İncitmeyecek kadar uzak, üşümeyecek kadar da yakın olabilmek…

Varlık âleminin gülü, sümbülü ve en harika yaratığı olan insanoğlu çoğu zaman acayip haller sergileyip, şaşırtıcı durumlara dûçâr olabiliyor.

“En”lerin zirveleri de çukurları da maalesef insanoğluna ait bu dünya hayatında. Ya “âlâ-yı illiyyîn”de ya da “esfel-i safilîn”de. En zirve olan “âlâ-yı illiyyîn”e ulaşmak ve o mertebeyi yakalamak sadece ve sadece İlâhiliğe, semavîliğe tam mutabık hareket etmekle olabiliyor. “Esfel-i sâfilîn”e ise (Allah korusun) düşmek için bir enerji ve gayrete gerek yok. Tahrip ve tembelliğin arkadaşı olan nefis ve şeytana oyuncak olmak veya onlara uymak yetiyor. Hiçbir gayret ve enerji sarf etmeden bu olumsuz ve kötü hallere durup dururken maalesef düşülebiliyor.

Bir iş, hizmet, sonuç üretmek ise; zaman, zemin, enerji, vücut, tamir ve müsbet hareket gibi bir sürü hareketi gerektiriyor. Bunu elde etmek, sürdürmek ve devam ettirmek ise oldukça zor ve gayretli bir enerji ve mesai istiyor.

Dar mânâda camia içerisinde yaşadığımız olaylar, muhatap olduğumuz hadiseler, karşılaştığımız her türlü olumsuzluğu kendi hâline bırakamayız. Allah’a (cc) kul, Hz. Muhammed’e (asm) ümmet ve asrın tabibine talebe olmanın üzerimize yüklediği vecibeler ve sorumluluklar var.

Geniş manada ise İslâm âleminin ve bütün Müslümanların, bu zamanımızda çok ihtiyaç duydukları bir hâl var. Birbirlerini incitmemek. Kardeşlerin halleriyle hâllenmek. Dertleriyle dertlenmek. Netice ve sonuca gidecek yolları hak namına araştırıp çözüm üretmeye çalışmak. Bütün bunları yaparken de indî ve şahsî mütalâa ve kararlar yerine ortak akıl ve sünnet; dolayısıyla bir şeriat olan “meşveret”le hareket edip, “meşveret”in neticesine katlanmayı sindirmek ve bir hayat düsturu yapmak gerekiyor. Samimî ve hasbî olmak, İslâmın men ettiği şeylerden kesin kes uzak durmanın şuuru ve sorumluluğuna ulaşmak. Birlik, beraberlik, tesanüt, sadakat ve istikametli bir hayat tarzını ihtiyar edip yaşamaya çalışmak.

Bu konuya ışık tutacağını tahmin ettiğim hayvanlar âleminden vereceğimiz güzel ve ibretli bir misâl var. İnşaallah başta nefsim olmak üzere muhataplarına ders ve ibret olması temennisiyle arz ediyorum:

“Dondurucu kıştan bütün hayvanlar çok etkilenmiş, büyük kayıplar vermişler. Ama en çok kayıp veren kirpilermiş. Çünkü onların pek çok hayvan gibi kalın kürkleri yok, kendilerini sıcak tutması zor olan dikenleri var. Bu durumdan en az zararla kurtulmak için kirpiler meclisi toplanmış, çözüm aramaya başlamış. Tartışa tartışa, nihayet gece olunca bütün kirpilerin bir araya toplanmasına, birbirlerine yakın durarak geceyi geçirmelerine karar verilmiş. Böylece kirpiler birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanarak, aralarındaki hava devranını önleyerek donmaktan kurtulmuşlar.

“İlk geceki tecrübelerinde bunun işe yaradığını görmüşler. Ama bu arada başka bir problem çıkmış ortaya. Üşüyen kirpiler birbirlerine fazla yaklaştıklarından yaralanmalar olmuş. Çünkü dikenleri birbirlerine batmaya başlamış. Bundan korunmak için daha sonraki gece yaralanma korkusundan birbirlerinden uzak durmak zorunda kalmışlar. Ama bu sefer yine bir bakıma donmalar meydana gelmiş.

“Ne var ki, her gece bazan birbirlerinden uzaklaşarak, bazen de yakınlaşarak, deneme-yanılma yoluyla birbirlerinin vücut sıcaklığından yararlanacak kadar yakın, ancak birbirlerini incitmeyecek kadar uzak durmayı öğrenmişler. Böylece tecrübeyle bir çıkış yolu bulunmuş.

“Muhakkak ki bizlerin her birimizin de uzun dikenlerimiz var. Ama bunların hayata karşı filtrelerimiz olduğunu da unutmayalım. Elbette bunlar bazen faydalı, bazen de zararlı olabiliyorlar.

“Çoğu zaman, kimseleri yaklaştırmıyoruz yanımıza. Filtrelerimizden elemeden kimseleri sokmuyoruz özel dünyamıza. Ne var ki, sıcaklık ancak yakınlaşmakla mümkün. Birbirini incitmeyecek kadar uzak, hayatın soğuk zamanlarında üşümeyecek kadar da yakın olmayı öğrenmeliyiz.”

Hayvanlarda akıl yok. Onlar his ve duygularıyla yaşar ve hareket ederler. Bu bir temsil ve misâldir. Ama vereceği ders ve ibret önemlidir.

Akıl, kalp ve ruhun idaresinde olan insanın yani bizler, her türlü olumsuzluk ve zorluğa rağmen dikenleri, acıları, menfîlikleri, negatif halleri, sağduyuyla, mantıkla, muhakeme ile, doğru ve müspet hâl ve davranışlarla, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile bertaraf edip hakkından gelmesini bilmeliyiz.

Cenâb-ı Hak bu tür uzun ve sivri dikenlerden hepimizi uzak, sıcak, samimî ve hasbî hallerle yaşamayı hepimize idrak ve ihsan etsin inşaallah. (Âmin)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*