İnsanın asliyeti ve gayesi

İnsan Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellisini gösteren bir ayinesidir.

Bizim bu ayinedarlık vazifesini Risale-i Nurlar’ı okuyarak anlamalı, kâinat kitabındaki diğer varlıklarda görmeye çalışmalı ve yaratılış gayemizi bilerek insanlık onuruna uygun yaşamalıyız.

Allah, insanı diğer varlıklardan mümtaz halife-i arz olarak yaratmış, kâinatta tasarruf yetkisi vermiştir. Bütün varlıkları onun hizmetine sunmuştur. Bütün varlıkları hizmetimize veren yüce Rabbimize sonsuz hamd etmeli ve bunun gereği olan namazımızı kılmalıyız.

Kâinatta bizim istifademize sunulan bu kadar çok nimetler elbette biz insanlardan şükür ister. Kur’ân-ı Kerîm’de “Şükrederseniz arttırırım” (İbrahim Sûresi 14: 7) buyurarak nimetlerin değerini bilip yerli yerinde kullandığımız ve namaz kılarak gerçekten şükrettiğimiz zaman ahirette ve Cennetteki ebedî nimetleri vereceğini de bize vaat etmiştir. Bizler de bu saadeti kazanmaya çalışmalıyız.

İnsan her bakımdan diğer varlıklardan üstün yaratılmış, dünyaya sığmayan son derece gelişmiş kabiliyetler, duygular ve üstün özelliklerle donatılmıştır. Arzuları ebede uzanmış, ihtiyaçları kâinatın her tarafına dağılmıştır. Bu haliyle bütün kâinatla alâkalıdır. Bununla beraber aciz, zayıf ve fakir olarak yaratılmıştır ki Allah’a ihtiyacını anlasın, duâ ve ibadetle O’nun sonsuz güç ve kudretine sığınsın, O’ndan yardım istesin. Yine insanı aciz yaratmştır ki içtimaî ve sosyal hayatta birbirlerinin ihtiyacına yardım ederek birlik ve beraberliği sağlasın, aile ve toplum hayatı meydana gelsin. Sosyal hadiselere karşı ortak akılla hareket ederek çözümler üretsin. Bu sebeple ortak aklın ürünü olan meşveretle oluşan şahs-ı manevinin gücü ferdî ve bireysel akıldan daha üstün ve daha isabetlidir. O halde “şahs-ı manevî”den meydana gelen görüşler ve kararlara tereddütsüz teslim olmak gerekir. Böylece cemaatin gücünden istifade etsin.

Yeni Asya gazetesinin ve cemaatinin dik duruşu, aldanmaması, isabetle karar vermesi ve topluma yol göstermesi meşveretten tezahür eden şahs-ı manevinin gücündendir. Bu da bu cemaatin aczini ve fakrını bilerek yüce Allah’ın sonsuz gücüne ve kuvvetine ve rızası dairesindeki hizmetine devam etmesinden kaynaklanmaktadır.

Yine insan bir çekirdeğe benzer. Nasıl ki çekirdek toprak altında kendisine faydalı olan gıdaları alarak gelişip meyveli mükemmel bir ağaç olup faydalı hale geliyorsa insan da iman ve İslâmiyetle kâmil bir insan ve insanlara faydalı bir Müslüman olur. Kendisine zarar veren nefis ve şeytanın hile ve tuzaklarından kurtulur dünyada imtihanı kazanarak Cennetin nimetlerine lâyık hale gelir.

Kâinatın ezelî ve ebedî malik-i hakikisi olan Allah insanlara “Emanet-i kübra” olarak ruh ve akıl cevheri ile anlayıp amel etmesi için Kur’ân-ı Kerîm’i vermiştir. İnsan aklı ile Kur’ân’ı anlayıp ruhunu güzel ahlâk ile ibadet ve duâ ile kemale erdirmeli dünya ve ahiret saadetini kazanmalıdır.

Ahirzamanın dehşetli vaktinde insanın Rabbini tanıması, vazifesini yapması ve Allah rızasına uygun dinine hizmet etmesi ancak Risale-i Nurlar’ı okuyup anlamasına ve Bediüzzaman’ın Lâhikalardaki hizmet prensiplerine uygun çalışmasına bağlıdır. Bize istikametli bir hizmet metodunu kazandıran Zübeyir Gündüzalp Ağabeyimize, o istikamette yayın yapan Yeni Asya gazetesine ne kadar teşekkür etsek azdır. Allah bizleri o nuranî ve istikametli yoldan ayırmasın. Amin…

Selahattin Konyalıoğlu

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*