İslâm âleminde doğum sancısı

Tunus’ta başlayan ve Mısır’da şiddetini arttırarak devam eden hürriyet ve demokrasi rüzgârı, önüne çıkan her engeli aşarak ilerleyecek gibi görünüyor.

Dünyanın gözleri önünde sergilenen son tablolar, Üstad Bediüzzaman’ın bir asır evvel Münâzarat isimli eserinde kayda geçmiş olduğu şu manidar sözleri derhatır ettiriyor: “Eski hâl muhâl; ya yeni hâl, ya izmihlâl.”

Evet, İslâm ülkelerini elektriklendiren şu son hürriyet rüzgârı, öyle kolay kolay dinecek gibi değil.

Çoğu dikta ile yönetilen bu ülkelerde, İslâm istikbâlini parlatacak bir “yeni hâl”in vücuda geleceği kuvvetle muhtemeldir. Emareler, onu gösteriyor.
Yine Üstad Bediüzzzaman’ın yüz yıl evvel Kürtler’e hitaben söylemiş olduğu “Bir asır sonra meşrûtiyetin hakiki cemâlini göreceksiniz” mânâsındaki müjdeli sözünün, umulur ki bütün İslâm dünyasına şâmil olsun.

* * *

Mısır’da, Tunus’ta, Yemen’de içtimaî sarsıntılara yol açan ve büyük ihtimâlle benzer durumdaki diğer ülkeleri de etkisi altına alacak olan bu yeni hareketlenmenin temel sebebi, hürriyetleri kısıtlayan, demokrasiyi dışlayan, dayatmacı rejimler ve buna dayalı olarak sürdürülen baskıcı uygulamalardır.
Gelinen noktada, iki ihtimâl söz konusudur.

Birincisi: Mevcut diktacı rejimler, yıllardır süre geldikleri baskıları daha da ağırlaştırarak varlıklarını idame ettirmeye çalışacak.

İkinsi: Zulümlü, baskıcı uygulamalara son verilerek, hürriyetçi demokrasinin hakim olmasına çalışılacak.
Biz ikinci ihtimâlin kuvvet bulacağına ve gelişmelerin bu meyanda bir seyir takip edeceğine inanıyoruz.
Zira, açıkça anlaşılıyor ki, toplumlar baskıcı rejimlerle ilânihayet idare edilemiyor. Bir noktadan sonra, sosyal patlamalar kaçınılmaz hale geliyor.
Birinci şıkkın dayatılması halinde ise, patlak veren kitle hareketleri daha şiddetlenecek ve önü alınmaz bir mecraya doğru akacaktır.

Bu hararetli hareketlenme, zaten baskıcı zulümlerin bir aksülâmelidir, bir reaksiyoner tezâhürüdür. Dolayısıyla, baskıları daha da şiddetlendirmenin geçerli bir mantığı olamaz.

Geriye halkın hür iradesine uygun bir yol takip etmek kalıyor ki, bunun çağımızdaki ismi “demokrasi”dir.
Evet, hürriyet koridoru açılmadığı, totaliter rejimlerden vazgeçilmediği ve demokrasiye geçiş yapılmadığı takdirde, adı geçen ülkelerdeki çalkantı da bitmeyecek, hatta şiddetini arttırarak ilerlemeye devam edecek.
Temenni edelim ki, bu yeni süreç, daha fazla zarar–ziyana sebebiyet vermeden nihaî hedefe ulaşabilsin.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*