İman, ubudiyet, itaat çizgisi ve…

Yavaş yavaş yazın elveda, sonbaharın merhaba dediği şu günlerde bir insan, bir Müslüman ve mü’min olarak bizlerden de elveda diyenler oluyor.

Evvela ömür sermayenizden milyonlarca hücremiz bizlere sormadan vazifelerini yapıp gittiler. Ne bizlere haber verdiler ne de el salladılar. Sani-i Kerimlerinin öğrettiklerini yerine getirdiler. Yani emredileni yaptılar, vazifelerini gördüler ve gittiler… Şuursuzken şuurlu bir kullukta bulundular…

 

Zamanın gidişatında yerleştirilmiş trilyonlarca mahlûk beraber oldukları herşeye Rabb-i Rahimlerince gelen emirle elveda demeden; bir kulluk ve ubudiyet edasında baş eğerek, kabul ederek veda ettiler. Sonbahar mevsiminin belirlenmiş renklerine büründüler ve gittiler…
İmanın, ubudiyetin ve itaatin en şuurlu temsilcisi Müslüman, mü’min ve muvahhid kimseler de milyonlarca, binlerce, yüzlerce ahbaplarına, dostlarına ve ahiret kardeşlerine senelerin taadat mevsimi sonbaharı göremeden elveda dediler, ayrıldılar. Rahman-ı Rahimimiz ebedî saadet saraylarına doğru gitmek üzere bizlerden ayrıldılar.
Şu ayrılık ve elveda şahitlerinin yüzü gerçi zahiren ve görünüşte karanlık ve zulümatlı görünsede aydınlıktır, nurludur. Nur-u Muhammedî’nin aydınlattığı bütün peygamberlerin, ashabın ve mübarek zatların nurlandırdığı o büyük iman, ubudiyet ve itaat yolunda nasıl zulmet, karanlık ve ümitsizlik olabilir ki?
Her iyiliğin ve güzelliğin arkasında aranan hayırhah ve sebepler kötülüğün veya çirkinliğin arka planında da aranmalı. Bize iyi görünmeyen, kötü olan, çirkin olan acaba hangi hakikatı, hangi dersi, hangi ibreti almamız, öğrenmemiz ve yapmamız için yaratılmıştır diye, düşünebilmeliyiz. İman, ubudiyet ve itaat kalesini hem içten, hem de dıştan fethedebilmeliyiz.
Hani sonbahar gelmiş de, ilkbahar, yaz gelmiş geçmiş gibi olmasın. İçinde biraz ders, biraz ibret ve biraz da muhabbet olsun…
Kur’ân’ın haber verdiği, Sünnet-i Resulullah ile hayat geçirilen, Rabbimizin bütün emirlerini hatırlamamız, tekrar öğrenmekle ve tekrar hakkını vererek yapılmalıdır. İmanımız, ubudiyetimiz ve itaatimiz bu minval üzere olmalıdır…
Kinin, hasedin, çekememezliğin, su-i zannın ve kötülüklerin iman, ubudiyet ve itaat çizgisinin dışında olduğunu, sonbaharın sararmış, kurumuş yaprakları kadar ehemmiyetinin olmadığını hiç aklımızdan çıkarmamalıyız.
Gelin bu defa sonbahara ve verdiği haberlere iman, ubudiyet ve itaat çizgisinden bakalım ve muhabbetin, sevmenin ve sevilmenin lillah için tadına varmaya çalışalım.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*