İnsaflı düşünme, sağlıklı muhakeme esasları

Tahkiksiz, taklit ile, İslâmiyetin sadece şekline takılıp kalanların, taklitten tahkike geçtikleri zaman şüphelerinin gittiği; bu durumda olan ve özellikle de yüzeysel felsefe ile çok fazla meşgul olanların “dinsiz” denilip itildiği ve onlara hücum edildiği zaman şüphe ve tereddütlerinin arttığı bir vakıadır. Kendi iç dünyalarında “İslâmiyet’ten hariçmiş” gibi bir duruma düşüp, bu şüpheyle “Yattı balık yan gider” düşüncesiyle ümitsizliğe girebileceklerini, hatta belki inat ederek İslâmiyetin zıddına hareketlere başlayabileceklerini, bizim yüzümüzden dalâlete düşebileceklerini düşünüp, gayret ve harekete geçmek gerekmez mi?*

Bunca tecrübeyle sabit olan: “Fena adama ‘iyisin, iyisin’ denilse iyileşmesi ve iyi adama ‘fenasın’ denildikçe fenalaşması çok olmuştur.” “Bazılarının altında büyük fenalıkları varsa da, hücum edilmemek gerekir. Çok fenalıklar iyilik perdesi altında kaldıkça ve perde yırtılmadıkça ve onu görmedikçe mahdut ve sınırlı kalır. Böyle fikir sahipleri de ar ve hayâ perdesi altında kendisinin ıslahına çalışır. Perde yırtılırsa, hayâ atılır. Hücum gösterilse, fenalık, fena bir şekilde gelişip genişler” hakikatlerini günlük hayatta ne kadar dikkate alabiliyoruz?**

Tarihin bize gösterdiği, “Müslüman neslinden gelen bir adamın akıl ve fikri İslâmiyetten uzaklaşsa bile, fıtratı ve vicdanının hiçbir vakit İslâmiyetten vazgeçemeyeceğini; en serseri ve sefih birisi bile—özellikle de siyasetten haberdar olanların—ana dayanağımız olan İslâmiyete bütün varlığıyla taraftar oldukları” gerçeğini tatbik etmede ne kadar gayretliyiz?*

“Eğer biz doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu ve istikameti gösterebilirsek, bundan sonra; dine yabancı olarak gördüklerimizden gruplar hâlinde İslâmiyete dahil olacakları” görüşüne karşı, dünya ülkelerindeki “potansiyel mü’minleri” de hedefleyen ileriye dönük bir gayret ve plânımız var mı?*

Gerçeklerin ancak “kalb kulağıyla dinleyip, akıl gözüyle dinleyip bakmak” süzgecinde olgunlaşabileceğinin idrakinde miyiz?

“Hakikî milliyetimizin bir vücut; ruhunun İslâmiyet, aklının da Kur’ân ve iman“ olduğu gerçeğini “ırkçılık ve menfî milliyeti” öne çıkaranların kol gezdiği bir zamanda doğruyu anlatmak, izah etmek başta olmak üzere vatan sathında ve İslâm âleminde nasıl icra edeceğimiz konusunda bir proje ortaya koyup, yapabildik mi?*

“Gayret ve hamiyetli olanlara teşekkür edebilmeyi, tembeller varsa onlardan şikâyet etmeyi, mütehayyirler ve tereddütte olanları irşad etmeyi, bazı ölmüşlerin miraslarını muhafaza ederek, yeni çıkmaların almasını önleme” tavsiyesi ve hakikatini birbirimize bildirme ve camia içinde güzel tatbikatını yayma ve meleke hâline getirme teşebbüsümüz var mıdır?*

“Herbir zamanın bir hükmü olduğunu, bu zamanın ise, bazı ihtiyarlanmış âdetlerinin yok edilip, kaldırılmasına hükmettiğini; zararlarının faydalarından fazla olması onların kaldırılmasına fetva verdirdiği” tesbitine göre yanlış gelenek ve ülfetimizi sonlandırma gayretimiz ne durumdadır?*

Sıdk ve doğruluk kavramlarının, İslâmiyet’in özü ve temeli, yüksek ahlâkının esası, toplum hayatının esası olan bu kudsî değeri içimizde hayatlandırıp yaşatmak ve ancak onunla mânevî hastalıklarımızı tedavi edebileceğimizi bihakkın tatbikatlarıyla göstermemiz gerek. Doğruluk, İslâmiyetin toplum hayatında hayat düğümüdür. Gösteriş, riyakârlık, dalkavukluk, yapmacıklık, alçakça bir yalancılıktır. Nifak ve münafıklık, zararlı bir yalancılıktır. Yalancılık ise, Sâni-i Zülcelâl’in kudretine iftira etmektir.*

Asr-ı Saadet’teki büyük değişim, doğruluk ile yalan arasındaki müthiş mesafedir. İman ile küfür kadar birbirinden uzak olmasıdır. Bugün ise, siyaset eliyle neredeyse meşrû hale getirilmiştir. Maalesef fenalık ve yalancılık bir derece meydan almıştır. Kurtuluş reçetesi yalnız sıdkla, doğrulukla olur. Sağlam kulp sıdktır. Yani, en sağlam ve onunla bağlanacak zincir, doğruluktur.*

Küfür ve kullandığı vasıtalar bütün çeşitleriyle, yalancılıktır. Bundan dolayı yalan ve doğruluğun ortasında hadsiz bir mesafe vardır. Hâlbuki gaddar siyaset ve zâlim propaganda birbirine karıştırmış, insanlığın kimyasını bozarak gelişmesini de durdurmuştur.*

Büyük musîbet ve şerlerin en baş belâlılarından olan yalandan uzak, her hayrın başı olan doğrulukta ve sıdkta son nefesimize kadar devam etmek dilek ve temennisiyle…

Dipnot: * Münâzarât kitabından bazı prensipler.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*