İslâm ordusunun öncüsü, son kal´asındaki gözcüsü: Yeni Asya…

Image
Risâle-i Nur Külliyatından aldığı derslerle hayata “istikamet” vermekle vazifeli Yeni Asya’nın, geçen zamanlarca nasıl tasdik edildiğini, bir önceki yazımızda birlikte müşahede etmiştik. Maziyi kökleriyle kavrayan Yeni Asya’nın kırk senelik gencecik gövdesinden istikbale uzanan her dalı, onun kudsî bir dâvâda bayraktar olduğunu gösterdiği gibi, her bir budağı da, halletmekle vazifeli olduğu âlemşumul meseleleri gösteriyor. Büyük Doğu ve Sebilürreşad mecmualarına “mücahid” diyen Bediüzzaman Hazretleri, Yeni Asya’ya ne derdi acaba?

Hangi iltifatlı namla isimlendirirdi? Çünkü Yeni Asya; sadakat, sebat ve metanet imtihanını bu yaşına kadar kaybetmedi, İnşallah etmeyecektir.

Yeni Asya’nın ufkunda dalgalandırdığı mukaddes insanlık dâvâsının hallolmamış o kadar meselesi var ki… Hakkı tebliğde, sıdka dâvette, muarız şartlara karışı metanette, dostlara muavenette ve toplum hayatında emniyette sembol olarak yürüyen Yeni Asya’nın gündemi, günlük hiçbir gazetenin hayalinin ulaşamayacağı kadar dolu… Aşağıda arz edeceğimiz örnekler, esasa giden yolda işaret taşları mesabesindedirler. Öyle değerlendirilmelidir. Bediüzzaman Hazretlerinin “Kâinatta en büyük hakikat imandır” ifadesini düstur edinen gazetemiz, yalnızca Asya münafıklarına “ihlâslı imanı” anlatmıyor; dinsiz Avrupa feylesoflarının; inkâr-ı ulûhiyet, ahlâksızlık, anarşi ve yalan ihtiva eden küresel fikirlerine karşı da uyanık biçimde mücadele ediyor.

19. y.y. Avrupa’sının küfrünün bir neticesi olan genel ahlâksızlığın bilhassa şu mübarek vatanda, bulaşıcı bir hastalık gibi her yeri sarmaması için canını dişine taktığını her gün görüyor ve okuyoruz. Materyalist felsefenin, deccaliyetin maddî imkânlarıyla işgale kalkıştığı cemiyette, Yeni Asya düşmanın karşısına “Sünnet-i Seniyye” ile çıkıyor. İdeal insan, mutlu hayat, çağdaş yaşama, başarı ve kariyer, modern toplum ve kişisel gelişmiş fert gibi içi boş sloganlara karşı; Hz. Peygamberin (a.s.m.) hayatının zamanımıza yansımasını ve Kur’ân’ın pratiğini elinde tutuyor Yeni Asya… Felsefenin “insan merkezli” bütün ilim dallarını önce sorguluyor ve sonra da yanlışlarını ders veriyor.

Yeni Asya’nın harice bakan bir vazifesi var ki; üzerinde çok az konuşuluyor. Bildiğimiz gibi cumhuriyetin ilk yıllarında inkılâplar adı altında Kur’ân ve Sünnet’in aleyhinde yapılan “din dışı” icraatlar İslâm âlemini Türkiye’ye küstürmüştü. Yeni Asya eline aldığı Risâle-i Nur’larla bu tarihi hatayı düzeltmeye çalışıyor. Âlem-i İslâm’ın bu kahraman millete olan eski muhabbetini tekrar kazandırmaya çalışıyor.

Yaklaşık 27 farklı dilin konuşulduğu Türkiye’yi Türkçülükle haricî kuvvetlere parçalatmak isteyenlerin profillerini en sarih şekliyle Yeni Asya çözüyor. Türkçülük perdesi altına sığınmış münafıkların üzerindeki örtüyü gazetemiz ilk gününden beri kaldırmaya devam ediyor. Türk milletine, tarih ve kültürüne, İslâm âlemine ve Müslümanlığa saldıranların sığındığı bu karanlık köşeyi Yeni Asya Risâle-i Nur’la ışıtıyor. Onları âleme teşhir ediyor.

Dinsiz felsefenin Frengistan’ın göbeğinde ürettiği ırkçılıkla, dünyanın uğradığı büyük musibetleri en iyi bilenlerin başında Yeni Asya geliyor. Hem Osmanlı devletinin hazin dağılışında ve hem de günümüz Türkiye’sinde bu ırkçılığın nasıl kullanıldığını şerh eden Yeni Asya, Türkiye’de Türkçülük yapanların hakikî Türk olmadığını savunuyor ve savunmaya devam edecek…

Yeni Asya’nın hedef olarak belirlediği bir husus da “Alevîlik” etrafındaki tartışmaların barışla neticelendirilmesidir. 27 Mayıs İhtilâli’nden sonra bir taraftan Halkçıların, diğer taraftan Marksistlerin ve öbür yandan ırkçıların istismar ettikleri “Alevîlik” meselesini, doğru mecrasına akıtmaya çalışan Yeni Asya’dır. Zındık olmadıktan sonra bütün Alevîlere kapıları açmış, hakikî Âl-i Beyt muhabbetini prensip edindiğinden, bütün Müslümanları “Âl-i Beyt Sevgisi” etrafında toplamaya çalışıyor. Bütün istismar kapılarını kapatarak Alevîleri “İslâmî kardeşlik” havuzunda herkesle bir araya getiriyor.

İttihad-ı İslâm dediğimiz İslâm Birliğinin kurucuları ve takipçileri arasında bulunan Selim-i Evvel, C. Afgani, M. Kemal, A. Suavi ve M. Abduh gibi münevverlerin dâvâsı, Yeni Asya’nın da dâvâsıdır. 31 Mart hadisesinde Bediüzzaman Hazretleri bu dâvâdan yargılandığı gibi, Yeni Asya da Üstadı gibi müteaddit defalar sorgulandı ve yargılandı. Fakat bu dâvâ doğru haliyle Yeni Asya tarafından dalgalanmaya devam edecektir.

Daha önceki yazılarımızda değindiğimiz gibi, Yeni Asya’nın bir vazifesi de; mütemadiyen ifrat ile tefrit arasında cereyan eden Avrupa-Asya fikrî münasebetlerini, Hıristiyanlık-İslâmiyet ilişkilerini; Kur’ân’ın emrettiği “muvasala çizgisine” getirmeye çalışmaktır.

Manevî cihad ordularının öncüsü ve kal’asındaki gözcüsü Yeni Asya, her gün hayata İslâm’ın bir güzelliğini aktarmaya çalıştığı gibi, dinsizliğin dehşetli hücumlarına siper olmaya devam edecektir.

Image

Benzer konuda makaleler:

3 Yorum

  1. [quote]İttihad-ı İslâm dediğimiz İslâm Birliğinin kurucuları ve takipçileri arasında bulunan Selim-i Evvel, C. Afgani, M. Kemal, A. Suavi ve M. Abduh gibi münevverlerin [/quote]

    Kimdir bu M. Kemal ?

  2. yazıdaki kişi namak kemal olduğunu 24.03.2009 tarihli gazetemizin 7. sayfasında düzeltme ve özürle açıklaması yapıldı.

    hassas olmak çok güzel. demek ki gazeteye ve yazılara okunarak sahip çıkılıyor. işte gazeteyle okuyucuyu kaynaştıran olay, şuurlu olmak ve davasına gelebilecek yanlışları önlemek.

    izlemeye devam….

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*