İmam hatip’ler hepimizindir

3 Mart 1924’te kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile zemini hazırlanan ve 11 Kasım 1924’te Medreselerin, 30 Kasım 1925’te de tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla dinsiz bir eğitimin temelleri atılmış oldu.

Halbuki Tevhid-i Tedrisat’ta İmam Hatip okulu da vardı. İmam ve hatip yetiştirmek için 1923-1924 öğretim yılında memleketin değişik yerlerinde 29 İHO’ları açıldı. 1926-1927 öğretim yılında okulların sayısı ikiye, 1930-1931 öğretim yılında ise yeterince ilgi görmemeleri dolayısıyla kapatıldı. (Halbuki 500 kayıt yaptırılmıştı)

İşte böyle başlayan Cumhuriyet Türkiyesi ki; Kemalist devrimlerinin hayata geçirildiği, 28 senelik dinsiz bir idareden herkes bîzar olmuş, CHP’lileri de isyân ettirmişti.

CHP KURULTAYI

Aralık 1947´de toplanan 7. CHP Kurultayı´nda Sinop Mv Vehbi Dayıbaş, seçmenlerin isyanını “Kiliselere gidenler, ayin yapıyor kendi dinlerine ait bir şeyler okuyorlar. Bizim çocuklar ibadette ne okuyacaklar? Çocuklarımıza dinî bilgi verilmesini istiyoruz” sözleriyle dile getirirken, Çorum delegesi Abdulkadir Güney ise “dinini kuvvetlendiren milletler daima sosyal tekâmüle mazhar ve payidar olmuştur; ihmal edenler ise geri kalmışlardır. Bugün dinimizi ve mukaddes kitabımızı bütün dünya milletleri, hayret nazarlarıyla takdir etmekte iken biz, neden inkişafına lâkayt kalıyoruz.” diye soruyordu.

´Çocuklar Allah´ı bilmiyor´

Seyhan Mv Sinan Tekelioğlu’nun şu sözleri ise büyük alkış alıyordu: “Hıristiyan ve Musevî Türk cemaatleri kendileri için mektepler açmış, papazlar yetiştirmişler… Köylülerden işittiğim bilgilerle göre, ölülerini gömecek adamları yoktur. Bugün memleketimizde, kumar, içki almış yürümüş, Dinsiz bir milletin memleketinde hiçbir korku kalmaz; ana-baba, büyüğe itaat kalmadı. Çocuklar, Allah nedir deyince Allah’ın ne olduğunu bilmiyor, tanımıyor…”

ÖLÜ YIKAYICILARI MEKTEBİ

1949’da cenaze namazı kıldıracak bir görevlinin kalmaması gerekçesiyle, Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı “imam hatip kurslarında” din hizmeti görevlisi yetiştirme uygulaması başladı.

1950 seçimlerinde iktidara gelen Demokrat Parti, daha iktidarının ilk yılında söz vermiş olduğu İmam Hatip Okulları’nı açtı. Birinci devresi 4, ikinci devresi 3 yıl olan 7 yıl süreli ve bir bütün teşkil eden İmam Hatip Okullarının sayısı 1951-1952 döneminde 7, 1970-1971döneminde de 72’ye çıktı.

Bizim de girişimiz tam da bu döneme denk gelmiş ve büyük bir sevinçle kaydımızı yaptırmıştık. Rahmetli babamın dinini ve eğitimini öğrensin diye gönderdiği İHO’nun ilk üç senesinde meslekî dersler ağırlıkta olup fen dersleri neredeyse es geçilmişti. Yoğunlaştırılmış Arapça Sarf-Nahiv derslerine, yetersiz ve sanki kasıtlı gönderilmiş hocalardan verim alamıyorduk. Zaten hor görülen okul, kılık-kıyafetimizle dikkat çekiyor ve gülmelere sebep oluyordu. Sadece taşra çocuklarının okuyacağı bir kurum görüntüsü, baskı-dayak, yetersiz hocalar ve karşımızdaki lise mektebi kıyası, kaçışlara sebep olmuştu.

1973’te ise muhtıra hükûmeti döneminde 3 artı dört olarak değişince kendimizi birden lise 1’de bulduk. Orta kısımda ikinci plana atılan fizik, kimya gibi dersler ön plana çıkınca da bütünlemelerle geçti yaz’larımız..

SİYASETİN ARENASI OLDU

1920’lerden beri üzerinde oynanan oyunlar münasebetiyle sağlıklı bir yapıya kavuşamayan İHL’ler, siyasetin de alanına girince iş iyice çığırından çıktı. Hâlbuki Bediüzzaman’ın bir hayali olan din ve fen ilimlerinin beraber okutulduğu ve Medresetü’z-zehra’ nın bir şubesi olması gereken İHL’ler, Siyasal İslâmın “arka bahçesi” olarak görülmesi, sol gurupların “burdan hoca çıkmıyor başka alanlara kayıyorlar” (yanlış, ama haklı) eleştirisine sebep oluyordu.

Daha içinde bulunduğumuz 70’li senelerin ilk başında Millî görüşün arenası haline gelen okulda, onlardan olmayanı solcu gördüklerini bizzatihi yaşadık.

O hengâmede Millî görüş, Millî mücadele ve Ülkücü kamplaşmasında nice kavgalara şahit olduk.

Çok şükür ki Risale-i Nur’la bu kavgalardan muhafaza olunduk.

Hadiseler böyle canlı yaşandığına göre; Yeni Asya’nın bu hakikatı dile getirmesine saldırılar neden?

İHL’lere her vesileyle sahip çıktığımız tarihçe sabitken, karşı tarafa atmak, düşman gibi gösterilmek neyin nesi?

Bir şeyi rehabilite etmeyi istemek başka şey, istememek başka bir şey.

Aslında mesele sadece bu değil, her şeyin başı siyasalcı olmamak. Bütün bu tezviratlar, hakaretler, salvoların aslî sebebi bu, gerisi hikâye.

Son senelerde basına bir haller oldu. Asparagas moda. Nasılsa okuyucuları ehl-i tahkik değil, vur vurabildiğin kadar. Hesabına gelen cümleyi al gerisini okuyucunun algısına bırak. Bin kere de tekzip etsen sağırlar, körleri oynarlar.

Şöyle bir geriye dönelim; bu gün saldıranların kaçı Bab-ı Âlî kökenli, en yaşlısının ömrü ne kadardır?

Böyle haberler yapan nice mevkuteler gelip geçti, ama Yeni Asya 50 senedir ayakta Elhamdülillah.

İmam hatip’ler hepimizindir. Kimsenin tekelinde değil.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*