İmanımızı nasıl güçlendiririz?

“İman”, depolanabilen potansiyel bir enerji kaynağı gibidir. Barajımızın büyüklüğü, santralimizin sağlamlığı, modernliği, bakım ve onarımı çapında “güç-enerji” üretebildiğimiz gibi; imanımızın barajı kalb ve santralı akıl ile diğer duygularımızı çalıştırabildiğimiz oranda imanımızı yükseltebiliriz. Aslında bunun formülleri basittir:

* Hangi iş ve mesele olursa olsun, inanarak ona kilitlenin.

* İntisap sırrıyla ulvî, yüce, mukaddes hakikatlere mensubiyetinizi tescilleyin.

* Şiddetli arzu, istek, azim, sebat, sabır olmalı; ümitsizliğe yer vermemeli.

* Muvazene/denge, düzen (koca gemiyi evirip-çevirmek, koca yükleri kaldıraç intizamıyla kadırmak gibi)1 sırrı gibi unsurlar da bu formüle ilâve edilse; enerji/güç/kuvvet katlanacaktır. İman; fizik kanunların, metafiziğe uygulanmasıdır bir anlamda. Böylece “istinat noktası” ve “iman şuûru” nispetinde icraatlarla dünyaları yerinden oynatmak işten değildir.

* Kâinat kitabını okuyabiliriz. Atomdan galaksilere, tabiat kanunlarından unsurlara, canlılardan cansızlara kadar her şey imanımızı güçlendiren bir delildir.

* Sonsuz güce “rabt-ı kalb” edin, Onu daima yanınızda hissedin. Unutmayın, “kalbî-rûhî bağlantıyı” kurduğunuz oranda iman gücünüz yükselecektir.

* Tohum ile çekirdeğin istidadına (özüne) hayatının programı yazıldığı gibi; rûhumuza da imân istidadı yerleştirilmiş ve inkişâf ettirip geliştirmek hür irademize bırakılmıştır. Zekâ, feraset, anlayış (şuurluluk hâli) ve düşünce ufkumuzu yükseltip genişlettiğimiz gibi; kalb, vicdan ve sâir duygularımızın kapasitesini de geliştirebiliriz. Bu, tıpkı, bilgisayarımızın hardiskini, ram’ini, cpu’sunu yükseltmeye benzer.

* İmanı kuvvetlendirip derecesini yükseltmenin vasıtaları bilgi-ilim, tefekkür, gözlem, araştırma, mânevi antreman, tekrar ve ispattır.

* Bedenimizi rûhun, maddeyi mânânın emrine verdiğimiz; duygularımızı bir noktaya toplayabildiğimizde; dikkat, vecd, motivasyon, ihlâs, samimiyet enerjimizi artırabiliriz.

* İman mahalli kalb olduğuna göre; kalbî meselelere ağırlık vermeliyiz.

* Duygularımızın, maddî kalbin çalışmasında bile etkili olduğunu unutmayalım: Kalb motorunu hızlandırıp yavaşlatan sistem, genel sinir sistemine bağlı olarak çalışan otonom sinir sistemidir. Sempatik ve vagus sistem olarak iki ayrı tarzda faaliyet gösteren otonom sinir sistemi, “otomatik” olarak çalışmaktadır. Sempatik sistem heyecan, korku ve öfke gibi anormal hissî durumlarda kalb vuruşlarını arttırır. Buna mukabil keder ve depresyon gibi hallerde vagus sistemi harekete geçer ve kalb vuruşlarını yavaşlatır.2 Şu halde, devamlı pozitif davranışlar sergilemeliyiz.

İmân gücünü yükseltmenin formüllerinden birisi de, “toplama-birleştirme-tevhîd” metodudur. Şöyle ki: Güneş ışınlarını mercekle bir noktaya topladığımızda ısı derecesi yükselir kâğıt yanar, su ısınır. Rûhumuza takılan müsbet-menfî duygu, his ve lâtifelerimize dağılmış olan enerjimizi kalbimize odaklayıp imân enerjimizin derecesini yükseltmemiz de mümkün.

