İnsanî değerler etrafındaki global çatışmadan haberimiz var mı?

Mütemadiyen dünyamızın bir köye dönüştüğünü söyler dururuz da; sosyal, siyasal ve kültürel mücadele ve ittifakları hâlâ klâsik anlamda, yalnızca millî devletlere hapis ederiz?

Elektronik haberleşme ve ulaşımdaki mu’cizenin, düşüncelerimizi baştan sona yeniden tanzim etmemize mecbur ettiğini de unuturuz. Mademki cebimizdeki telefonlarla, dünyanın en uzak ve gizli sırlarına ulaşıla biliniyor. Evlerimizdeki sohbet ortamlarımızı resimlerimizle birlikte, hem Bill Gates’in, Zuckerberg’in ve Amazon’un makinaları arşivliyor, dünya hâkimiyeti peşinde koşanlara ücret karşılığı servis ediyor ve hem de mahrem tuttuğumuz bilgilerimiz önce oralarda arşivleniyorsa; evet hayatımızı yeniden manalandıracak bir değişikliğe gitmek zorundayız.

Bundan kırk-elli sene önce, şu teknolojinin geleceğine göre “globalleşmeyi” fukara, geri kalmış ve istibdat ile pençeleşen insanlığın aleyhinde kullananlara karşı, mazlumların globalleşme atağını başlatarak, insanlığın özlediği demokratik, barış ve refah ortamlarını hazırlayabiliriz.

Bu cümleleri mübalâğa veya maksadını aşan sözler olarak anlayanlara şunu sormak isteriz: Mevcut sosyal medyayı kullanıyor ve elektronik medyanın ulaştığı son noktalardan haberdar iseniz, zamanın çocuğu olarak üzerinize düşeni yapmak zorundasınız. Eğer çocuklar gibi, bu makinalarla ulaştırılan magazin bilgiler, zararlı telkinler, dedikodular ve bizi alâkadar etmeyecek ucube şeylerle saatlerimiz geçiyorsa, oturup çocukluğumuzun üzerimize boca ettiği bu felâketlere yalnızca üzülmeliyiz.

Yazımızın başlığında belirttiğimiz savaşın alanı, yatak odamızdan başlayarak dünyanın bize uzak köşeleri; New York, Londra, Paris, Frankfurt ve Pekin’e kadar genişleyerek devam ediyor. İnsanlığın “merak” zaafından istifade ile deccaliyet firmalarının “elektronik haberleşme ve ulaşım” kazandıkları büyük kazançlarla dünyanın en zenginleri arasına girdikleri bir vakıa. Bu zümrenin insanlığın değerlerini tahrip etmek üzere, yüzlerce milyar doları kasalarından çıkardıklarına dair haberleri okumayanımız pek azdır. Önemli olan, bütünün ilgili parçalarını bir araya toplayarak “dehşetli resmi” görmek olmalı. Bu ise okuyarak ve düşünerek gerçekleşir. Sosyal medyayı taakip edenlerde bu hususta bir gabavet oluşur ki, çok önemli noktaları göremezler.

Türkiye başta olmak üzere milyonlarca özel okullarda, itina ile yetişen elemanların bu global dev firmalarda yüksek ücretlerle nasıl istihdam edildiğini hepimiz biliyoruz. Uluslar arası önemli kuruluşların başına getirilmiş Harvard, Stanfort, Londra Ekonomi, Şikago, Oxford ve New York gibi dünyanın en donanımlı üniversitelerinde yetiştirilen fukara ve beyazlara karşı ezilmişlik psikolojisi ile yetişen çocukların (DSÖ Habeşli gibi) çok yüksek performanslarla çalışmalarını da takip ediyoruz. Daha önce de değinmiştik. Demok- ratik maksatlarla kurulmuş milletlerarası teşkilâtların beyin hücrelerine, kasalarına ve santrallerine girmiş bu azınlığın karşısında büyük devletlerin, ABD ve AB gibi ittifakların ve hatta İslâm coğrafyasının zaman zaman acze düştüklerini de müşahede ediyoruz. Bu mücadelenin yalnızca para ve teknoloji ile kazanılmayacağını, kanaatimizce anladıklarından olacak ki, dünde İslâm’a ve İslâm ülkelerine burun kıvıranlar, tavırlarını değiştirmiş görünüyorlar. Çekirdeğinde “inkâr-ı uluhiyet” ve dinsizlik ile beraber; sefahat, ahlâksızlık ve ifsad gibi zehirler taşıyan bu global dinsizlik-ahlâksızlık ittifakını, önce fikren mağlûp etmenin şart olduğunu, Batı’nın ileri gelen düşünce ve siyaset adamları anlamaya başladılar.

