İnsanlık uyandı

Dünya barışını temin etmek için çalıştıklarını söyleyen ülkeler ve uluslar arası kuruluşlar bunu ‘sözde’ değil de ‘özde’ yapmış olsalar acaba dünyada savaş, kriz, kavga ve gürültü olur muydu? Elbette ki olmazdı, çünkü dünyanın kınadığı savaşları da yine bu güçlü ülkeler ve kuruluşlar teşvik ediyor.

Basit bir akıl yürütme yapalım: Neredeyse bütün devletlerin üye olduğu Birleşmiş Milletler (BM) teşkilâtı, kuruluşuna uygun olarak gerçekten ‘barış’ için çalışsa BM’ye rağmen herhangi bir ülke bir başka ülkeye savaş başlatabilir mi? Başlatamaz, çünkü BM’ye üye olan ve gerçekten barış istediğini ilân eden diğer ülkeler savaş başlatmak isteyen ülkeyi tecrid eder, kınar ve ona geri adım attırır.

Bunun için ‘büyük ülke’ dediğimiz ülkelere daha fazla görev düşüyor. Tabiî ki bugün itibarıyla BM’nin yapısında bir sakatlık var. Beş tabiî üyenin itiraz ettiği herhangi bir işi yapmak mümkün değil. Böyle olunca da ‘insanlığın’ ve üye ülkelerin değil, şahsî menfaatlerini düşünen 5 ‘büyük ülke’nin (ABD, Rusya, Çin Halk Cumhuriyeti, İngiltere ve Fransa) dediği olmuş oluyor.

BM’nin 5 tabiî üye tarafından adeta ‘kontrol’ altına alınmış olması sıkıntıyı arttırıyor. Oysa BM’nin kuruluş felsefesinde bütün ülkelere âdil davranmak ve barışı temin etmek niyeti var. Ne yazık ki bu mümkün olmuyor. BM’nin kuruluş felsefesine uygun olarak çalışabildiğini düşünün. Böyle bir durumda İsrail, Filistin’i, Gazze’yi işgal edebilir miydi? Etse bile bu işgal uzun süre devam edebilir miydi?

BM eliyle devam eden bu yanlışın uzun süre devam etmesi mümkün görünmüyor. Çünkü artık insanlık uyandı ve uyanıyor. Dolayısı ile BM’deki bu sistem sorgulanıyor. Bu sorgulama daha yüksek sesle dile getirildiğinde insanlık dünya üzerindeki krizleri daha âdil bir yolla çözmeyi gündemine alacak.

İsrail’in Gazze’ye yardım götüren gemilere baskın düzenlemesi, insanlığın uyanışını da tetiklemiş oldu. Dünya bir köy hâline geldiği için hiç kimse bu köyde ‘korsan’ istemiyor. Yanlış adımlarından vazgeçmediği sürece İsrail’in bu köyde sözünü dinletmesi mümkün değil. Çok kullanılan bir sloganı, biraz değiştirerek bu hadise için de kullanabiliriz: İnsanlık onuru, İsrail’in zulmünü yenecek!

Artık hiç kimse, hiçbir devlet “Ben istediğimi yaparım” diyemez. Böyle demek belki geçmiş asırlarda mümkündü, ama artık çok geç. Uyanan insanlık, dünya üzerindeki zulümlere son vermek için el ele vermiş durumda. İsrail’in korsanlığının hemen her ülkede en yüksek perdeden kınanması başka ne ile izah edilebilir?

Benzer bir itirazı 11 Eylül 2001’deki terör saldırılarından sonra görmüştük. Bütün dünya terörü lânetlemiş ve uyandığını ilân etmişti. Şimdi de benzer bir süreç yaşanıyor. Ne İsrail ne de onun en büyük destekçisi olarak görülen Amerika; dünyaya ve dolayısıyla insanlığa karşı bir adım atamaz. ABD için bu duruma alışmak belki biraz zaman alacak, ama yapacakları başka birşey yok.

İnsanlığın ilk hedefi Gazze’deki işgali, ambargoyu ve kuşatmayı sona erdirmek olmalıdır. Bunun bir yolu da, daha kalabalık gemilerle Gazze’ye insanî yardım taşımakla mümkün. On değil, onbin gemi ile Gazze’ye hareket edildiğini hayal edin. İnsanlığın bu seferine karşı hangi İsrail, ya da hangi destekçisi karşı koyabilir?

Elbette sadece Gazze değil, benzer problemlerin yaşandığı her noktaya insanlığın sel olup akmasıyla dünya barışı temin edilebilir.

Uyanan insanlık, daha da uyanacak ve İnşâallah ‘küresel zulüm merkezleri’ iflâs edecek. Bunun için duâ edelim…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*