İki temel tefekkür metodu

“Neyi ve nasıl tefekkür etmeliyiz?” suâline vereceğimiz ilk cevap; “Kur’ân’ın istediği tarzda” olacaktır. Çünkü o, geniş ufuklarında seyr ü sülûk ile bizi İlâhî manalar etrafında gezdirir.

Sûrelerden başlayarak, âyetlerdeki ve hatta harflerdeki incelikleri tefekkür ettirir. İşârî, remzî, hafî anlamlar arasında zihnî mekik dokutturur; on beş asırdan beri teraküm eden İslâm kültür hamûlesinin sergileri arasında bizi gezdirir, temaşa ettirir. Sair din ve medeniyetlerin kültürleri arasında da özet bir gezinti yaptırır. Ve kendimizi verdiğimiz oranda gerek enfüsî, gerekse afakî tefekkürle âdeta coşar, ihtizaz ve heyecana geliriz.

Büyük insan kâinat ve küçük âlem insan fıtratı, “afakî” ve “enfüsî” diye iki ayrı tefekkür alanı olarak sunulmuştur. Bediüzzaman, tefekkürde şöyle bir metot tavsiye eder:

Nefsinde, iç dünyanda, özel ahvâlinde tefekkür ettiğin zaman, derinden derine etraflıca, detaylı inceleme yap. Fakat afakî, haricî, genel hallere dikkat ettiğin vakit, sathî, topluca düşün; tafsilâta, teferruâta geçme. Çünkü özde, esasta olan kıymet ve güzellik teferruatta yoktur.

Hem de afakî tefekkür, dipsiz denize benziyor, sahili yoktur. İçine dalma, boğulursun. Nefsî, içe yönelik tefekkürde tafsilâtlı, afakî, dışa dönük tefekkürde ise icmalî (toplu) bir bakışın olursa, vahdete/birliğe yaklaşırsın. Aksini yaptığın takdirde, çokluk fikrini dağıtır. Evham ise havalandırır, enaniyetin kalınlaşır. Gafletin kuvvet bulur, tabiata çevirir. Dalâlete götüren yol da budur.1

Dikkat edildiğinde, maddenin en küçük parçası atomdan galaksilere; fizikî yapıdan metafiziğe, enerji boyutlarından mana âlemlerine kadar kâinat çapında tefekkürî bir laboratuvarın gözlerimizin önüne serildiği görülür. Atom ve atomaltı parçalardan, Samanyolu ve galaksilere kadar her yaratılmış şey, tefekkür konusudur. Ve görülür ki, hiçbir varlık başıboş değil, abes değil; hiçbir yerde israf veya aşırılık yoktur; her şey bir denge ve hesap üzerindedir. Her varlık, Esmâ-i Hüsnâ’nın yansımalarına, tecellilerine mazhardır.

Dipnot:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevî-i Nuriye, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 124.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*