İmân; bilgi, ibâdet ve tefekkürle artar, kuvvet kazanır. Ehl-i Sünnet âlimleri, kalbî bir tasdikten ibâret bulunan imânı kuvvetlendirmede vasıta olan iyi amellerden önce (ilim ve tefekkürün) geldiğini kabul etmektedirler.3

Kâinatı inceleyen ilimler, Allah’ın varlığını, birliğini, sonsuz isim ve sıfatlarını bize ders veriyorlar. Varlık boyutunda çekim kanunu, elektromanyetik kanun ve kanun-u ihatâ-i ilm gibi muhtelif kanunlar vardır. İnsan, kâinatın küçük bir benzeri olduğu için, bunlar kendisinde de cârîdir. Ve o kanunların tecellilerini anladığı, onlara ittiba ettiği oranda güç ve kuvvet kazanır. İlmi bu kanunlara ne derece nüfûz ederse; gücü de o miktarda olur. Hayatı çeşitli ilim dallarıyla yoğrulmuş Prof. Albert Macomp Winsthis’i dinleyelim:

“Ben değişik bilim dallarında çalışma yapmış ve uzun yıllarını bu yola vermiş birisi olarak, bilim dünyasında Allah’a imanımı sarsacak hiçbir şeyle karşılaşmadığımı bütün samimiyetimle ifade ederim. Bilimsel çalışmalar benim Allah’a imanımı daha da kuvvetlendirdi. Ve eskisinden çok daha sağlam ve metin bir hâle getirdi. Şüphesiz ki bilim, insanın Allah’ın kudret ve azametini daha fazla görmesine yardım etmektedir. İnsanoğlu kendi etüd ve çalışma sahasında yeni bir şey keşfettikçe Allah’a karşı imanı da fazlalaşır… İlmimiz ne kadar artarsa, Allah’ın yarattığı mahlûkatı ne kadar iyi bilirsek, imânımız da o derece artacaktır.”4

Bilgi, kanaat ve düşünceleri tekrar ile pekiştirip sabitleştirdiğimiz gibi; dînin esasları, temel prensipleri, akîdeleri, yâni imân şartlarını da tekrar ile güçlendirip pekiştirebiliriz. Zaten rûhumuz buna göre programlanmış ve tekrarlara açıktır. İstidadlarımız (potansiyel olarak var olan yeteneklerimiz) tekrarlarla ortaya çıkar, kabiliyetlerimiz tekrarlarla gelişir.

Duyularla algılanıp, duygularla idrak edilen soyut/mücerred her imaj, her söz, her nesne, her olay, zihinde, hafızada mutlaka iz bırakır ve tekrarlandıkça belirginleşir, zihnimize-dimağımıza kazınır, meleke hâline gelir.

Dersler tekrarlanarak öğrenilir. İlkokula başlarken, harfleri tekrar tekrar yazarak, heceyelerek öğreniriz. Kur’ân, hadîs, şiîr, vecîze, fen ve sosyal ilimlerle ilgili formüller de tekrarlanarak ezberlenir. Buluş ve keşifler mükerrer deney, gözlem ve tecrübelerin mahsûlüdür. San’at (müzik, hat, resim, ebru, minyatür, tezhip); zenaat (meslekler, el becerileri) meşk, alıştırmalarla maharet hâline gelir. Eskiler bunu “aşk ve meşk” (şiddetli istek ve tekrar) şeklinde formûle etmişlerdir.

Tekrar, olumlu-olumsuz her şeyde geçerlidir. Terbiye ve eğitim sisteminde de “pozitif ve negatif tekrar”ın önemi büyüktür. Toplumların ortak değerleri olan “inanç ve âdetlerin” sökülüp atılamayacak şekilde yerleşmesinin ortak noktası, devamlı “hatırlanıp-tekrarlanması”ndan5 dolayı değil mi?

Dipnotlar:
1- Mesnevî-i Nûriye. s. 80.
2- Dr. Nevzat Emiroğlu, Kan ve Dolaşım, Yeni Asya Yay., İst., 1982, s. 59.
3- Prof. Dr. Ünver Günay, Din Sosyolojisi, İnsan Yay., İst., 1998, s. 220.
4- Yeni Asya / 09.08.2001.
5- Mektûbât, s. 256.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*