İpin ucu başka yerlerde olunca…

İpin ucu başkalarının elinde ise, artık inisiyatifiniz elden çıkmış demektir. Rotanızı, gideceğiniz istikameti siz kendiniz tayin edemiyorsanız, iradeniz artık yok sayılır. Hür iradenizle karar alamayıp ve aldığınız kararları uygulamada önünüze bin türlü engel, set çıkarılıyorsa ve bu manileri aşmaya gücünüz yetmiyorsa; bu durum dolaylı da olsa bağımsız olmadığınız anlamına gelir.
Bediüzzaman “Avrupa üflüyor, biz burada oynuyoruz” diyor. Biz herhalde buna “Amerika üflüyor, biz burada oynuyoruz” da diyebiliriz. İsimler değişmekle mânâlar değişmediğine göre, Bediüzzaman’ın işaret ettiği bu doğru tespite—yerine ve zamanına göre—daha başka ülkeleri eklemekte bir sakınca olmaz zannedersem.

Yine bu meyanda Bediüzzaman’ın; “Biz müteharrik-i bizzat değiliz (kendi irademizle hareket etmiyoruz); bilvasıta mütharrikiz (başkalarının isteğiyle hareket ediyoruz)” tespiti de yukarıdaki mânâları tamamlayan, câlib-i dikkat bir tespit ve teşhistir.

Bediüzzaman’ın bu dikkate değer, bu enteresan teşhislerini tekrarla okuyup, tefekkür etmekte yarar var. Bu önemli tespitlerden, bilhassa ülkemizin idaresini elinde bulunduran makam-mevki sahiplerinin, siyasilerin haberi var mı bilemiyorum. Bediüzzaman’ın burada öncelikli muhatapları, ülke idaresini elinde bulunduran her kademedeki yöneticiler, bilhassa da siyasîlerdir. Bununla beraber, her kesimden insanın Bediüzzaman’ın bu enteresan tespitine kulak vermesinde fayda var. Çünkü her insan, bilse ki ‘ülkemizin sevk-ü idaresinde tam bağımsız değiliz, hür irademizle hareket edemiyoruz; bazan dış güçlerin iradeleri ve müdahaleleri daha etkili olabiliyor…’, o zaman yaşanan olayları daha doğru, daha gerçekçi okuyabilir, dolayısıyla çok fazla beklentilere girmez, beklenmedik sürprizlerle karşılaşınca da hayal kırıklığına girmez.

Bu noktada Bediüzzaman’ın Lemaat’taki; “Siyasette lâfız mânanın zıddıdır” tespiti de bizim için kayda değer bir teşhis olsa gerek. Ayrıca İslâm âlemindeki tedennî ve dağınıklığın sebeplerinden birisi olarak “sıdkın hayat-ı içtimâiye-i siyasiyede ölmesi” tespitini de göz önünde bulundurduğumuzda, siyaset alanındaki riskli ve vahim durumu daha iyi anlayabiliyoruz.

Bediüzzaman’ın bu tespitlerinden, bu mesajlarından haberdar olan Nur talebeleri oldukça avantajlı sayılırlar. Bu dikkate değer tespitleri göz önünde bulunduranlar, bu noktada ayaklarını sağlam basarlar, siyaset alanının kaygan ve tehlikeli bir zemin olduğunu bilirler, bu nedenle aktif siyasetten uzak dururlar, bilhassa siyasilerden sudur eden her sözün kalbe girmesine yol vermezler, Nurlardaki ölçülere vurmadan kabul etmezler.

Bir asır önceden Bediüzzaman’ın tespit ederek dile getirdiği bu dikkate değer tespitlerin günümüzde de geçerliliğini koruyarak devam ettiğini görüyoruz. Siyasilerin istemeyerek de olsa bir çok konuda çelişkili duruş ve icraatlarda bulunması, onların kendi hür iradeleriyle hareket etmediklerini, bu gibi zikzaklı tasarruflarda başka irade ve inisiyatiflerin devreye girdiğini akla getiriyor.

Yıllardır müttefiklerimize açık tutulan İncirlik üssü, hâlen hangi gerekçelerle kurulduğu bir muammâ olan Malatya’daki füze kalkanı, heronların mahiyeti, yakın zamana kadar komşularımızla sıfır problem çerçevesindeki yaklaşımların birden bire gerginleşmesi, müttefiklerimizle işbirliği anlaşmaları adına Afganistan’da, Libya’da ve benzeri ülkelerde askerî güç bulundurulması gibi icraatlar Bediüzzaman’ın yıllar önceden “Avrupa üflüyor, biz burada oynuyoruz”, “Biz müteharrik-i bizzat değiliz, bilvasıta müteharrikiz” hakikatini doğruluyor.

Yine bu meyanda iki de bir yapılan askerî darbeler olmak üzere, çekilen balans ayarları, bir türlü halledemediğimiz ‘Kürt sorunu’ ve PKK muammâsı; Ergenekon yapılanması, Hrant Dink davası ve Uludere faciası… Bu ve benzeri olgular da, ipin ucunun başka yerlerde olduğunu, bizdeki yetkili makamların inisiyatiflerini kullanmakta başarılı olamadıklarını gösteriyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*