İmam Hatipliler Harb okuluna giremeyecekmiş!…

Image

 

3 Mart tarihli Yeni Asya’da bir haber dikkatimi çekti “imam hatiplere TSK yolu kapandı” diye. Merak ettim okudum. Merakımın en büyük sebebi de, geçmişte Erbakan ile alâkalı böyle bir hadise yaşanmıştı da,” acaba , Erbakan’ın yeni öldüğünden dolayı o hatırayı mı naklediyorlar ? “dedim. Okuyunca anladım ki, o hadise değilmiş. Ama, o hadise de unutulacak gibi değil hani. Ve bizim hafızamızdaki yerini de hiç terk etmemiştir.

Bununla alâkalı bir şey olduğunda hep hatırlarım. Belki unutulmuştur, ve genç nesil de bilmiyordur diye, yine objektif olarak o hadiseyi de aksettireceğiz yazının sonunda. Fakat biraz da olsa, bu haberle ilgili görüşlerimizi söyleyelim yine de.

Yani beyler, Ali kıran- baş kesen. Halâ millete rağmen icraat yapmakla meşguller. Haberde, istenen şartlar anlatılırken o maddelerden birinde  şöyle, “Kendisinin, annesinin, babasının, kardeşlerinin ve velisinin; tutum ve davranışları ile yasadışı, siyasi, yıkıcı, irticai, bölücü ideolojik görüşleri benimsememiş, bu gibi faaliyetlerde bulunmamış veya bu gibi faaliyetlere karışmamış olmak. ”Bir diğerinde de,” Öğreniminin herhangi bir safhasında meslek veya mesleğe yönelik okullarda okumamış olmak gerekmektedir. (İmam hatipte okuyup daha sonra kaydını başka liselere alanlar bu kapsama giriyor.) “ diyor.

Okudunuz değil mi? Haber kaynağı da Cumhuriyet gazetesi.  Hani askerin gözbebeği Cumhuriyet gazetesi. Böyle bir haberin üstüne balıklama dalmış. Böyle şeyler çok hoşuna gider ya onların, ondan dolayı işte. Yani saçmalığı gördünüz mü ? Ana-baba, eş-dost, akraba dindar olmayacak. Bu da, yıllar önce Bursa askeri lisesine kayıt için Ankara’dan gelen bir arkadaşımın çocuğunu hatırlattı. O zamanki kayıt maddelerine bir de, “annenizin fotoğrafını ekleyin” maddesi koymuşlar, düzenbazlar. Akılları sıra anne başı örtülüyse, başlamadan bitecek askerî okul hayali çocuğun. Tabiî, arkadaşım da bunu bildiğinden, çalıştığı iş yerindeki başı açık bir bayanın resmini koymuştu. Milleti hîleye sevk eden bu tutum şaşılacak bir şey değil mi? Ama, buna rağmen yine de çok geniş ve casuscasına bir araştırma neticesinde, arkadaşın dindar olduğunu anlıyorlar ve çocuk okula müracaat dahi edemiyor. Tabiî, imam- hatipli olanları almamak için, nasıl 28 Şubat hareketiyle diğer meslek liselerini de perişan etmişlerse, aynı şekilde burada da o taktiği uygulamışlar.  (genellikle meslek liselerinin hepsinde de okuyanların, Anadolu insanının çocukları olduğunu biliyorlar.)

Peki, imam hatipli kim? Bu memleketin evlâdı değil mi? Siz onları, hangi vicdanla, hangi kanunla saf dışı bırakabiliyorsunuz ki? Ama yeri geldiğinde, zorda kaldığınızda da, bu dindarlardan medet istemeyi unutmazsınız. Çok hadise var, ağabeylerimizin arkadaşlarımızın anlattığı.  Meselâ; Kıbrıs savaşı sırasında hava kuvvetlerine ait lojistik ehemmiyetli bir yerin anahtarını kumandanı, risale-i nur talebesi bir astsubay ağabeyimizi çağırarak “evlâdım, sen dindar birisin, burası çok mühim bir yer olduğundan, sana emniyet ettiğimden, buranın anahtarının biri bende, diğerini de sana veriyorum.“ demişti.

Fakat, bunların bu hale gelişinin en büyük sebebi de maalesef, yanlış yapan adamlardır. İşte bununla alâkalı olan o hadiseyi de, size naklederek aktarayım, hiçbir yorum yapmadan:
<<((  Necmettin Erbakan Harp Okullarına İmam-Hatiplilerin alınmasını nasıl engelledi!
İnanamayacaksınız.

