İnsanlığın hali: İşte Somali!

Image
Aç olan insanın halini ancak aç olan bilir.
Sadece bu açıdan bakıldığı zaman bile Ramazan ayındaki farz orucun sayısız hikmetlerinden biri bedaheten anlışılır.
Ki Somali’nin açlığı da ancak Ramazan ayında anlaşıldı..
Halbukî yoksulluğun, kıtlığın, açlığın, kuraklığın ve susuzluğun dünyanın bir çok yerine “kor” gibi düşmesi hiç de yeni değildir. Afrika’yı ve bilhassa Somali’yi kasıp kavuran açlık ve susuzluk Ramazan’dan önce de mevcuttu.

 

Ama olsun. Bu acı hakikat varsın Ramazan’da anlaşılmış olsun. Hakikaten “insan” olanların nazarı, bu insanlık dramına varsın Ramazan’da odaklanmış olsun. Hem böylece, Rahmanürrahim olan Zülcelâl Hazretlerinin insanlığa büyük armağanı olan Ramazan’ın nelere kadir olduğu bir kere daha anlaşılmış olsun.

***

“İslâmiyet güneş gibidir” diyor Bediüzzaman.
Işık saçan, dünyamızı aydınlatan güneş, aynı zamanda yakıcıdır, yandırıcıdır. Öyleyse İslâmiyetin de yakıcı ve yandırıcı bir bir özelliği olmalıdır. Allah’ın rızasına, saadet-i ebedîyeye talip olan ve cehennem azabından azade kılınan hakikî bir Müslüman; bu zamanda, bu dünyada mânen yanmaya da razı olmuş demektir.
Somali Müslümanları ve mazlum insanları; ebedî yanmaktan kurtuluşa kavuşurcasına, fani dünyanın imtihan kazanında yanıyor! Vicdan ve iman sahibi herkesi de yandırıyor! Bu imtihanın asıl yakıcı tarafı da bu olsa gerektir! Zira onlar bu halde iken bolluk içinde yüzenlerin, keyiflerince yaşayanların da bir imtihanı var. Hem de kaybetme riski büyük olan bir imtihan!,,
Zira Allah’ın sonsuz adalet ve hikmetine güvenip, ebedî saadet müjdesiyle ve cehennemden kurtulmak ümidiyle avunmak ve teselli bulmak; böyle kuraklık ve kıtlık kazanlarında yananların hakkıdır..
Kuraklıktan ve kıtlıktan azade, tokluk ve bolluk içinde yüzenlere ise, sadece o mahrum ve mazlûm insanların imdadına koşmak düşer..
Hem de küçük, münferit, sivil, geçici ve Ramazan ayına mahsus yardımlarla değil!
Devletler ve hükûmetler marifetiyle kalıcı, diplomatik, ekonomik ve siyasî yardımlar gerek.. Arazilerini verimlendirecek ve sulandıracak çalışmalarla, fabrika ve iş imkânlarıyla desteklemek gerek..

***

Ramazan’ın da yakıcı ve temizleyici özelliği vardır. Arapça olan bu kelimenin içinde yakıcılık ve temizleyicilik anlamları da barınır.
Evet, Ramazan temizliyor. Günahları yakarak, yandırarak, kül ederek temizliyor. Gafleti yandırıyor, kalbi uyandırıyor..
Uyanık kalbiyle ve açık duygularıyla iftar sofrasına oturan bir mü’min, Somali’yi düşünüyor!. Bir de açık ekrandan onların halini seyrediyor. Rahman ve Rahîm olan Allah’ın, onlar üzerindeki merhametinin izini, özünü ve yüzünü görmeğe çalışıyor..
Yediklerini ve içtiklerini onlarla paylaşamamanın ıstırabını çekerken, onlara ulaşır ümidiyle bir iftarlık SMS çekiyor..
“Ey bizi nimetleriyle perverde eden Sultanımız! Bize gösterdiğin nümunelerin ve gölgelerin asıllarını ve menbalarını göster!”
Cennet nimetlerinin nümunelerini ve gölgelerini bulmuşuz ki, asıllarına ve menbalarına talip oluyoruz. Somali’de ise nümûnelerinden ve gölgelerinden bile mahrum olanlar var!
Onları, asıllarına ve menbalarına kavuşturacak olan Rabb-ı Zülcelâl, belli ki nümunelerine ve gölgelerine kavuşturma görevini kullarına bırakıyor..
Ve imtihan çetin! Ve Ramazan yakıyor!

***

“Tok açın halinden anlamaz” derler, doğrudur. Ama bu doğruluk madde ve mide planındadır..
Allah korusun, bir de mânen ve imanen aç olmak vardır ki, böyle açların halinden ancak mânen tok olanlar anlar. Buradaki “tokluk” ifadesi de mecazî ve nispîdir, sadece bir hakikatı tarif içindir. Yoksa mânen ve imanen yükselişin doyulmazlığı vardır. Manevî bünye ve manevî duygular mânen gıdalandıkça, ihtiyaç artar ve iştah açılır. Bu hususta asıl tehlikeli olan da mânen açlık hissetmemektir, iştahsızlıktır.
“Zaman gösterdi ki Cennet ucuz değil, Cehennem de lüzumsuz değil” diyen Said Nursî Hazretleri, hiç şüphesiz bu hakikatı bizzat görmüş ve yaşamıştır.
Ki: “Karşımda büyük bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor” feryâdıyla insanlığın kulaklarını çınlatmış, yüreklerini hoplatmıştır. İmanını ve evladını bu yangından kurtarma uğruna cehenneme girmeye bile razı olmuştur. Zülcelâl Hazretleri, böyle bir kulunu cehenneme atmaktan elbetteki münezzehtir. Ama imanı kaybetmek, Allah’tan uzaklaşmak öyle dehşetli bir hâdisedir ki, ona nispeten cehennem bile serin kalır.
Bazen verirken mahrum bırakan, bazen de mahrum bırakırken veren Rabbimiz ne büyüktür!

Image

Benzer konuda makaleler:

2 Yorum

  1. Değerli kardeşim Mikail Beyi tebrik eder,
    yazılarını ve yıllarca unutamadığımız şiirlerini
    okumak isteriz
    Görüşmek dileklerimle sevgiler sunarım
    Nazif

  2. Abi Allah kaleminize kuvvet versin.Ahmed Said sizi resminizden tanıdı baba ben Mikail amcamı cok seviyorum diyor ama eklıyor bana dua etsin diyor

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*