İnsan ebed için yaratılmıştır

Asr vaktinde ki, o vakit hem güz mevsim-i hazinânesini ve ihtiyarlık hâlet-i mahzunânesini ve âhirzaman mevsim-i elîmânesini andırır ve hatırlattırır; hem yevmî işlerin neticelenmesi zamanı, hem o günde mazhar olduğu sıhhat ve selâmet ve hayırlı hizmet gibi niam-ı İlâhiyenin bir yekûn-u azîm teşkil ettiği zamanı, hem o koca güneşin ufûle meyletmesi işaretiyle insan bir misafir memur ve her şey geçici, bîkarar olduğunu ilân etmek zamanıdır.

Şimdi, ebediyeti isteyen ve ebed için halk olunan ve ihsana karşı perestiş eden ve firaktan müteellim olan ruh-u insan, kalkıp, abdest alıp, şu asr vaktinde ikindi namazını kılmak için Kadim-i Bâkî ve Kayyum-u Sermedî’nin dergâh-ı samedâniyesine arz-ı münacat ederek; zevalsiz ve nihayetsiz rahmetinin iltifatına iltica edip, hesapsız nimetlerine karşı şükür ve hamd ederek; izzet-i rububiyetine karşı zelilâne rükûa gidip, sermediyet-i ulûhiyetine karşı mahviyetkârâne secde ederek; hakikî bir teselli-i kalp, bir rahat-ı ruh bulup, huzur-u kibriyasında kemerbeste-i ubudiyet olmak demek olan asr namazını kılmak ne kadar ulvî bir vazife, ne kadar münasip bir hizmet, ne kadar yerinde bir borc-u fıtrat eda etmek; belki gayet hoş bir saadet elde etmek olduğunu, insan olan anlar.

Sözler, Dokuzuncu Söz, s. 60

LÛ­GAT­ÇE:
asr: İkindi.
ebed: Sonsuzluk.
firak: Ayrılık.
hâlet-i mahzunâne: Kederli hâl.
halk olunmak: Yaratılmak.
kemerbeste-i ubudiyet: Kulluk için el bağlama.
mevsim-i hazinâne: Hüzün verir şekilde olan mevsim.
müteellim: Elemli, acı duyan.
niam-ı İlâhiye: Allah’ın nimetleri.
perestiş etmek: Tapmak, tapar derecede sevmek.
sermediyet-i ulûhiyet: İlahlığın sonsuzluğu.
ufûl: Batma, gözden kaybolma.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*