İlkokulda başörtüsü

AKP grup başkanvekillerinin Millî Eğitim Bakanına da bilgi vermeden Meclise sundukları 4+4+4 teklifi laikçi refleksleri bir kez daha harekete geçirirken, tartışmalar yine özellikle kızlar üzerinde yoğunlaştı.

Teklifin ilk şeklinde, okula devam mecburiyeti olmadan açık öğretim formülüyle eğitimi sürdürme imkânı öngörülüyordu, ama vazgeçildi.

Açık öğretime karşı çıkanların gerekçesi, “Kızını okula göndermek istemeyen ailelere yarayacak, kızlar yine eve kapatılacak” iddiasıydı.

Bunun üzerine bizzat Başbakan, “4+4’te devam mecburiyeti olacak” açıklaması yaptı. Ve bu, özellikle tesettür meselesinden dolayı hassasiyet taşıyan ailelerde hayal kırıklığı uyandırdı.

Alt komisyonda, ilkokula başlama yaşının bir yıl öne çekilmesi de, “Asıl maksat, ikinci 4’teki kızların başörtüsü konusunda yaşayabileceği sıkıntıyı azaltmak” gibi yorumlara konu edildi.

Tam bir saplantı ve dayatma. Kızlar okusun, ama kesinlikle başlarını açarak! Tesettürle zinhar olmaz! Zaten okulun asıl hedefi, çocukları tesettür gibi “çağdışı” şeylerden korumak değil mi! Başörtüsü takacaklarsa niye okusunlar ki!

Neyse ki, ilmin kadına da, erkeğe de farz kılındığının şuurunda olan aileler ve kızları onlara itibar etmiyor. Okumaktan da vazgeçmiyorlar, tesettürden de. Ve mücadele devam ediyor.

Bu hengâmede Sabancı Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Tosun Terzioğlu ile Eğitim Gönüllüleri Vakfı kurucusu İbrahim Betil gibi isimlerin yaptığı “İlkokula da başörtüsüyle gelinebilmeli. Yeter ki kızlar okusun” çıkışları, o cenahtaki bağnaz tepkilere karşı önemli mesajlar.

Demek ki, bu konuya da toplum gerçeklerini dikkate alan vicdanlı ve sağduyulu bir bakış nihayet gelişmeye başladı. İnşaallah arkası gelir.

Tabiî, okullardaki eğitimin de insan fıtratına ve çağın gereklerine uygun hale getirilmesi şart.

İlkokulda başörtüsü deyince, evvelce bu konuda dillendirilen taleplerin iktidar cenahınca provokasyon olarak yorumlandığını hatırlıyoruz.

Bu yorum hem hak ihlâli, hem saygısızlık.

Henüz tesettür emrine muhatap olacak yaşa gelmeyen çocukları da başörtüsüyle okula gönderme talebinin psikoloji ve pedagoji açısından tartışılacak yönleri olabilir. “Baskıyla tesettür olmaz, çocuk örtüp örtmeme kararını reşit olma çağına gelince kendisi vermeli” denilebilir.

Ama çocuklarının küçüklükten itibaren tesettürü sevip benimsemesini arzu eden ailelerin bu yöndeki meşru taleplerine saygı gösterilmeli.

Zor kullanıp baskı yapmamaları şartıyla.

Ve her halükârda, “yobaz aileler”e atfedilen “tesettür baskısı”na karşı, devlet zoruyla dayatılan “başörtüsü yasağı”nı ikame etme saçmalığına artık son verilip, tesettür özgür bırakılmalı.
***
Boş sınıfta tek başına
İlkokullardaki başörtüsü yasağına karşı duyarlı STK’ların hukuk zemininde yürüttüğü kararlı ve müsbet mücadele neticesinde bazı yerlerde olumlu gelişmeler kaydedildi, ama birçok yerde de sıkıntı ve mağduriyetler hâlâ sürüyor.

Bilhassa 7 ve 8. sınıflarda yoğunlaşan sıkıntıların somut örnekleri, okuluna tesettürüyle devam etmek isteyen kızların ağır disiplin cezalarına çarptırılması, ev ve semtlerinden çok uzak okullara sürülmesi ya da aynı okulda kendisi için ayrı bir sınıf açılan öğrencinin arkadaşlarından tecrit edilmesi gibi durumlarda gözleniyor.

Meselâ Mersin’deki Toroslar Ziraat Odası İlköğretim Okulunda başörtülü olduğu için üç aydır derslere alınmayan ve boş bir sınıfta tek başına ders gören 7. sınıf öğrencisi Sariye Yalın.

“Bu soğuk odada üşüyorum ve sıcacık sınıfımda arkadaşlarımla birlikte ders görmek istiyorum” diyen Sariye’nin çağrısı cevap bekliyor.

Üniversiteleri kast ederek “Başörtüsü meselesini hallettik” diyen Erdoğan’la, “Bu sorun bizim sayemizde çözüldü” diyen Kılıçdaroğlu’nun, bu konuda da söyleyecekleri birşey olmalı değil mi?

Çünkü bu da bir sorun, hem de çok yakıcı…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*