İman kalesini, küfrün çürük direkleri tutamaz

Dünya mânevî bir buhran geçiriyor.

Temelleri sarsan olaylar meydana geliyor. Bunların izalesi cehalet ve ihtilâfın ortadan kaldırılmasıyla mümkün. Asrın tahripkâr sorunları menfî siyasetle, maddî kuvvetlerle çözülemez. Zamanın en büyük tehlikesi olan dinsizlik, anarşizm ve teröre karşı tek çare vardır: O da Kur’ân hakikatlerine sarılmak. Yoksa beşerî musîbetler bitmeyecek, bulaşıcı hastalıklar gibi yeryüzüne yayılacaktır. Bu müthiş illet garbın çürümüş batıl formülleriyle çözülmez. İman kalesi sağlam olmazsa, kuvvet kazanılmaz.

Bediüzzaman bu durumu şöyle ifade ediyor: “Büyük kafaları gaflet içinde görüyorum. İman kalesini, küfrün çürük direkleri tutamaz. Onun için, ben yalnız iman üzerine mesaimi teksif etmiş bulunuyorum.”1 Hayatı zahmetli, meşakkatli, musîbetli geçen bir Üstad, manevî bir Cennet hayatını yaşıyorsa, bu ancak iman esaslarına dayandığındandır. Ona kâinata meydan okuyacak kuvveti veren de, yine bu iman hakikatleridir. İmandaki kuvvet hiç kimseye ihtiyaç bırakmıyor. Müslümanların birleşmesi bu yüzden ehemmiyetlidir. Çünkü hariçteki her kuvvet, dinsizliğe gidiyor.

Bediüzzaman bütün taarruzlara karşı birleşerek, el ele vermenin ne kadar önemli olduğunu şöyle vurgulamıştır: “Ey ehl-i iman! Zillet içinde esaret altına girmemek isterseniz, aklınızı başınıza alınız. İhtilâfınızdan istifade eden zalimlere karşı ‘Mü’minler ancak kardeştir’ âyetinin kal’a-i kudsiyesi içine giriniz, tahassun ediniz. Yoksa, ne hayatınızı muhafaza ve ne de hukukunuzu müdafaa edebilirsiniz.”2 İman kalesini kuvvetlendirmek için, ittihad şart!

Hatta iman hizmetinin bir neticesi olan âsâyiş, sabır ve tahammül edilerek de sağlanır, muhafaza edilir. Bazen haysiyet dahi feda edilir. Topun, tüfeğin çözemediği şeyler var. Bütün bu felâketleri, musîbetleri aşabilmek için manevî dina- mikleri ayakta tutmak gerekir. Bunu ayakta tutacak güç ise, çağın sorunlarına çözüm getiren Kur’ân ve onun manevî tefsiri Risale-i Nur eserleridir. Evet iman hakikatleri, dünyayı ve içindekileri aydınlık günlere götürecek bir kuvvettir. Dinin getirdiği ahlâkî ölçüler, milleti cehaletten kurtaracak, hakikî hürriyeti sağlayarak adaleti tesis edecektir. Bu da zulümleri engelleyecek ve husûmetleri ortadan kaldıracaktır. İttifak ise, buna destek verir. Müslümanlar, ehl-i imanı birbirine bağlayan bağları bilmediğinden birleşemiyor, haksızlığa güç veriyor. Bu sebeple uhuvveti, kardeşliği sağlayacak iman hakikatlerine çalışmak gerekir. Bugün, bu imanı bizlere kazandıracak olan Risale-i Nur eserlerine şiddetle ihtiyacımız var.

Bediüzzaman, bunu şu şekilde dile getirmiştir: “Bu vatan, bu millet ve bu vatandaki ehl-i hükümet, ne şekilde olursa olsun, Risale-i Nur’a eşedd-i ihtiyaçla muhtaçtırlar. Değil korkmak veyahut adâvet etmek, en dinsizleri de, onun dindârâne, hakperestane düsturlarına taraftar olmak gerektir. Meğer ki, bütün bütün millete, vatana, hâkimiyet-i İslâmiye’ye hıyanet ola.”3 İşte Risale-i Nur’a ilişenlerin anarşilik hesabına, vatan ve milletin zararına hareket ettiklerini bu satırlardan anlayabiliriz. Çünkü Risale-i Nur’daki hakikatler, vatan ve milleti anarşilikten kurtararak, büyük bir manevî gücü kazandıracak güce sahip. Müslümanlar, bu uhuvvetle din kardeşliği ile birbirlerine bağlandıklarında engeller aşılacak, sorunlar çözülecektir.

Velhasıl, içtimaî-siyasî bütün sorunlar, manevî takviyelerle aşılır. Hayatı boyunca iman hakikatlerinin tesisine çalışan, emniyet ve asayişi esas alan, İslâm kardeşliğine önem veren Üstad Bediüzzaman’a kulak vermek lâzım. Çünkü o, eserlerinde hem dünya, hem ahiret hayatının selâmeti için çözümler sunuyor.

Kübra Örnek

Dipnotlar:
1. Tarihçe-i Hayat, s. 543.
2. Mektubat, s. 383.
3. Kastamonu Lâhikası, s. 186.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*