsı için Ankara’dan Adana’ya uçakla gidecektir. İhsan ağabey o sırada Ankara’da dershanede vakıftır. Bekir ağabey İhsan Ağabeye akşamdan şu tembihte bulunur: “Kardeşim, Esenboğa Havaalanına gitmek üzere sabah bir araba hazırla. Beni de erken saatte kaldır! Adana uçağına yetişmem lâzım!” İhsan Ağabey arabayı ayarlar. Kulağı da radyodadır. Zira Ankara, özellikle de Esenboğa sahası her zaman olduğu gibi kışın çok sislidir. Esenboğa’dan uçakların kalkmadığı anonsu devamlı meteoroloji vasıtasıyla TRT radyosundan yapılmaktadır. Sabah Bekir Ağabeyi kaldıran İhsan Ağabey hava durumunu Bekir Ağabeye bildirir ve uçakların sisten dolayı ertelenebileceği fikriyle havaalanına gitmemeyi tavsiye eder. Bekir Ağabey bu teklife karşı şöyle cevap verir:  “Kardeşim biz kadere tabiyiz. Bizim vazifemiz istenilen saatte havaalanında bulunmak. Sonra da yapılacak bilgilendirmeyi beklemek. Uçağın kalkıp kalmaması bize ait bir fiil değil. Biz oraya gideceğiz. Yetkililer ‘Uçak kalkmayacak’ deyinceye kadar ve bize verilen mahkeme saati doluncaya kadar orada bekleyeceğiz. Bütün sebepler sûkut edip sona ererse, o zaman geri geleceğiz ve gereğini yapacağız!” der. Aynen öyle yaparlar. Havaalanına giderler. Sisten dolayı ikisinden başka alanda kimseler yoktur. Beklerler. Biraz sonra sis kalkar. THY’nin Ankara-Adana uçuş anonsu yapılır. THY uçağı tek yolcu olarak Bekir Ağabeyi alarak Adana’ya uçar!”

Rahmetli bu ibret dolu olayı anlatırken “Ben bunu bizzat yaşadım ve canlı şahidiyim!” derdi.

İhsan Ağabey Rizeli olmasına rağmen işi gereği uzun yıllar Mersin’de bulunmuş, en son da Osmanlı hanedanı güzelim Bursa’ya yerleşmişti. Hac ve umre organizasyonu yanında yurt içi ve yurt dışı gezi turları da yapıyordu. Hayatının gayesi ve varlık sebebinin Nur Hizmeti içerisinde bulunmak olduğunun tam şuurunda bir insandı. Hizmete ait her faaliyet sahasında hem ruhu, hem hissiyatı, hem kalbi, hem de bedeniyle vardı. Geçen yıl asrın belâsı o amansız hastalığa yakalanmıştı. Olayın farkındaydı. Tevekkülle ruhunu Rahman’a teslim etti.

1 Ekim 2014 Çarşamba günü Bursa İhsaniye Mahallesi Fatih Sultan Mehmed Camii’nde öğle namazından sonra kılınan cenaze namazında yurdun dört bir köşesinden gelen kadim dostlarının omuzlarında ebedî yolculuğuna uğurlandı. Eşi Hilmiye Abla başta olmak üzere bütün aile efradının merhumun ölümü karşısındaki sabır, tevekkül ve teslimiyetine şahit olmanın ve Nur Talebesi olmanın mutluluğunu bizzat bir defa daha yaşamış olduk.  

Karadeniz’de doğup, Akdeniz’de yepyeni dostluklar ve yuvalar kurup, Marmara’da karar kılan, bu farklı coğrafya ve fıtratları cenazesiyle bir defa daha birleştiren bu farklı ve güzel insan çok sevdiği Allah’ına (cc), Peygamberine (asm), Üstadına ve ecdadına kavuştu inşaallah. Haşrin sabahını artık Uludağ’ın eteklerinde dünyadaki son mekânında bekleyecek. Hatimler, duâlar, salâvatlar, tekbirler ve Risale-i Nur dersiyle aile efradı ve kadim dâvâ arkadaşları tarafından temiz bedeni ve ruhu emanetin esas sahibine tevdi edildi ve uğurlandı.

Cenâb-ı Mevlâ’m taksiratını affetsin. Mekânın cennet olsun aziz ve muhterem ağabeyim! Geride kalanlar metin ve tevekküllü. Bıraktığın hizmet ve eserler emanetçiler tarafından yerine getirilecek inşaallah. Taksiratlarının affı ve mağfireti duâlarımla… (Âmin)

NOT: Mübarek Kurban Bayramınızı  tebrik eder, saadet-i dareyne nail olmanızı dilerim.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*