İman kardeşliğinin zirvesi: İsar hasleti

İsar hasleti; ihtiyaç içinde olan bir Müslümanın, başkalarını kendine tercih ederek onlara ihsanda, ikramda bulunmasıdır.

Bu, Resul-i Ekrem’in (asm) ve Ashabının takip ettiği en yüksek kardeşlik, hamiyet ve cömertlik yoludur.

“İsar”, varlıklının fakire yardım etmesi değil, kendisi muhtaç olduğu halde başkasını kendi nefsine tercih etmesidir. Şu yüce anlayışa dayanır:

“Bu menfaat bana değil, başkasına, bir mü’min kardeşime gitsin!”

Kur’ân’da övülür İsar hasleti taşıyan Sahabiler: (mealen) “Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Haşir Sûresi, 9.)

Kardeşlikte de, hamiyette de, isar hasletinde de modelimiz Asr-ı Saadettir. Onlar din, iman, Kur’ân, insan, millet ve toplum için muhteşem kardeşlik, isar hasleti ve fedakârlık örnekleri ortaya koydular. Şöyle ki:

Muhacirler, Allah için, dinleri için yıllarca yaşadıkları memleketlerini, evlerini, mallarını, mülklerini, bütün servetlerini ve hatta çoluk-çocuklarını terk ederek hicret etti. Bu feragat ve fedakârlık karşısında Ensar da ev, bağ-bahçe, koyun, keçi, deve, kısaca ellerindeki her şeyi kardeşleriyle paylaştı. Hatta, hayatlarını bile! Tarihte çok çarpıcı şaheser örnekleri görülür. Yüzlerce, binlercesinden birisi şöyledir: Hazret-i Huzeyfe diyor ki: Yermük cenginde yaralılar arasında kalan amcaoğlunu aramak üzere çıktım. Yanım- da bir miktar su vardı. Onu buldum. “Su!” diye seslendi. Tam suyu vereceğim sırada öteden biri: “Ah, su!’ diye inledi. Suyu ona vermemi işaret etti. Gittim baktım ki, As’ın oğlu Hişam. Tam su vereceğim sırada öteden biri: “Su!.. Su!..’ diye inledi. Hişam da beni ona gönderdi.

Ona gidinceye kadar o ölmüştü. Hişam’a döndüm, o da ölmüştü. Amcazademe geldiğimde o da vefat etmişti. Velhasıl su elimde kaldı…

İşte dinî/imanî kardeşliğin, hamiyetinin zirvesi! İman ne kadar güçlü olursa, muhabbet de, kardeşlik de, hürriyet de, hamiyet de o derece parlar, yüksek olur. Fert de, toplumda o derece yükselir, huzurlu ve mutlu olur ve barış sağlanır. Tarih buna şahittir.

Ne yazık ki bugün, “muhtaç olmadığı halde kardeşinin mal-mülküne, hak-hukuna, hülâsa maddî-manevî varlığına el koyması” gibi tam zıddı dehşetli bir hale dönüşmüştür!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*