Ahmet Tezcan’ın  21 Ocak 1998 tarihli Akşam Gazetesi’nde  “Erbakan’dan Yorumsuz” başlıklı yazısı (Bu olay Nazlı Ilıcak’ın bir kitabında da varmış):

“MC hükümetinin Milli Savunma Bakanı Ferit Melen,  MSP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan’a gizli kalması koşuluyla bir bilgi çıtlatır: ’Hoca sana bir şey söyleyeceğim ama bunu duyduğun anda unutacaksın. Kimseye söylemek, hatta kendi kendine yüksek sesle dahi tekrarlamak yok. Tamam mı?’

Erbakan ‘Tamam’ der,  söz verir ve Ferit Melen anlatır: ‘Harp Okulları Sınav Yönetmeliği’nde bir değişiklik yaptık. Artık İmam Hatip Okulu mezunları da Harp Okulu’na girebilecek!’ Erbakan sevinçle hoplar: ‘Allah razı olsun! Bu muhteşem bir hizmet!’ Ferit Melen tekrar uyarır: ‘Bunu işittin, bitti, şimdi unut! Allah aşkına kimseye söyleme!’Erbakan sözünü pekiştirir ve gider. 10–15 gün sonra Harp Okulları Sınav Yönetmeliği yayınlanır. Gerçekten de yönetmelikte bir değişiklik yapılmış ve istisnasız bütün meslek okulu mezunlarının Harp Okulları’na alınabileceği kaydı yönetmeliğe konulmuştur.

Başbakan Yardımcısı Erbakan,  Milli Savunma Bakanı Ferit Melen’e teşekkür ziyareti için gelir. Peşinde de gazeteciler vardır. Ferit Melen paniğe kapılır: ‘Aman Hoca ne yapıyorsun? Ben sana söylediğimi unut demedim mi? Sen de söz vermedin mi? Nedir bu ziyaret, her şeyi berbat edeceksin!’Erbakan ‘Sınav Yönetmeliği yayınlandı ama…’ diye itiraz edecek olur. Ancak Melen, sırrın saklanması konusunda ısrarcıdır. ‘Yayınlansa da unut Hoca! Bir bahane bul gazetecileri atlat ve Allah aşkına bu meseleyi kimseye söyleme!’

Erbakan gider, bir saat sonra Ferit Melen’in yaveri içeri girer: ‘Sayın Bakan mahvolduk!’ Hayırdır, niye?’ ‘Anadolu Ajansı’nın haberini gördünüz mü?’ Melen haberi görmemiştir. Gördüğünde ise nutku tutulur: Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan, gazetecilere bir demeç vermiş ve bu demeç Anadolu Ajansı vasıtasıyla radyolarda yayınlanmıştır. Erbakan, Milli Savunma Bakanı’nı ziyaretinden sonra gazetecilere şu açıklamayı yapmıştır: ‘Hükümetimiz, İmam Hatip Okulu mezunlarının Harp Okulları’na alınmalarını sağlamıştır. Bundan böyle bu okullar şanlı ordumuza imanlı subaylar yetiştirecektir”.
Ferit Melen makam koltuğuna adeta yığılırken telefon çalar. Genelkurmay Başkanı Semih Sancar aramaktadır. ‘Bir hususu atlamışız Sayın Bakan’ der Sancar. ‘İmam Hatip Okulları da Harp Okulları’na girebilecekmiş. İlk şûra toplantısında bu konuyu ele alalım ve bu ihmali düzeltelim’.

Gerçekten de Erbakan’ın hatırlattığı ‘ihmal’ düzeltilir ve Harp Okulları’nın kapısı İmam Hatiplilere kapatılır. Gazeteci Avni Özgürel’in söylediğine göre Ferit Melen bu hadiseyi kendisine anlattıktan sonra şöyle demiş: ‘Erbakan’ın yaptığı şeyin tek adı vardır: Bu ihbardır!’Avni Özgürel’den dinlediğim bu hadiseyi Ferit Melen’in oğlu Prof. Dr. Mithat Melen’e sordum. O da doğruladı. Gazeteci Özgürel, Refah–Yol hükümetinin düşmesinden 15 gün önce Başbakanlıkta verilen bir yemek sırasında, Refah Partisi Grup Başkanvekilleri Temel Karamollaoğlu ve Fehim Adak’ın yanında, bu hadiseyi Necmettin Erbakan’a hatırlatmış. Ferit Melen’in anlattıklarını olduğu gibi aktarmış ve sormuş: ‘Melen’in ısrarına rağmen niçin böyle bir açıklama yapma ihtiyacı hissettiniz Hocam?’

Cevabı merak ediyorsunuz değil mi? Ben de merak ettim: ‘Hoca ne dedi?’ ‘Hiçbir şey!’ dedi Avni Özgürel. ‘Kıpkırmızı oldu ve hiçbir şey demedi”.http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=6024141&tarih=2006-10-19 ))>>

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*