Isparta Risâle-i Nur’la mübarekiyet kazandı

Lillâhilhamd şu Isparta vilâyeti, eski zamanın Şam-ı Şerif’inin mübarekiyeti ve âlem-i İslâmın medrese-i umumîsi olan Mısır’ın Câmiü’l-Ezher’i mübarekiyeti nevinden, kuvvet-i imaniye ve salâbet-i diniye cihetinde bir mübarekiyet makamını Risâle-i Nur vasıtasıyla kazanarak…

Aziz kardeşlerim,

Yakınınızda bulunmakla çok bahtiyarım. Sizin hayalinizle ara sıra konuşurum, müteselli olurum. Biliniz ki, mümkün olsaydı, bütün sıkıntılarınızı kemâl-i iftihar ve sevinçle çekerdim. Ben, sizin yüzünüzden Isparta’yı ve havâlisini taşıyla, toprağıyla seviyorum. Hattâ diyorum ve resmen de diyeceğim: Isparta hükümeti bana ceza verse, başka bir vilâyet beni beraet ettirse, yine burayı tercih ederim.

Evet, ben üç cihetle Ispartalıyım. Gerçi tarihçe ispat edemiyorum; fakat kanaatım var ki, İsparit nahiyesinde dünyaya gelen Said’in aslı buradan gitmiş. Hem Isparta vilâyeti öyle hakikî kardeşleri bana vermiş ki; değil Abdülmecid ve Abdurrahman, belki Said’i onların herbirisine maalmemnuniye feda eylerim.
Şuâlar, s. 263
***
Lillâhilhamd şu Isparta vilâyeti, eski zamanın Şam-ı Şerif’inin mübarekiyeti ve âlem-i İslâmın medrese-i umumîsi olan Mısır’ın Câmiü’l-Ezher’i mübarekiyeti nevinden, kuvvet-i imaniye ve salâbet-i diniye cihetinde bir mübarekiyet makamını Risâle-i Nur vasıtasıyla kazanarak bu vilâyette, imanın kuvveti lâkaytlığa ve ibadetin iştiyakı sefahete hâkim olmasını ve umum vilâyetlerin fevkinde bir meziyet-i dindarâneyi Risâle-i Nur bu vilâyete kazandırdığından, elbette bu vilâyetteki umum insanlar, hattâ faraza dinsizi de olsa, beni ve Risâle-i Nur’u müdafaaya mecburdur.
Lem’alar, s. 173
***
Cesurca, fakat kalemsiz iki adam, Risâle-i Nur dairesine biri birisini getirdi. Onlara dedim ki: “Bu dairenin verdiği büyük neticelere mukabil, sarsılmaz bir sadakat ve kırılmaz bir metanet ister. Isparta kahramanlarının gösterdikleri harikalar ve cihan-pesendâne hidemât-ı Nuriyenin esası, harika sadakatleri ve fevkalâde metanetleridir. Bu metanetin birinci sebebi, kuvvet-i imaniye ve ihlas hasletidir. İkinci sebebi, cesaret-i fıtriyedir.”
Kastamonu Lâhikası, s. 198

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*