Bu hususu, otuz sene önce troçkistlerin oyununa gelen bazı Amerikalı Cumhuriyetçilerde müşahede ettiğimiz gibi, Almanya’daki politikacılardan da duymaya başladık. On sene önce, İslâmiyet’in Avrupa’nın bir parçası olduğu ifadesinden dolayı cumhurbaşkanlığından adeta kovulan Christian Wolf’un meşhur cümlesinin burada artık bir prensip haline gelmesi, çoğu kez dikkatlerden kaçıyor. Ve Türkiye’mizi idare edenlerin dehşetli politik hatalarına rağmen; hem Almanya’nın ve hem de AB komiserinin gizlenmeyen müsbet davranışlarına; bir kısım Amerikalıların da arkamızda istinad olarak durmaları, söz konusu çevrelerdeki eski kanaatlerin değişmekte olduğunu gösteriyor, zannındayız.

Bu ayrışmanın, yani insanî değerleri, tahrip edenlerle bu değerleri korumaya çalışanların savaşı, iki ay sonra gerçekleşecek Amerika seçimlerine de yansımış. Başkan adayı Biden’in çevresine siperlenmiş meşhur İttifak’ın aile başta olmak üzere dünyamızın müsbet değerlerine yaptıkları sistematik global taarruzu ekranlarımızla yatak odalarımıza kadar boca edenler, artık tedbire de gerek görmüyorlar. Gizlenmeden ve korkusuzca savaşıyorlar. Bazı masum resim ve figürlerin arkasına gizledikleri korkunç projelerinin hangi sermayece finanse edildiği de ortaya çıkmış görünüyor. Yani anlayacağımız, kıyamet yaklaştıkça global savaş kızışıyor ve saflar da netleşiyor. Kadın hürriyetleri perdesi arkasından insanlığın en kutsal sosyal yapısı aileye hücum edenler, önce nikâhı kaldırdılar, sonra kürtaj kanununu serbest bıraktılar, ardından aynı cinsiyetten evlilikler meselesini gündeme getirdiler ve bu gün ise “cinsellik fitnesiyle” bireyi yok etme peşinde koşturuyorlar.

Gençlere yönelik büyük taarruzları da bu günlerde ses getiriyor. Cehalet girdabına teknolojiyi kullanarak soktukları gençliğe tarihi tekerrür ettiriyorlar. Yani dinsizlik ve sefahati “hürriyet paketiyle” süsleyerek bütün dünyaya sunmaya çoktan başladılar. Kemalizm ile ittifak kurarak iktidar olan AKP’nin ”dindar nesil yetiştirme projeleri de” boş çıktı. Siyasal İslâm orjinli seçmen başta olmak üzere siyaset ile dine hizmete inandırılmış milyonlarca anne-babanın gözlenen panikleri, bu derdin dermanını bilenlerin uykularını kaçırmalı değil mi?

Cenab-ı Hakk’ın her derdin dermanını yaratmıştır. Çocuklarımızı ve gençliğimizi tehdit eden bu kızıl alevlerin nasıl söndürüleceğini de Kur’ân ve hadiste bildirilmiştir. Zira bu global taarruzun 1920’li yıllarda ki lokal halini, bu millet Risale-i Nur ile mağlûp etmişti. Kemalizm-Komünizm ittifakının kurdukları sistemler, okullar ve hazırladıkları kitaplar, hürriyet güneşiyle birlikte berhava olup kısmen gittiler. Dünkü zaferin bütün araç-gereçleri elimizde bulunduğuna göre ve bu millet de bin seneden beri Kur’ân’ın bayraktarlığını yapmış bir ecdadın evlâdı olduğuna göre ve mevcut teknolojiyi kullanarak global dinsizlik taarruzu için cepheye gidecek milyonlarca gencimiz de bulunduğuna göre…

Düşmanın kıt’alar genişliğinde, son teknoloji ile ve belli cereyanların dev sermayeleriyle bize hücumu; şevk ve gayretimizi arttırmalı, bize asla korku ve ümitsizlik vermemelidir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*