İki ölüm üzerine

Image

Şimdi başlığı okuyanlar, “iki ölüm de nasıl olurmuş?“ diyebilir. Aslında ölüm insana bir kere gelir, haklılar. Ama, o ölüm insana iki şekilde gelir. Peygamber a.s.m buyuruyor ya; “Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz öyle haşrolursunuz“ diye.

Evet, bu dünya meydanına bir imtihan için gönderilen insanoğlu; eğer imtihanı güzel verip kazanırsa, ahir ve akıbeti elbette iyi olacaktır İnşaallah. Ama, tersi olursa maalesef hem burada, hem ahirette hüsrana uğrayacaktır. Bunlar belli olan şeylerdir ve bizlere, başta Peygamberimiz(asm) olmak üzere, büyük zatlardan tevatürle, nakledilerek gelmektedir.

Bediüzzaman Hazretleri, şimdiye kadar hiçbir yerde rastlamadığım bir tarzda ibadetin tarifini yaparken, “Allah’ın emirlerini yapmaktan ve nehiylerinden sakınmaktan ibaret olan ibadet…” diyor. Yani; namaz kılmak bir ibadet olduğu gibi, içki içmemek de bir ibadettir. İşte, işin özü ve özeti buradadır. Yani, bu şekle göre hareket eden kimse; Cenab-ı Hak’kın emirlerini yapar, yasakladıklarından kaçınırsa kurtulmuştur İnşaallah. Tersini yapanın ise vay haline! Allah o gibi halden herkesi muhafaza eylesin!

Bu kadar girizgahtan sonra, başlıktaki esas mevzuumuza, daha doğrusu sadede dönelim: Bu iki ölüm hadisesi, benim tanıdığım iki kişide meydana gelmiştir. Bundan bir-iki sene önce bir tanıdığım ölmüştü.  Yine de Allah taksiratını affetsin fakat,bu zat hayatında doğru dürüst ne namaz kılmış, ne de diğer ibadetlerini yapmıştır. Ama bunun yanında, başta içki olmak üzere, bir çok günahı irtikap etmiştir. İşte onun ölüm anında başucunda bulunan bir yakını, dehşetle ve korkuyla anlatmıştı bana son anını.

Dedi ki; “Son nefesinden önce bir tek ben yanındaydım. Baktım yatakta kıvranıyor, sağa-sola dönüp, gözünü bir noktaya dikerek, ”Allah’ım tövbe, bir daha yapmayacağım!” falan diyerek, (artık ne gördüyse son anında) o şekilde, ama birden böyle yüzü simsiyah kesilerek öldü. Daha sonra sararmaya başladı. ”Ben bile o anlatılandan çok müteessir olmuş ve ”keşke Rabbinin emrini dinleseydi” diye üzülmüştüm.

İkinci ölüm hadisesi ise; İyi ölüme misal olduğundan ismiyle zikrederek beyan edeyim: bir müddet önce, cemaatimizin irtibatını da yapan gazetemizde bir taziye ilanı çıkmıştı. Eski ağabeylerimizden, Ramazan Demir’in hanımı, Şefika teyzenin taziye ilanıydı bu. Mustafa Sungur ağabeyin dünürleri ve Mustafa Yeşilyurt ile, bizim hanımın dayısının çocuklarının kayınvalidesiydi Şefika teyze. Salihat-ı nisvandan olan bu muhtereme, ibadetlerini aksatmadan yapan (ezan okunur okunmaz namazını hemen kılan) çok takva, ehl-i hizmet ve mübarek bir kadındı. Evlerinde ailece çok hizmet etmişler, ayrıca rahmetli Tahiri Mutlu ağabeyin de özel hizmetinde bulunmuştu.

İşte bu teyzemizin son anında başında bulunan çocuklarının ifadesiyle; “Son zamanında başında Kur’an okuyup, hatim indiriyorduk o da tasdik ediyordu. Bir ara biz telaşelendik, bize döndü dedi ki; ’Durun, Peygamberimiz (asm) geldi, üstadımız gelmedi daha, onu bekliyorum. ’Ve hüsn-ü hatime ile şahadet getirerek son nefesini verdi.” 

Cenazesi de enteresan bir şekilde, Eyüb kabristanında, rahmetli Tahir ağabeylerin yakınındaki bir kabristana defnedilmiş. İşte iki ölüm hali. Cenab-ı Hak, hepimizin ahir ve akıbetini hayırlı bir şekilde versin. Rabbimizin emrine uygun yaşayalım, o şekilde ölelim ve yine o şekilde de dirilelim İnşaallah.

Image

Benzer konuda makaleler:

2 Yorum

  1. Vay be! Demekki neymiş.Allahım sen bizi ikinci ölen gibi eyle inşallah.Osman abim sağol bunu anlattığın için.

  2. Rabbim bize güzelini imanli olani nasip etsin insaallah..

    Allah razi olsun insaallah..

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*