İşaratü’l-İ’caz’ın basımı ve bandrol yasağı

Geçenlerde Fatih’teki Diyanet Yayınevi’ne, İşaratü’l-İ’cazı sormak için gittim. Kitabın satışa sunulup sunulmadığını sordum. Oradaki görevli “Kitaptan belli bir miktar basıldı ve kurum içindeki dairelere hediye olarak dağıtıldı. Halka arz için basım işi daha belli değil” dedi. Buna üzüldüm.

Seçim sürecinde en yetkili siyasî aktörler, meydanlarda İşaratü’l-İ’caz’ı halka göstererek en kısa zamanda neşredeceklerine söz verdiler. Yakın bir zaman önce Diyanet Reisi, kitabın en kısa zamanda basılıp halka arz edileceği müjdesini Yeni Asya yoluyla da ilan etti. Biz Nur Talebeleri kitabın bir an önce basılarak satışa sunulmasını dört gözle bekliyoruz. Ancak bu iş bir türlü gerçekleşmiyor.

Risalelerin Diyanet yoluyla basımı neden gecikiyor? “Basımı için prosüdür mü çok zaman alıyor? Yoksa  derin mahfillerin bir engellemesi mi var?” soruları ister istemez akla geliyor. Buna benzer bir hadise geçmişte yaşanmıştı.

Bediüzzman, 1950’lerin sonlarında talebelerinden DP Milletvekili Tahsin Tola’yı Risalelerin Diyanet kanalıyla basılması için Başbakan Adnan Menderes’e gönderir. Tahsin Bey bu iş için Menderes ile görüşür. Menderes ona, “Seni  bu hususta vazifelendiriyorum. Diyanet Reisine git. Benim selamımı  söyle. Risaleleri bassın” diye talimat verir. Tahsin Bey, Reise gider ve durumu bildirir. Reis E. Sabri Hayırlıoğlu, “Ben size inanıyorum. Ancak bu iş için bizzat Menderes’ten talimat almam lazım” der ve Başbakanla görüşmeye gider. Ancak  Başbakanın yoğun programından dolayı onunla görüşemez. Reis, onun yerine Başbakanlık Müsteşarı ve  Mason olan Salih Korur ile bu mevzuyu görüşür. Müsteşar ona: “Hocam, bu risalelerin Said Nursî’ye ait olması, basılmaması için yeterli bir  sebep değil midir?” diye cevap verir. Ve risalelerin Diyanet kanalıyla  basım işi gerçekleşemez. Bunu haber alan Bediüzzaman çok üzülür ve Tahsin Tola’ya: “Bu şeref onlara nasip olmayacak. Siz kendiniz basın kardeşlerim” der. Risaleler Nur talebelerinin kişisel gayretleriyle  matbaalarda basılmaya devam eder.

1991 seçimleri ardından kurulan DYP–SHP koalisyon hükümetinin Kültür Bakanı Fikri Sağlar, demokrasinin gereği olarak, sağ ve sol yelpazede bulunan ve öne çıkan ilim ve fikir adamların bilinen eserlerini devlet parasıyla satın alarak, devletin kütüphanelerine koydurmuş, verdiği ilanlar ile de, halkı o eserleri okumaya   çağırmıştır. Bu kapsamda Risale-i Nur Külliyatını da satın alarak devlet kütüphanelerine koydurmuştu. Kültür Bakanı Fikri Sağlar imzasıyla, Bediüzzaman ve Risale-i Nur Külliyatı resmini içeren, bütün şehirlerin dikkat çekici yerlerindeki billboardlarda yer alan  ilanlarda, “Bediüzzaman Said Nursî sizi kütüphanelerde bekliyor, gidin okuyun” çağrısı yapılmıştı.

Şu garip tecelliye bakın. Geçmişte solcu bir Kültür Bakanı, demokrasi adına Risale-i Nurları devlet parasıyla satın alarak devlet kütüphanelerine koyduruyor, tanıtımını yapıyor ve halka okumasını tavsiye ederken, günümüzde İslâmî kimlikli bir hükümetin Kültür Bakanı ise, gerekçesi ne olursa olsun özel sektör yayınevlerine Risale basımı için bandrol vermeyerek yasak getiriyor.

Bediüzzaman’ın dindar kimlikli siyaseti değil, demokratları desteklemesinin hikmetlerinden biri bu olsa gerek.  

Türkiye’de tam demokrasi uygulanmadığı için, Kemalizm’in ruhu bütün kurumlara sinmiş durumda. Onun en bariz özelliği; onunla barışık olmayan fikir ve düşüncelere yasak getirmektir. “Acaba bandrol yasağı ve Risale basımının gecikmesinin arka planında bu ruhun etkisi mi vardır?” sorusu akla geliyor. Kemalizm’in derin yapılanmasının yasağını kırmak da, ancak gerçek ve cesur demokratlara nasip olur.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*